Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Erzurumlu Selim
Erzurumlu Selim

Halil Pehlivan

Yorum

Halil Pehlivan

3

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

648

Okunma

Halil Pehlivan

Kıraç ve kurak toprakların yetiştirdiği insanların hayata tutunuşu bir faklı oluyor. Kıt kanaat geçinme, elinde fazla olanı yarına saklama, dolayısıyla kıymetini fazlasıyla bilme duyguları artarken. Bu durum kendini bilmezlerde; cimrilik ve paylaşımsızlık olarak üst seviyelere çıkar. Bizim köy de, böylesi insanların ortak yaşam alanı olarak nice olaylara şahit olmuştur.Yaşadığım o yılları,yıllardır oturduğum tekerlekli sandalyemde hep hatırlarım.Bu hatıralarımda anam,babamdan sonra en çok Pehlivan Halil’i hatırlarım.

Seferberlik zamanı askerde komutanından güreş tutmasını öğrenmiş olan Pehlivan Halil, çevre köylerde tuttuğu güreşlerle namını iyice artırmıştı.Adı dillere pelensek olmuştu.Her aldığı galibiyet sonrası, güleç yüz ve alçakgönüllülükle köye gelirdi. Aldığı hediyeleri köyün çocuklarına dağıtır,hediye olarak koç,dana falan verilmişse onu da köye ziyafet çekerdi.Cömert ve sevecendi.İri yarı ve kulakları kesik,elleri çok büyüktü.Komşumuz olması hasebiyle her zaman onu kendime örnek seçmiştim.Sabah namazında kalkar,koşar adımlarla camiye giderdi.Namazını kıldıktan sonra,diğerleri gibi eve gitmez,dağlara doğru koşar,değişik hareketler yapardı. Her defasında onu takip ederdim.

O gün de takipteydim. Namazdan çıktıktan sonra, ayakkabılarının bağlarını iyice sıkılaştırmak için eğilmişti. Cami’nin avlusunda bulunan ağacın arkasında her zaman ki gibi onu bekliyordum.Sonrasın da, o ne yaparsa onu yapıyor,durduğu yerde duruyor,koştuğu yerde koşuyordum.Bu sefer her zaman ki gittiği yola gitmedi.Hevenk yoluna saptı.Aramızda epey mesafe bırakıyordum.Yakalanırsam iyi olmazdı.Anama söylerse,bir daha "Namaza gidiyorum." diye evden çıkamazdım. Hafifçe koşuyor, sağa sola doğru zıplıyor, yerden aldığı ağır taşları dağa doğru fırlatıyordu. Nedense birden durdu ve dağa doğru çok hızlı bir şekilde koştu. Gözden kaybolmuştu."Nereye gitti ki şimdi?" diye kendi kendime mırıldanırken. Birden kendimi kocaman ellerin arasında havada buldum.

"Bırak beni! Sen kimsin?" diye debelenmeye başladım.İri kolları ile iyice yukarı kaldırdı. Sanki, gökyüzünde bir kuş gibiydim. Sağa sola döndürürken,

"Vay vay! Hem bizi takip eder, hem de bize kafa tutar şu bacaksıza bak!" dedikten sonra hafiçe yere bıraktı beni. Sonra, yolun kenarında bulunan yüksekçe bir taşın üzerine oturttu.

"Çok mu seviyorsun güreşi?" dedi. Utanmıştım. Şimdi, anama söylerse ben ne ederim.

"Evet!" dedim. Güleç yüzünden terler akıyordu. Kesik kulakları kıpkırmızı, boynunun damarları inip kalkıyordu. Nefesini toplamaya çalışırken sordu,

"Peki! Ne zamandan beridir takip ediyorsun?" Demek ki,epeydir farketmiş olayı...Köşeye sıkışmıştım. Kıvırmaya gerek yoktu.

"Bak Halil abi! Eğer anama söylemezsen cevap veririm.Yoksa..."

Sırtında taşıdığı kırba’dan suyunu kana kana içti. Bana doğru keskin gözlerle bakarken,birden fırladı.

"Beni yakalarsan söylemem,yoksa yandığının resmidir Ali !" dedi.

Neye uğradığımı şaşırmıştım. Çam kütüğü kalınlığında bacaklarıyla koşuyor,koşuyordu. Benimkiler ona göre kürdan gibiydi." Olsun, yine de denemekte yarar var." dedim kendi kendime... Önüm sıra koşuyor hem de bana emirler yağdırıyordu.

"Koş Ali Koş! Hadi biraz daha hızlı.Yoksa iyi güreşçi olamazsın"

O, sözünü bitirir bitirmez olduğum yerde çakılı durdum.

"Halil Abi! Sen ne dedin biraz önce?"

"Ne dedim ki?"

"Yoksa iyi güreşçi olamazsın mı dedin?" Bıyık altı gülüyor,benimle dalgasını geçiyordu.

"Demedim!"

