1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
91
Okunma
Eh!
Yaş 70’i geçti…
Bunu bilin yeter.
Ne yapacaksınız kaç olduğunu!
Bu yaştakilerin bir takım sağlık sorunları olur…
Şükürler olsun ki
Gördüğüm kadarıyla
Yaşıtlarıma göre daha iyiyim…
Olağan tahlillerden biri için gittim doktora.
Doktor tahlilleri yazdı…
Kontrol için de bir randevu verdi.
Çıktım hastaneden,
Yaklaşık 15 dakikalık yürüyüşten sonra vardım durağa.
Oturdum duraktaki banka, düşünmeye koyuldum.
Akşama doğru kimisi çıkar tahlillerin.
İnternetten erişir merakla bakarım.
Acaba hangileri tolerans dışıdır?
Otobüs de gecikti…
Oysa bu kadar gecikmezdi…
Derken…
“Tıkırt” diye bir jeton düştü kafamda…
Hangi tahlil?!
Ben daha kan vermedim ki!
Tekrar gerisin geriye hastaneye…
Hastane çıkışı bir otobüse girdim.
Kartımı tutuyorum, ama ses yok…
Biri seslendi: “Beyefendi, o bir TC kimlik kartı!”
Gerçekten de öyleydi.
Dalgınlık işte…
Çabucak İstanbul kartımı çıkarttım ve geçtim.
Ve bir kadın soruyor bana:
“Beyefendi, TC kartıyla nasıl geçtiniz?”
“Geçemedim hanımefendi, yanlışlıkla onu çıkarttım” dediysem de…
Kadın aynı soruyu tekrar sordu…
Neyse bir şekilde anlattım olayı…
Eşimin de bir randevusu vardı…
“Çarşamba mıydı Perşembe miydi?” diye sordu…
“Seninki Perşembe, benimki Çarşamba” dedim.
Ve birkaç gün geçti.
Tahlil sonuçlarını göstereceğim ya…
Pazartesi tekrar gittim polikliniğe…
Ön kayıt için gittim sekretere.
Kartımı okuttu…
“Beyefendi bugün randevunuz yok!” dedi.
“Nasıl olur!” dedim, “İşte doktorun yazdığı not!”
Nota şöyle bir baktı sekreter.
“Bu randevu ayın 16’sına verilmiş. Yani çarşambaya. Bugün pazartesi,” dedi sekreter.
…
Ama hakkımı verin. Yukarıda da belirttiğim üzere eşime “Senin randevun perşembeye benimki çarşambaya,” demiştim.
Birkaç gün içinde nasıl olduysa pazartesi kalmış aklımda.
Ne de olsa 70’i geçtim…
Ne soruyorsunuz kaç olduğunu, 70’i geçtik diyoruz ya!
Son bir iki haftadır başımdan garip olaylar geçti ya…
Yukarıda anlattıklarım dışında yine var.
Onları da paylaşayım bari…
Randevumuzu aktifletmek için sıra olmuş bekliyoruz.
Benden de yaşlı görülen biri geldi, bize “dâhiliye için mi?” diye sordu…
“Evet,” dedik.
Arkamızda birilerine daha sordu.
Onlar da “evet,” dediler.
Biraz daha geridekilere de sordu.
Onlar da “evet,” dediler.
“Her halde herkese sormadan ikna olmayacak,” dedim yanımdakilere…
Doktordan çıktım…
Tahlil için gerekli nesneyi de koydum nümuneler sepetine…
“Oh be!” dedim ve hastane koridorundan çıktım, açık havada temiz hava alarak durağa doğru yürümeye başladım…
Başladım da…
Elimin boş olduğunu fark ettim…
Nerede benim tahlil belgelerinin bulunduğu poşet?
Tabi ki tuvalette…
Hemen geriye döndüm…
Allah’tan tuvaletin önünde sıra da yoktu, içeride kimse de…
Poşetimi tuvaletin duvarında astığım yerden aldım ve tekrar yola koyuldum.
Bir ilaç yazdırmak için aile hekimliğine gittim.
TC numaramı tuşladım, ekranda doktorumun ismi sıra numaramı yazdı.
Sonra benden biraz daha yaşlı bir kadın geldi.
TC kimlik kartını okuttu.
Ekranda doktorunun ismini ve sıra numarasını yazdı ama ne ben dikkat ettim ne de o kadın dikkat etmiş.
Sonra geldi benim doktorumun kapısının önüne...
“Hanım efendi, bu doktora mı randevunuz?” diye sordum.
“Bilmiyorum ki, ya bu ya da üst katta filancı bey,” dedi ve derhal kapıyı açıp doktorun odasına daldı.
Ancak içerde hasta olduğunu görünce çıktı.
“Hanımefendi,” dedim, “benden sonrasınız, ekranda isminiz var mı?” diye sordum.
İsmini söyledi.
Baktım, ekranda yoktu…
“Bu doktora değil randevunuz,” dedim.
“Öyleyse üst kattaki filan doktoradır,” dedi ve merdivene yöneldi.
Ama bir süre sonra tekrar geri geldi ve önüme geçmeye çalıştı.
“O doktora da değilmiş randevum,” dedi.
“İyi ama buna da değil,” dedim. “Sekreterden öğrensene!”
O sırada bizi izliyor olmalı ki, sekreter de onu çağırdı…
Yaşımız yetmiş ama işimiz bitmemiş…
Biraz dalgın olabiliriz.
Ama yine de eski toprağız.
Hayırlı günler…
Kadir Tozlu
19.04.2025