19
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1354
Okunma

Akrabalar, ne yaşamasını ne de ölecek zamanı bilen insanlardır.
OSCAR WILDE.
……………………………
Anne, baba, ağabey, abla, kardeş, amca, hala, dayı, teyze, dede, nine, anneanne, babaanne, büyükanne, büyükbaba, torun, kuzen, yeğen, yenge, enişte, baldız, görümce, elti, bacanak, kayınbirader, kayınvalide, kayınpeder.........
Delirmemek elde değil yani. Akraba ilişkilerini çözeceğine git bilmem kaç denklemli matematik problemi çöz daha iyidir… Daha çocukken ders kitaplarında çıkardı bu ilişki karşıma, çok sinir olurdum…
—Ali’nin amcasının babasının kızının kocasının kayınvalidesi Ali’nin nesi olur?
—?!?!?!?!?!?!?!
Böyle soru mu olur yani… Çocuğun akrabalarını sevesi varsa bile, içinde bir nefret oluşuyor daha o yıllardan… Yıllar geçtikçe, zaten akrabalarının arkasından ne işler çevireceğini görecek, bu acele niye ki? Bırakın çocuk kendi kendine yaşayarak öğrensin…
Ahh ahh, neler etmezler ki bu akrabalar insana…
Ne demiş şair:
Ta ezelden akraba idik,
Şimdi akrep olduk biz bize.
Sırrımız meydana çıktı,
Bakmaz olduk yüz yüze,
Kimse bilmez akrabanın akrabadan çektiğini,
Akrep etmez akrabanın akrabaya ettiğini.
Ne de doğru söylemiş diyesi geliyor insanın okuyunca… Diyelim ki bayram geldi, mutlu mesut bir ruh hali içinde geleneksel akrabalarla bayramlaşma törenine katılmak üzere ailenin en yaşlı üyesinin evinde toplanıldı… Boş bir anınıza geldi siz de kalkıp gittiniz, büyüklerin elleri öpüldü, hatırları soruldu…
Tamam, buraya kadar sorun yok, her şey normal gibi ama o da ne, oradan yıllardır görmediğiniz bir aile ferdi geldi karşınıza dikildi bir anda… (Hala mı desem, teyze mi desem, kuzen mi desem karar veremedim) Dayadı elini burnunuza, öptünüz, alnınıza da bir güzel yapıştırdınız… Hazır olun geliyor tükürükler…
—Tü tü tü, maşallah, aman ne kadar büyümüş bu çocuk…
+(Yarabbi şükür…)
—Adı neydi annesi bunun?
+(Sorsaydın ben söylerdim, adımı ezbere biliyorum yani…)
—Kaç yıl oldu görmeyeli, bir on yıl vardır garanti, uzamış, serpilmiş epey …
+(Bak bir de kendi ağzıyla söylüyor on yıl oldu diye, on yılda kim büyümez be…)
—Söyle bakalım, anneni mi daha çok seviyorsun yoksa babanı mı?
+(İmdaattttt!!!!!)
İşte böyle alır başını gider muhabbetler, bununla da kalsa iyi yani… Bir de klasik sorular vardır ki, bu soruları tüm akrabalardan bekleyebilirsiniz…
Lisedeyken, sevgilin var mı bakıyım senin?
Üniversitedeyken, ne kadar kaldı okulun bitmesine?
Okul bitince, daha iş bulamadın mı sen?
İş bulunca, birini bulamadın mı daha?
Bulunca, düğün ne zaman?
Evlenince, çocuk ne zaman?
Bitmezzzz…. Akrabalar oldukça, sorular asla bitmez... Boşuna akrep dememişler akrabalara, belki akrep gibi sokmuyorlar (sokanları da yok değil hani) ama daha beter yapıyorlar insanı…
Tam konunun burasındayken bilinen bir öyküyü paylaşmak istiyorum sizlerle.
Hintli bir adam suda bata çıka ilerlemeye çalışan bir akrep görür. Onu kurtarmaya karar verir ve parmağını uzatır ama akrep onu sokar. Hintli tekrar akrebi sudan kurtarmaya çalışır ama akrep onu tekrar sokar.
Yakınlardaki başka birisi ona, onu sürekli sokmaya çalışan akrebi kurtarmaya çalışmaktan vazgeçmesini söyler. Ama Hintli adam şöyle der:
"Sokmak akrebin doğasında vardır. Benim doğamda ise sevmek var. Neden sokmak akrebin doğasında var diye kendi doğamda olan sevmekten vazgeçeyim?"
Akrabaların doğasında var yani insanı verem etmek, onların doğasında var diye neden kendi doğamızdan vazgeçelim ki :) Değil mi ama?
…………………………………
Gelelim bilgi kısmına (anlatmazsam çatlarım) : Osmanlı Türkçesinde “akraba” ile “akrep” aynı kökten geliyormuş yani “kurb” kökünden…
Zamanla kurb - akreb - akrab - akraba olmuş bu kök… Buradan bir bağlantı kuranlar da akrabalara akrep demişler işte… Belki de bu atasözleri de buradan ortaya çıkmıştır, kim bilir?
Akraba ya da akrep… Sonuçta ikisinden de korkarım ben :)
Saygılar…
13.01.2008
00:34