Dönüşümüz başladı
Akasya, ağaçlarının,çamlı tepeler, ve fıstık ağaçlarının, arasından yol alıyoruz.Ben fıstığı Anteb’in sanırdım oysa fıstıklar Urfa da daha çok muş.bu diyarın ovasında nohut ve ekin tarlaları var.
Hele aralarında kanayan yaralar gibi gelinciklerin nazlı nazlı salınması var ya işte böyle güzel likler içinde yolculuk nasıl yapılmaz.Tüm sıkıntılardan arınmış.Ve doğanın bu muhteşem tablosuna kendini kaptırıp yalnız Allah ve sen oluyorsun.Rabbim diyorum böyle güzelli biz aciz kullarına bahşettin ya,
Buranın iklimi Ege gibi yalnız halkı çok mu tembel nedir.Dağlar çorak,acaba ağaç dikilemez mi.
Bizi Gap’a götüren mühendise sorduk.?
Buralara ağaç niye dikmiyorlar diye?
O yanıtladı halkı bilgilendirmek için çok uğraştık ve uğraşıyoruz da.Seminer ler düzenliyoruz cezbetsin diye yemek veriyoruz. Soruyorlar o gün ne yemek var diye iyi ise geliyorlar yoksa hiç ilgilenmiyorlar.Suyu bol bulunca pamuk tarlalarına vermişler suyu toprak kireç bağlamış ve pamuğun değeri de düşmüş tabi ki.işte doğumuz ve Harran ovamız alabildiğine boş bir ağaç bile yok oysa dikilse her türlü ağaç yetişirmiş.
Onlar hayvancılığa alışmış toprak evler de yaşamaya . tabiî ki her yer için değil bu dediklerim bazı bölgeler.
Fıstık ağaçlarının aralarında bodur bodur üzüm bağları var .
Atatürk barajından daha önce gördüğümüz Urfa dan çıkan su kanalının bir kolu Harran ovasını suluyor.çok büyük kanallarla bir kolu da Suriye ye gidip oranın pamuk tarlalarını su veriyorlarmış
Bir kolu da Mardin ovasını sulayacakmış kanallar yapılıyor muş.
Avrupa’nın gözü Harran ve Mardin ovasında imiş.bu ovalar bizim elimizde olsa bütün avrupayı besleriz derlermiş.Doğru beslenir öyle büyük ve öyle güzel ki.
Yolumuz Eyup ,as, ziyaretgahında,burada çok büyük bir cami var.
Çile hanesi gördük şeytanın kandırması ile malından evlatlarından ve sıhhatinden olan sabırlı peygamberin çilesini doldurduğu yer ve sıhhatine kavuşmak için rabbimin çıkardığı sudan içerek dualar ederek bizde ona verdiği sabırdan isteyerek gözlerde yaş gönüllerde dualarla bu güzel yerde namaz kılıp sığındık rabbimize.insan bir başka oluyor böyle yerleri ve yaşayanları düşününce .evet rabbime kul Muhammed’ime ümmet olmak çok kolay değil.Rabbim bizi onların şefaatından mahrum bırakmasın.
Dualarımızı ve ziyaretimizi kabul etsin diye dualar ederek ve tekrar bu güzel yerleri görmeği dileyerek
Ayrıldık .
Yolumuz balıklı göl İbrahim as, mın Ateşe atıldığı yer. Burası çok güzel.
Camisi ve dükkanları yeşillikler içinde balıklı gölü,muhteşem bir yer kanallar yapılmış içlerinde balıklar dolaşıyor üstlerinde de sedirler kerevetler ve İbrahim as mın çok büyük bir ateş yakılıp dağdan mancılık la ateşe atıldığı yer. Kimi rivayete göre gül bahçesi olmuş.ve yanan odunlarda balık şekline dönüşmüş bu balıklar hiç tutulmuyor hiç yenmiyor ve o kadar çok olmuşlar ki bazılarının sanki yanık izleri var üzerlerinde yemler satılıyor herkes alıp atıyor insanlara öyle alışmışlar ki kolayını bulsalar ellerinden yiyecekler.
İbrahim as mın mancılık la atılıp düştüğü yere bir oda yapmışlar orada şifalı su var bir rivayette ebu zemzem orada da çıkmış buraya giren herkes Allah rızası için iki rekat namaz kılıp çıkıyor çok küçük bir odacık.büyük ve güzel bir camisi var.
Görülmeğe değer bir yer rabbim herkese nasip etsin görmeği.geceyi Urfa da geçireceğiz yemekte anlaştık teyze oğlu ve gelini ile otelde kalmayıp bir taksiye binip balıklı göle geldik gündüzü başka güzel gecesi harika ışıklar içinde muhteşem bir yer sedirlerden ve şark odalarından yapılmış bu güzel parkta oturduk geç vakte kadar yanımızdan kanallar geçiyor içerisinde balıklar otelden gelirken biraz ekmek almıştım balıklara vermek için bize çay servisi yapan çocuğa sordum balıklara verebilirmiyim diye
Sakın dedi sakın vermeyin hasta oluyorlar bilinçsiz çok veren oldu balıklar ölüyor.
Ee dedim bu ekmekleri ne yapacağım verin bana köpeklerimiz var onlara verelim deyince sevindim
Hemen verdim bir hayvan kursağına gitsin diye .
Gece güzeldi de yarın yine yolumuz uzundu otele döndük
Sabah sekizde kahvaltımız bitmişti yola koyulduk.
Bu güzel beldeyi geride bırakıp.Mezapotamya topraklarında ilerliyoruz .Gözümüzde yaş gönlümüzde bu kutsal diyarın sevgisi rabbim bu peygamberler diyarına gelip bu yerlerde dualar ettik sevabına nail eyle .
Yolumuz düz iki tarafımız Ekin tarlaları yeşillikler dolu
Birden içimden şu satırlar döküldü
Burası Mezapotamya ovası
Her taraf ekin tarlaları
Tatlı bir meltem esti
Dalgalandırdı başakları
Nazlı bir gelin gibi
Bazen yeşil bazen sarı
Çok güzel ekin tarlaları
Denizin dalgasını
Andırıyor salındıkça
Mezopotamya ovasının
Ekin tarlaları
Sarı çiçekler bitmiş
Aralarında
Neşeli canlı
Rüzgar da salındıkça
Dalları
Şarkı fısıldıyor başakları
AYŞE KARAN