10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1491
Okunma

Kadının değerinin bir güne sığdırıldığı...
Yaptıklarının hiç’e sayıldığı…
Var olmaya çalıştıkça kıstırıldığı…
Dayağı nimet görüp, bağdaş kurup oturması gerektiği.
Her türlü hakkının elinden vura-döve alındığı.
Saçı uzun aklı kısa kadınların bu mübarek gününü tertip eden ve kabul eden...
Değer verilip de biz kadınlara bir günü layık gören herkese selam olsun...
Ne yazık ki...Böyle bir toplumda yaşıyoruz. ..
Ki ben böyle bir günün varlığına katlanamıyorum.Kadına üçyüz atmış beş günü layık görmeyip eline buruşmuş bir kağıt parçası gibi tutuşturduğu böyle 1 gün (!) içinde anılmak istemiyorum...
Adama derler ki: Haydi, geri kalan üç yüz altmış dört gün nerede? Yok üç yüz altmış beş gün oradaysa bu kadınlar ve sözüm ona tabir edilen hakları nerede?
Şehir de yaşayan kadın ile tarlada çapa yapan kadın arasında ki farkı gözetmeye çalışacağım.
Şehir de yaşayan kadınların bir çok şeye fazlasıyla hakim olduğunu biliyoruz.
İmkanları daha çok.Konuşma hakları ellerinden alındığı zaman köşeye çekilip oturmuyorlar.Hakları ne ise sonuna kadar kullanıyorlar.Gerektiğinde rest’i çekip vurup kapıyı çıkıyorlar. Çünkü maddi imkanları var ve kimseye hesap vermeye niyetli değiller. Ki annelerinin bir zamanlar babalarından gördüğü şiddeti yaşamamak için annelerinin şu sözü kulaklarında" Aman kızım. Sen oku.Kendini kurtar.Benim gibi cahil olma.Ezdirme kendini kimseye!"
Bu söz ve yaşadıkları, kadın üzerinde öyle bir baskı oluşturur ki, gözü hiç bir şeyi görmez. Evlilikmiş,çocukmuş,aileymiş,çevreymiş umur dışına atar,"Pat" diye de çeker vurur kapıyı...
Eşi ve yakın arkadaşlarının söylemlerine aldırmaz. Artık inadım inat mantığını uygulamaya koymuştur.Çünkü; tükürdüğünü yalamaması lazımdır.
Hür iradesi altında kendi egemenliğini kurma politikasını yürütme kararı alır.
Ya kasabada ki .Ya köyde ki kadınlar... Hala doğum kontrol yöntemlerini bilmeyerek ha babam, doğur doğurabilirsen.
Ne kadar çocuk o kadar çok itibarı oluyor sanıyorlar.
Dokuz,on, on bir...
Sabah’ın dördünden gece yarısı yatana kadar ayakta ,nöbette... Tarla,bağ bahçe, dokuz çocuk sıra sıra dizilmiş boncuklar gibi gözlerinin içine bakıyorlar.
Yemek sofrasında tek çeşit yemek. El de yok .Avuçta yok.Ayakta yok. Sırtında biri.İkisi elinde.Beşi eteğinde.Biri taa geride kalmış onca çocukla…
Katmış kemikleri sayılı, topallayan ineğini önüne... Bir de akşam eve gelip, eften püften bir şeye canı sıkılan işsiz ve ne bedüğü belirsiz tek vasfı çocuk peydahlamak olan kocadan dayak yer... Her anasının kapısına gitmeye meyillense" kocandır. Döver de sever de.Beyaz gelinlikle girdin,kefenle çıkarsın ancak o evden!"
Hangisi doğru sizce? Ayakları üzerinde durarak kendini ezdirmediği çocuklarını bırakıp tek başına bir hayata yelken açan kadın mı? Yoksa her türlü eziyete ve yokluğa rağmen çocuklarının başını bekleyen köylü kadın mı?