Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
superbaba
superbaba

YAŞANTIMDAN FIKRALAR-9

Yorum

YAŞANTIMDAN FIKRALAR-9

7

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

817

Okunma

YAŞANTIMDAN FIKRALAR-9

Telefon Şarjda

Oğlumun konturlu cep telefonunu kullanarak birine telefon açtım ve konuşuyorum. Konuşma uzadıkça oğlum sıkılmaya başladı;
“Baba, konturum bitecek”
Ama ben ona da güzel bir yanıt verdim;
“Endişe etme oğlum. Telefon şarjda takılı, bitmez.”


Namaz Vakti - Takvim ve Saat

Merhum dedem namaz vaktinin gelip gelmediğini sormuştu. Yanımızda saat olmadığını söyledik, o zaman takvime bakmamızı söyledi.
“Camide bazı taklime bazı da saate bakiilar” dedi dedem.
Takvimin tek başına bunu anlamak için yeterli olmadığını her ikisine de bakmak gerektiğini anlatamadık dedeme.


İneğin Yeni Takvime Göre Doğurması

Yine merhum dedem; Eski (Rumi) takvimden hesap yapma alışkanlığını bir türlü vazgeçmezdi. Ayın kaçı olduğunu sorar bize. Sonra bundan 13 gün geri giderek eski takvime geçerdi. Sonra ineğin doğuracağı günü eski takvime göre hesaplar ve yeni takvime geçmek için de yine 13 eklerdi. Bunun gereksiz yere hesabı uzattığını, aynı hesapları eski takvime geçmeden de yapabileceğini anlatmaya çalıştık ama bize bağırdı;
“Susun! Siz ne bilirsiniz… Yeni takvime göre de doğursa ya inek!...”


Yetmişbeş... Yetmişbeş…

Annesi sorar üst kat komşumuza;
“Bugün ödevin yok mu?”
Çocuk yanıtlar;
“Aklımda kalmadı. Öğretmen ‘Yarın herkes yetmiş beşkuruş getirecek’ dedi. Ben bu yetmişbeşi aklımda tutabilmem için sürekli yetmişbeş… yetmişbeş… dedim.
Tenefüsler dahil, eve varıncaya kadar çocuk içinden hep “yetmişbeş” demiş durmuş. Aslında güzel bir yöntem.


Televizyonları 2 Gün Geri Kalmış

Siyah-beyaz tek kanal TV günleriydi. “Kaçak” dizisi oldu mu sokaklarda kimsecikler kalmazdı. Özellikle o son bölümü yok mu! Günlerce sabırsızlıkla bekledik ve TV’nin başına oturduk, heyecanla izledik…
2 gün sonra bir akrabanın evine gitmiştim. “Kaçak” adlı dizinin son bölümünü o gün “İzleyemeyenler İçin” başlığı altında bir kere daha gösterdiler. Eve döndüğümde “ne var ne yok onlarda” diye sorduklarında şu yanıtı verdim.
“İyiler… iyiler… Selamları var. Yalnız televizyonları 2 gün geri kalmış.”


Buranın Cuma Namazı Ne Günü?

Bu şakayı hep yaparım. Başka bir şehirde oturan ablamı ziyarete gittiğimde Cuma namazına gitmeden önce sordum;
“Buranın Cuma namazları ne günleri kılınıyor?”
Ablam da aynı yöntemle yanıt verdi;
“Perşembe günleri.”


Telefon Sorunumuz Yok

Çalıştığımız ofiste ilk amirimiz (bizim tabirimizle patron) izne çıkmıştı. İzne çıkarken telefonların şehirlerarasına çıkışını kapattırmış olduğunu gördük. Yine şirketimize ait olan bitişiğimizdeki bürodakiler oradan taşınmışlardı. Taşınırken tüm eşyalarını ve tabi ki telefonlarını da götürmüşlerdi. Ancak telleri duruyordu ve biz o tellere telefon bağlayınca şehirlerarası ve uluslararasına açık olduklarını fark ettik. Tabi ki bundan olabildiğince yararlandık.
Bir muzip arkadaşımız patronu döndüğünde çileden çıkartma planları düşündü. Yani onun aklı sıra biz şehirlerarası konuşamayacaktık ama o geldiğinde hiç de böyle bir sorun yaşamadığımızı anlayacak deliller koymalıydık oraya buraya. Örneğin notlar, “filanca senden telefon bekliyor”, “tamam biraz önce aramıştım” v.s. gibi.
Ben biraz yaşlıyım. Sonrasını anımsamıyorum.