"Dedin, duydum kıvırma Halil Abi!" Koşusunu iyice arttırarak, konuşmasını muzipçe devam ettirdi;

"Dedimse dedim, koşsana adam gibi"

*

Neredeyse iki yıl olmuştu. Halil pehlivan, bildiği tüm oyunları bana öğretiyordu. "İyi bir güreşçi, çok iyi peşrev yapmalıdır " derdi her zaman. Şimdiye kadar nam salmış; Yaşar Doğu, Kel Aliço, Adalı Halil, Koca Yusuf gibi efsane pehlivanların hikayelerini arkası yarın tarzında anlatırdı. Bir çok oyunun sebebini ve yapılışını eze eze öğretiyordu."Elense, tırpan, boyunduruk, künde, dana bağı, kazık, çelme v.s " Bu süre içinde kendisi tüm güreşlere gidiyordu. Kendime gelip biraz bir şeyler yapmaya başlayınca beni de götürmeye başladı. Sonraları, girdiği yarışmaların Yıldızlar kategorisine yazdırmaya,farklı güreşlere hazırlamaya başladı. İlk zamanlar, derecelere giremiyordum. Bu ben de yılgınlık meydana getirdi. Üzerimde oluşan bu havayı dağıtmam için çok uğraştı ustam. Nasihat üstüne nasihat yapıyor.Tüm hayatımı disiplin altına alıyordu. Gereksiz yemek, içmek ve uyumak yasaktı. "Avare gezmek, hatta boş konuşmak bile performansını etkiler"derdi.

O yıl, Yusufeli’nde yapılan karakucak güreşlerinde,Halil Pehlivan Başa güreşmiş ve birinci olmuştu.Ben de gümüş madalya almıştım.Bu benim ilk madalyamdı.İki gün sevincimden uyuyamamıştım.

Bu yarışma sonrası, ilk defa Edirne’ de yapılan Kırkpınar yağlı güreşlerine katılacaktık.Yağlı güreş kolay değildi. "Karakucaktan farklıdır,yağ üstünde gezmeye benzer yiğidim!" derdi . Köyden kağnı ile kasaba’ya gelmiştik. Kasaba’ya ait garajdan, kamyondan bozma bir otobüsle yola koyulduk. Araba biraz gidiyor ’tıs,tıs" sesler çıkarıyor ikide birde arızalanıyordu. İlk hedefimiz,şehir terminaline gitmek,oradan Edirne’ye varmaktı. Yüksekçe bir tepeden aşağı inerken, şoforün bağırtısına zıpladık,

"Herkes kendini sağlama alsınnn!!!...frenler patladı." dedikten az sonra gümmmmm !!!

O gün, o kazada yedi kişi ölmüş, ayrıca geleceğe ait tüm dünyamız kararmıştı. Halil Pehlivan,kırık ayak ve patlak dalağına rağmen üç kişiyi aracın altından kurtarmış, kan kaybından öldüğü raporlarda yazılmıştı. O gün, anladım ki....dünya’ya meydan okuyacak çok önemli bir pehlivan ölmüş, geleceğe damga vuracak bir pehlivan da sakat kalmıştı...

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Halil pehlivan Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Halil pehlivan yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Halil Pehlivan yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
erolabi
erolabi, @erolabi
30.5.2012 10:00:58
Herkes çanağının alabildiği kadar doldurur her ne yağarsa gökten ve yazarların kaleminden.
benim çanağımda Anadolu insanının sefil ve kimsesiz bırakıldığı düşünceleri doldu bir anda.
Bizim köyde de bir Nuri Dede vardı değerli Selim, köyün iğnecisiydi.
Her hasta olan kalçadan olsun damardan olsun iğnesini kapısında saatlerce bekleme pahasına ona yaptırırdı.
Vefat ettiği sene köye gitmiştim.
"Nuri dedesen nerden öğrendin iğne yapmayı?" diye sordum.
Kırışık göz kapaklarının altında kataraktı görüşünü engellediği iin mavi gözlerini kısarak "askerde sıhhıyeydim oğul" dedi.
Ömründe bir Kur'an eğitimi ,bir de askeri eğitim almış Anadolu insanı.
Unutulmuş.savaştan savaşa anımsanmış.
Anadolu sizin de belirttiğiniz gibi bu hikayelerle yoğruldu.
Selam ve saygı ile.
Etkili Yorum
sami biberoğulları
sami biberoğulları, @samibiberogullari
29.5.2012 22:04:09
Sevgili Selim.

Bu hikaye bana pek de kurgu gibi gelmedi. Eğer öyle ise harika bir hurgu olduğunu söyleyebilirim. Acı bir hikaye ama acı olduğu kadar da çok güzel hayat dersleri veren bir hikaye.

Seni olumak bir zevk, bir ayrıcalık...Ellerine, gönlüne sağlık.


Selam ve sevgilerimle.
inci*
inci*, @inci-
29.5.2012 21:48:17
Yine beğeniyle okuduğum ve İşte Ülkemden gerçek kader çizgileri dediğim bir yazı. ellerinize sağlık.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL