0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
688
Okunma

Çocukları görmeliyim önce. Bir esinti okşamalı ılık ılık yüzümü… Sonra iyot kokusu olmalı mutlaka beni karşılayan günün içinde. İyi ki çıkmışım evden dedirtecek kadar özgürlüğü çağıran…
Sonra yaşlı bir adam olmalı sokakta. Ilık bir gülüş göndermeli ta derinlerimde bir yere: En acıyan, en dokunmaktan korktuğum… Gözlerimdeki korkuyu silerek anında bilgeliğini göstermeli. Hani yaşlıların çoğunda olan o halden anlar bakışlarla uzun uzun bakmalı bana. Her geçen saniye bir parça daha içmeli gözleriyle, bu sokakta beni bu kadar görünür kılan o şeyi… Her saniye bir parça daha görünmez etmeli beni…
O sokaktan uzaklaşıp uzun zamandır ilk kez kalabalığın arasında yeniden kaybolabildiğimde, yaşlı adamın şifa veren gözlerini görmeliyim zihnimde. Kimse şaşkın şaşkın bakmamalı bana artık. Bu kadar görünebilen bir acı olabilir mi diye sormamalı gözleriyle. “Ben şimdi buradayım… Bu insanlar arasında…” demeliyim. “Zihnimdeki görüntüler gerçek olan şeylerin arasına karışıp beni bulundukları yere ve zamana sürüklemiyorlar artık. Gerçekten bu yerdeyim ben... Ve şimdi bu güneşli meydanda güvercinlere yem veren çocukların yanından geçerken, hiç olmadığım kadar gerçek...”