Kapalıyız

Gecenin 12’si geçmiş. Zil çalıyor. Diyafona basıyor ve soruyorum;
“Kim o?”
“Benim” diye yanıtlıyor büyük oğlum.
“Kapalıyız!” diyorum.
Ama yine de otomatiğe basıp kapıyı açıyorum.
Babalık zor meslektir.


Adam Başına Araba

Merhum dedem İstanbul’daki araç bolluğuna çok şaşırırdı. O sıralar tabi ki memleketi olan Giresun’da böyle araç bolluğu olmazdı.
“Ulan! Adam başına bi araba var bu İstanbul’da” derdi sık sık.
Küçük kardeşim;
“Olur mu hiç, her arabanın bir de sürücüsü var!” diye itiraz etmişti. Yani buna göre sürücü koltuğunda olmayan kişileri de eklersek kişi sayısı araç sayısını geçecekti. Şaka olsun diye ben de kardeşime şu yanıtı vermiştim;
“Her çorabın da birer giyicisi var. Hangisinin sayısı daha fazla?”
Şakaydı tabi. Adam sayısının araçlardan daha fazla olduğunu ben de kabul ediyordum.


Yani Yani Ne Yani!

Hep “yani” derdi konuşmalarında merhum. Kendisinin bu ’’yani’’ tutkusunun eleştirildiğini duymuş, şöyle söylemiş;
“Yani… yani… ne yani… Ben yani demeden gonuşamazmiim yani? ’’

(devam edecek)

Kadir Tozlu

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Yaşantımdan fıkralar-9 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Yaşantımdan fıkralar-9 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YAŞANTIMDAN FIKRALAR-9 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA, @erayozgorsarikaya
11.5.2012 01:04:22
yine hayata dair komik ve güzel anektotlar yüreğinize sağlık
tebrkler
glenay
glenay, @glenay
10.5.2012 00:01:06
Yaşantınızdan güzel değinmeler, fıkralardı,

devamını da okuyacağım, tebrikler

selâmlar..
neneh.
neneh., @neneh-
9.5.2012 20:14:58
:))Muhteşemdi yine...Devamını bekliyoruz.Saygılarım sonsuz...
bekir odaci
bekir odaci, @bekirodaci
9.5.2012 19:51:16
ben yani demeden gonuşamazmim yani efendim çok güzeldiler kutlarım sizi yine tebessüm ettim sayenizde sizde tebessüm edersiniz inşallah saygılarımla selamlar
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
9.5.2012 19:44:21
evet çok güzeldi hem
kutlarım sizi saygılarımlasınız herdaim
Birselamver25
Birselamver25, @birselamver25
9.5.2012 19:33:44
Bu günkü paylaşımlarınız süperdi hocam ....hele namaz vakti BOMBA'ydı .Teşekkürler hocam.Yüzünüzden gülücükler eksilmesin saygılarımla.


YAŞANTIMDAN FIKRALAR-9
Telefon Şarjda

Oğlumun konturlu cep telefonunu kullanarak birine telefon açtım ve konuşuyorum. Konuşma uzadıkça oğlum sıkılmaya başladı;
“Baba, konturum bitecek”
Ama ben ona da güzel bir yanıt verdim;
“Endişe etme oğlum. Telefon şarjda takılı, bitmez.”


Namaz Vakti - Takvim ve Saat

Merhum dedem namaz vaktinin gelip gelmediğini sormuştu. Yanımızda saat olmadığını söyledik, o zaman takvime bakmamızı söyledi.
“Camide bazı taklime bazı da saate bakiilar” dedi dedem.
Takvimin tek başına bunu anlamak için yeterli olmadığını her ikisine de bakmak gerektiğini anlatamadık dedeme.


İneğin Yeni Takvime Göre Doğurması

Yine merhum dedem; Eski (Rumi) takvimden hesap yapma alışkanlığını bir türlü vazgeçmezdi. Ayın kaçı olduğunu sorar bize. Sonra bundan 13 gün geri giderek eski takvime geçerdi. Sonra ineğin doğuracağı günü eski takvime göre hesaplar ve yeni takvime geçmek için de yine 13 eklerdi. Bunun gereksiz yere hesabı uzattığını, aynı hesapları eski takvime geçmeden de yapabileceğini anlatmaya çalıştık ama bize bağırdı;
“Susun! Siz ne bilirsiniz… Yeni takvime göre de doğursa ya inek!...”


