12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1817
Okunma

Torunuma duyduğum sevgi , yüreğimin adeta bir atlı karıncaya binmişim gibi çarpmasına yol açar ve başka hiç bir sevgiyle karşılaştıramam.
Yolda yürürken o tombul minik ellerini tutmak, sıkmak beni hep heyecanlandırır. Hele bir de seni çok seviyorum diyerek yanağıma kondurduğu öpücük yüreğimin fırlamasına sebep olur.
Benim bu eğlencem her Salı günü ya da Çarşamba günleri harekete geçer. Yatıya geldiği gün eğlence başlar.
Sabah uykudan kalkıp koynuma aldığım an duyduğum heyecanımı anlatamam. Bacaklarını bacaklarıma dolar ve fırından yeni çıkmış çörekleri andıran uykulu kokuları içime çekerim. Tekrar uyumak yerine o tatlı yarı uykulu halini seyreder dururum ve tenime sokulan o yumuşak ayaklarını , karides parmakların tadını çıkarırım.
Onunla ilişkim çok farklı. Sanki oğullarım ardından gelen pembe bir hediye gibi. Hala sevinç şokumu atamıyorum ve kız torun olduğuna inanamıyorum. Üç yaşında gelmesine rağmen rüya gibi hayal gibi.
Oğullarımla oynadığım oyunlar çok farklıydı. Aldığım oyuncaklar ise;traktör, kamyon , tabanca, tüfek...
Ve evin içinde kafama çarpan bir top ya da öpücük yerine bir ısırık ...
Günlerimin çoğunu ise yerde güreş yapmaktan kaçmaya çalışmak ve kafamı kollamakla geçirirdim.
................
Torunuma ilk aldığım hediye boya kalemleri ve kitaplar. Dokuz aylık olduğunda ona resim yapmayı öğretmek istiyordum. İlk boyayı bereber yaptık. Mutluluğuma diyecek yoktu.
Torunum bir yaşına geldiğinde sallanan bir at aldım. Onu verirken heyecanımı anlatamam . Ama bir o kadar da şaşırmıştım.
Çünkü attan çok kormuş ve ağlamıştı. Tabi ben kıza ne oyuncak alınır bilmiyordum. Oğlanların arasında ben de oğlan çocuğu gibi olmuştum.
Torunuma ısrarla her geldiğinde ata bindirmeye ve onu sevdirmeye çalıştım ve ancak üç yaşına geldiğinde başarabildim .
Şimdi ona top tüfek yerine çay setleri, bebekler alıyorum . Birlikte kahve pişiriyor ve evcilik oynuyoruz. Bu arada benim en mutlu olduğum an; kapıdan girdiğinde babanneciğim seni çok özlüyor ve çok seviyorum diyerek çığlık atması...
Oyun oynadıktan sonra uzun uzun Ayşegül masallarını okur ve daha sonra müzik dinleriz.
Mola verip bir şeyler yiyip içmek için mutfakta hiç düşünmeden tatlı kurabiye ve peynirli poğaça yapmaya karar veririz. Ben hamurları açarken o da yüzü gözü kurabiye hamuruna bulanır elleri bembeyaz un olur. Ben de böylece ilk mutfak eğitimini torunuma vermiş oldum. Kurabiye yapmasını ve kek pişirme keyfini birlikte yaşamış olduk.
Yemek yedirmek ise büyük keyif benim için. Nasıl yemek yediğini hiç anlamaz. Ağzına verdiğim her lokmayı anında yutar. Ona masallar anlatarak yemek yediğini unuttururum.
Çünkü iştahsız bir çoçuk...
Yatağına yatıırken bana öyle bir yapışır ki aramızda bir santim bile boşluk kalmamasına özen gösterir.
Küçük tombul kollarını boynuma dolar . Çok geçmeden uykuya dalan o derin uzun soluklarını dinler ve onu uykuda seyrederim.
Şimdi minik prensesimi sevebildiğim kadar sevip öpüyor ve kucağımda saaatlerce oturtuyorum. Çünkü büyüdüğü zaman artık arzuları , istekleri değişecek...
Ama torunuma her baktığımda onun da beni sevmeye devam edeceğini ve yüreğimin hep atlı karıncada döner gibi heyecanla çarpıp döneceğini biliyorum...
CANAN DEMİREL