10
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1801
Okunma
Önceden beri hafızam zayıftı. Ne isimleri ne yüzleri hatırlamam mümkün değildir. Sadece hatırladığım Amasya Lise’si 4 fen A sınıfında olduğumdur. Zamanımızda cebir ve geometri diye adlandırılan iki ders vardı ve aynı öğretmen dersimize girmekteydi. Aslında hiç sevmezdim. Öğrencilerin de çoğu sevmezdi. Ders anlatmak da bir yetenek olmalı diye düşünürüm her zaman. Anlatıp öğretmesi mümkün olmuyordu. Sadece formüller verir onları ezberlememizi öğütler, problemleri o şekilde çözmememizi söylerdi. Ezberleyebilenler başarılıydı ama ben ezberleyemediğim için düşünerek kendime göre bir yol çizerek işlemleri tamamlayabiliyordum ama öğretmenimiz bunu kabul etmiyordu. Diğer derslerde sorun yaşamama rağmen cebir ve geometri dersinde başarısızdım. Tabi ki yılsonunda ikmale kaldım. Eylülde de yine aynı şey oldu sınıf tekrarı yapmak zorunda kaldım.
Başıma bela olacaktı bu iki ders, okuldan iyice soğumuştum. Yine şansımız vardı ki ikinci yıl öğretmenimiz değişti. Ankara’da bir özel okuldan gelen şu anda adını hatırlayamadığım başka bir öğretmen geldi. Diğerine göre çok daha iyi anlatıyordu, üstelik öğrencilere de çok iyi davranıyordu. İlk yazılı sınavların dönemi başlamıştı. Tabi ki benim içim kıpır kıpırdı. Bu öğretmen de formüller sunmuştu önümüze ve o şekilde çözdürüyordu. İlk sınavımız ispatlı geometridendi. Formülleri bir kâğıda yazıp kopya çekeyim desem onu da beceremeyecek kadar heyecanlı ve beceriksizdim. Hâlbuki arkadaşlarım nasıl güzel yapıyorlardı o işi.
Öğretmenimiz yazılı sorularını tahtaya yazmaya başladı. Hepsi formülle çözülecek sorulardı yine. “ Yine kaldım sınıfta, demek ki okul hayatımız bu kadarmış” dedim ve bildiğim gibi, daha doğrusu aklımın yettiğince düşünerek çözdüm hepsini ve götürüp teslim ettim. Diğer arkadaşlar da sınıftan çıkınca başarılı olduğuna inandıklarımla sonuçları karşılaştırdım, doğruydu da. Ama diğer öğretmen gibi bu da aynı yoldan çözmemizi bekliyorsa zayıf alacağıma emindim. Yani okulu bitirmekten umudumu kesmiştim artık.
10-15 gün sonra öğretmenimiz elinde bir tomar kâğıtla sınıfa girdi. Öğrenciler arasında bir fısıltıdır başlamıştı, heyecanlıydı hepsi. Ben başımı sırama eğmiş bekliyordum. Öğretmenimiz sırayla isimleri okuyor ve aldıkları notu söylüyordu. Adı söylenen arkadaşımız ayağa kalkıyor notunu aldıktan sonra oturuyordu. Yazılı kâğıdını ilk veren bendim ama en sona kalmıştım. Birkaç kişi de 1 almıştı demek ki onlardan daha kötüydü durumum ki sona bırakmıştı beni.
“Afet İnce, ayağa kalk bakalım ve bu nasıl bir kâğıttır söyle!” dedi. Ayağa kalktım ama bu kadar abartmanın gereğini anlayamıyordum. Herkes gibi zayıfsa zayıf de bırak. Dizlerim titriyordu, ayakta yıkılmamak için sıradan tutunuyordum. Kalbim hiç o kadar çarpmamıştı. Utanıyordum, daha sonra arkadaşlarımın dediğine göre bembeyaz olan yüzüm pancar gibi kızarmış. Öğretmen elindeki kâğıdı bayrak gibi sallayarak devam ediyordu sorusuna. “Söyle kızım bu nasıl bir kâğıt, nasıl soru çözme, nasıl çözüme ulaşma?” cevap bekliyordu ama sanki ses tellerim birbirine yapışmış gibiydi, sesim çıkmıyordu. Kendimi zorlayarak birkaç defa ağzımı açtım, ama devamı gelmedi. Kimsenin yüzüne bakacak halim kalmamıştı, gözlerimi kapattım. Zaten biraz da denge sorunum vardı, ayakta gözleri kapalı duramamış olacağım ki sallanmaya başlamışım. Öğretmenin bana seslenmesiyle tekrar baktım yüzüne.
“Ben böyle bir yazılı kâğıdına geldiğim kolejde tek bir öğrenciden aldım, bu ikincisi. Formüllere hiç gerek duymadan sadece zekâsıyla çözmüş arkadaşınız soruları. Zekâsıyla ispatlamış hepsini. Bu kâğıt bayrak olarak asılmalı sınıfa” dedi. Ve devam etti, aferin kızım daha yüksek bir not olsaydı verecektim ama sadece 10 vermek zorundayım.”
Zaman zaman düşünürüm, en çok ne zaman utandım, korktum, heyecanlandım ve mutlu oldum. İlk aklıma gelen o gündür. O yıl benim altın yılımdı ama o öğretmen geldiği okula geri döndü. Adını bile hatırlamadığım öğretmenimizi düşündüğüm zaman onun için dua ediyorum hep, yaşıyorsa hayırlı ömür, vefat ettiyse rahmet dileyerek.
Afet İnce Kırat
Arkadaşlar bilgisayarımın monitörü bozuldu, dizüstü bilgisayarda çalışıyorum. Diğer yazılarıma ulaşamıyorum, en kısa zamanda devam edeceğim.