Yetmişbeş... Yetmişbeş…

Annesi sorar üst kat komşumuza;
“Bugün ödevin yok mu?”
Çocuk yanıtlar;
“Aklımda kalmadı. Öğretmen ‘Yarın herkes yetmiş beşkuruş getirecek’ dedi. Ben bu yetmişbeşi aklımda tutabilmem için sürekli yetmişbeş… yetmişbeş… dedim.
Tenefüsler dahil, eve varıncaya kadar çocuk içinden hep “yetmişbeş” demiş durmuş. Aslında güzel bir yöntem.


Televizyonları 2 Gün Geri Kalmış

Siyah-beyaz tek kanal TV günleriydi. “Kaçak” dizisi oldu mu sokaklarda kimsecikler kalmazdı. Özellikle o son bölümü yok mu! Günlerce sabırsızlıkla bekledik ve TV’nin başına oturduk, heyecanla izledik…
2 gün sonra bir akrabanın evine gitmiştim. “Kaçak” adlı dizinin son bölümünü o gün “İzleyemeyenler İçin” başlığı altında bir kere daha gösterdiler. Eve döndüğümde “ne var ne yok onlarda” diye sorduklarında şu yanıtı verdim.
“İyiler… iyiler… Selamları var. Yalnız televizyonları 2 gün geri kalmış.”


Buranın Cuma Namazı Ne Günü?

Bu şakayı hep yaparım. Başka bir şehirde oturan ablamı ziyarete gittiğimde Cuma namazına gitmeden önce sordum;
“Buranın Cuma namazları ne günleri kılınıyor?”
Ablam da aynı yöntemle yanıt verdi;
“Perşembe günleri.”


Telefon Sorunumuz Yok

Çalıştığımız ofiste ilk amirimiz (bizim tabirimizle patron) izne çıkmıştı. İzne çıkarken telefonların şehirlerarasına çıkışını kapattırmış olduğunu gördük. Yine şirketimize ait olan bitişiğimizdeki bürodakiler oradan taşınmışlardı. Taşınırken tüm eşyalarını ve tabi ki telefonlarını da götürmüşlerdi. Ancak telleri duruyordu ve biz o tellere telefon bağlayınca şehirlerarası ve uluslararasına açık olduklarını fark ettik. Tabi ki bundan olabildiğince yararlandık.
Bir muzip arkadaşımız patronu döndüğünde çileden çıkartma planları düşündü. Yani onun aklı sıra biz şehirlerarası konuşamayacaktık ama o geldiğinde hiç de böyle bir sorun yaşamadığımızı anlayacak deliller koymalıydık oraya buraya. Örneğin notlar, “filanca senden telefon bekliyor”, “tamam biraz önce aramıştım” v.s. gibi.
Ben biraz yaşlıyım. Sonrasını anımsamıyorum.


Kapalıyız

Gecenin 12’si geçmiş. Zil çalıyor. Diyafona basıyor ve soruyorum;
“Kim o?”
“Benim” diye yanıtlıyor büyük oğlum.
“Kapalıyız!” diyorum.
Ama yine de otomatiğe basıp kapıyı açıyorum.
Babalık zor meslektir.


Adam Başına Araba

Merhum dedem İstanbul’daki araç bolluğuna çok şaşırırdı. O sıralar tabi ki memleketi olan Giresun’da böyle araç bolluğu olmazdı.
“Ulan! Adam başına bi araba var bu İstanbul’da” derdi sık sık.
Küçük kardeşim;
“Olur mu hiç, her arabanın bir de sürücüsü var!” diye itiraz etmişti. Yani buna göre sürücü koltuğunda olmayan kişileri de eklersek kişi sayısı araç sayısını geçecekti. Şaka olsun diye ben de kardeşime şu yanıtı vermiştim;
“Her çorabın da birer giyicisi var. Hangisinin sayısı daha fazla?”
Şakaydı tabi. Adam sayısının araçlardan daha fazla olduğunu ben de kabul ediyordum.


Yani Yani Ne Yani!

Hep “yani” derdi konuşmalarında merhum. Kendisinin bu ’’yani’’ tutkusunun eleştirildiğini duymuş, şöyle söylemiş;
“Yani… yani… ne yani… Ben yani demeden gonuşamazmiim yani? ’’

(devam edecek)

Kadir Tozlu
Funda SAĞLAM
Funda SAĞLAM, @fundasaglam
9.5.2012 18:52:57
:)))))
güzeldi!
kalemine saglık can babam

Funda SAĞLAM tarafından 5/9/2012 6:53:31 PM zamanında düzenlenmiştir.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL