10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3887
Okunma


Siz benim neler çektiğimi nereden bileceksiniz?
Ahkam kesiyorsunuz olur olmaz şeylere, benim veremediğim kararı vermeye yelteniyorsunuz, ben neleri yıktım, yaktım biliyormusunuz ?
Kimden kaçtığımı ?
Bir küçük çocuğun hissettiği güveni hissedebilmek, kollarımı iki yana yaslayıp bırakmak isterdim kendimi, dilber kayasının burcundan aşağıya. Sevgilimden uzaklaşmak isterdim. Üzülmeyeceğini bildiğim halde, bir kaç duygu yüklü satır yüklerdim bir beyaz kağıda.
Bir beyaz kağıtla nelerin yapılabileceğini kavramak isterdim.
Siz benim neden sustuğumu nerden bileceksiniz.
Kime küstüğümü ?
Irmak olup akmak isterdim, kendi başına buyruk. Temizlemek isterdim üstüme yapışan, sağdan, soldan karışan tüm pislikleri. Ve hiç bir içme suyuna musallat olmazdım, hiç bir canlı ile muhattap olmazdım balık dışında. Ona da sorduğunuzda beni tanımayacaktı bile.
Siz benim neden yandığımı nereden bileceksiniz ?
Kime yandığımı ?
Evet evet yağmur yüklü bir bulut olmak isterdim, ne varsa içimde dökmek isterdim tüm meraklılara, sorduklarına pişman edercesine, kendi dertlerini unuttururcasına, bir daha sormaya tövbe ettirircesine, İLLALLAH diyene kadar...
Küsmek isterdim; sabaha, beyaza, bahara.
Ta ki kıymet bilene kadar, yetti Rabbim diyene kadar, bu yalnızlık evvel halimden beter imiş
Nankörlüğümün son raddesini ayak altına alıp ezene kadar. Bir düşmanımı görüp hem hal olmak isteyene kadar. İnsan olana kadar, Değer bilene, hamd-ı layıkı ile yapana kadar.
İki satır yazıya yüreğim kaymayana kadar. Ve hiç kurumayana kadar göz yaşlarım, aşk ile ağlayana kadar...
Siz beni nereden bileceksiniz...
Kör bir kuyuda su olduğumu, kendini temizlemeye yetecek dermanım yokken, su dur, temizdir niyeti ile benden medet umanları kirlettiğimi ?
En hararetli zamanında mazlumun, bir yudumumdan zehirlendiğini ?
Mum alevimi ışık zannedip, zifiri karanlıkta şöhret yayarken , güneş ışığında kaybolduğumu ?
Koyunun olmadığı yerdeki çelebiliğimi ?
Bir cinayete kurban gitsem adamdan sayılacağımı ?
Siz beni nereden bileceksiniz ?