Biz Araba Değiliz

Taksiyle evimize bir hayli yaklaşmıştık. Ara sokaktan evimiz görünüyordu.
“Amca bizi burada indir” dedik. “Evimiz şurada” .
Amca dedi ki; “O yol ters yol yalnız. Oraya gitmek için ilerdeki sokaktan dönmeniz gerekiyor.”
“Biz araba değiliz amca” dedik. “Ters yoldan da gidebiliriz.”


İndirim-Kaldırım, İftariye-İmsakiye

Bazı kelimelerin kullanıldığı yere göre aldığı şekli esas alarak benzer kelimeleri kullanmak bazen ilginç kelimeleri ortaya çıkartır…

“indirmek” kelimesinin zıt anlamlısı “kaldırmak” olduğuna göre, “indirim” kelimesinin zıt anlamlısı “kaldırım” olabilir mi?

Çalıştığım bir şirkette ramazan günleri iftar saati iş saatleriyle çakıştığı için oruç tutanlara tabldot türü yiyecek verilirdi ve ismine “iftariye” denirdi. İftar-imsak kelimeleri arasındaki ilişkiyi anımsayarak sormuştum bir arkadaşıma “Bu tabldotu gece vardiyasına kalanlara verirlerse ne isim verilir?” diye. Beklediğim yanıt “imsakiye” idi ama arkadaş belki benden daha zekiydi; “sahuriye” yanıtını verdi.


Fiş İstemem!

Bazen istediğimiz şeyi hatırlatmak için isteğimizin tersini söylemenin de yararı oluyor;

Büfe işleten bir ahbabımın iş yerine uğramıştım. Uğramışken büfecinin tabi ki tost-ayran türü ikramları olur. Bayağı doyurmuştum karnımı. “Borcum ne?” diye sordum haliyle. “Hiç duymamış olayım. Olur mu öyle şey!” dedi ahbap. Israrlarıma rağmen para almak istemeyince “Ben para ödemediğim zaman fiş de istemem” diye kestirip attım. O zamanlar vergi iadesi alırdık ama bunu o amaçla mı söylediğimden emin değilim. Bu sözümü duyunca, “Fiş de mi lazım, ayıp ediyorsun, ne kadar?” diye sordu. Tüm ısrarıma rağmen bana yüklü bir miktar fiş yazdı ve verdi.


Komşu Komşunun Külüne Muhtaçtır.

En fazla hoşlandığım şakalardan biridir atasözü veya deyimleri uygulamaya koymak;

Yeni aldığımız mangalla balkonda mangal yapacaktık. Kömürümüz vardı ama altına kül de koymak gerekir diye (aslında olmasa da olurmuş) komşunun zilini çaldım.
“Komşum, komşu komşunun külüne muhtaç olurmuş. Sizde kül varsa bir miktar verir misiniz?”


Kuş Sütü

Bir komşumuza sohbet ziyaretine gitmiştik. Bize öyle bir kahvaltı sofrası hazırlamışlardı ki, sormayın gitsin. Birkaç türlü zeytin, birkaç türlü peynir, salam, çeşit çeşit reçeller ve daha neler neler… “Bir şey arıyorum ama bulamıyorum!” diyerek sofrada bir şey arıyor numarası yapmaya başladım. Komşumuz sofrasında eksik var endişesiyle derhal sordu “neyi arıyorsun komşu?” diye…
“Kuş sütü!” yanıtını verdim.


AllahuEkber…

Bazen baba-oğul cemaatle namaz kılardık. Oğlum Kamet okur ve namaza başlardık. Bir defasında annesini çok kızdırmıştı oğlum. Annesi dövmek için üzerine yürüdüğünde oğlum hemen “Allahuekber Allahuekber..” diyerek yanıma koştu. Tabi ki hanım çaresiz durdu.


Çabuk Oynamışlar…

“Şu an maç var mı” diye sordum.
“Vardı ama bitmiş olmalı” dedi büyük oğlum.
“İyi ama maç saat 7 de başlamıyor muydu? Bu saatte nasıl biter?” Diye sordum.
“Çabuk oynamışlardır.” Dedi oğlum.


Bilet Gibi

Belediye otobüsümüzün biletçisiyle yolcular arasında şakalaşmalardan aklımda kalan aşağıdaki diyalogu sizlerle paylaşmak isterim…
Biletçi: “İlerleyin millet, kemsiyim kafanızı”
Yolcu: “Neyi kesiyorsun? Sen kessen kessen bilet kesersin!”
Biletçi: “Bilet gibi keserim senin kafanı!”


SON SÖZ

Bunca sıkıntılarımız arasında umarım bir nebze olsun güldürebildim sizleri yaşantımdan paylaşımlarla... Bilmem temel fıkraları kadar hoş muydu ama %100 gerçekti. Aslında araşltırsak ne olaylar vardır bizi güldürecek ama ancak bu kadarını derleyebildim...

Güldünüz, bari ağlamanızı istemem. Bu sanal dünyada karşılaştığım ve hüzün dolu anılarım da var. Sürekli yazılarımdan bıkkınlığınız geçsin belki onları da bir dizi halinde paylaşabilirim...

Hepinize kucak dolusu sevgiler ve kucak dolusu gülücükler...

(bitti)


Kadir Tozlu