Evvel zaman içinde diye başlamayacağım. Şimdiki zaman içinde dağlar, denizler,ırmak lar ardında çok çok büyük bir orman varmış. En büyük orman değilmiş tabii, yüzyıllar içindeki ormanları düşününce. Neyse sözü uzatmayalım. Bu kendini büyük sanan ormanda yine kendini büyük sanan bir orman kralı varmış. Bilirsiniz bu çağda ve her çağda güçlüler kral olurmuş Bu kral da orman ahalisine gücünü kanıtlayarak kral olmuş. Yemedik hayvan bırakmamış.Zavallı hayvancıklar bu acımasız kralın ağzında can vermiş ler. Nedense en kötüsü de bunu kanıksamaları olmuş. Aman Allah’ım nerdeyse bizi de ye bizide ye diye önlerine koşacaklarmış. Ne kadar akıl almaz değil mi? Ne yazık ki böy leymiş. Kralın keyfine diyecek yok,yediği önünde hazır,yemediği kuyruk acısıyla ardın da var gücüyle kaçmaya çalışmakta..
Bu iri aslanın önünde ve arkasında onun sırtını kaşıyıcıları, tüylerini tarayıcıları,onun yerine avlarını yakalayanları, atıcıları, tutucuları ..anlayacağınız her bi şeyi varmış. En büyük olması gereken şeyi yazmayacağım.Yani sevgiyi. Onun ismi cismi zaten hiç yok muş.O olsaymış eşitlikten,kardeşlikten,özgürlükten ve hayvan haklarından söz etmek gerekirdi..
Bu kral,gücünü yitirmekten korkarmış sadece. O yüzden bir fareye bile yüz verirmiş bazen. Fare kuyruğuyla oynar, tepesine çıkar, gözünün önünde türlü şaklabanlıklar yapar kral aslanın yine de gıkı çıkmazmış. Başında sürekli yelpazesiyle onu serinleten tilki buna çok bozulur:
"Sayın Kral’ımız! Bu minicik fareye nasıl katlanıyorsunuz? İzin verin onu bir deliğe tıkıvereyim.Sizinle,afedersiniz ama kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor."
Aslan kral:
"Bırak onu tilkicik! Dilediğince oynasın,zevklensin şimdilik. Bütün diğerlerinin gününü saydığı gibi,o da gününü bekliyor. Ondan yararlanıyorum; bilirsin belkide bir fare bir oy demektir."
Elimde olmayan bir nedenle masalım yarım kaldı.Devamını gece yarısı okuyabilirsiniz.
Yarım yarım okuttuğum için özür diliyorum..
|