- 821 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İNSANLIĞIMIZIN GÖLGESİ
Çiçekler ve ağaçların saflığında aradım insanlığımın tınılarını,gökyüzündeki yıldızları varlığımın en gizli şahitleri yaptım. Ve bir damla gözyaşım vardı ruhumu yani kendimi gizlediğim. Masmavi bir sonsuzluk düşlerim insanlığımın en saf yerinde. Dalgalanan şu hayatım sükunetin damarlarında solmuş bir çiçek gibi bekler. Görünmeyen ve konuşulmayan insanlıklar yaşamak rengi ve kokusu belli olmayan bir çiçek misali büyümektir.
Ruhumuzda sonsuzluğun zevkleri mevcut,ötelerden gelen bir sevda benimkisi,sonu ve sınırı olamayan,mekan ve zamanı olmayan bir yol benimkisi.Adı ve tanımı olmayan bir derin hissediş. Yüreğimdeki geniş ve bitişi olmayan titreyiş. Bir tek ALLAH kelamında mahfuz bir deruni sessizlik.
Yalnızlığın ezel ve ebed arasındaki resmi insanoğlunun, tek başına varoluşudur. Yeryüzündeki yürüyüşümüz geniş olan zamandaki solgun tezahürümüzdür. Yaşarken yaratıldığımızı her dem hissetmektir yalnızlık. Rabbimize elimizi açtığımızdaki mahzunluğumuz ve çaresizliğimizdir yalnızlık. Peygamberin yeryüzündeki adımlarında yürür yalnızlık. Kat kat olmuş Gaflet perdelerinin yırtılıp hakikate kalbimizin şahitlik yapmasıdır yalnızlık. Her yaratılan yalnız ve fakat ALLAH eşi ve benzeri olmayan yalnız.
Zaman yangınımız olur dokunur geçmişe ve her şeye,acziyetimiz kabarır,ruhumuz lime lime olur,acıyı hiç sıkılmadan ve utanmadan giydiririz eskimiş,pörsümüş ruhumuza. Cenk eder insanlığımız ruhumuzun kalelerinde Ademden bu yana. Umut ve heves hayatımızın ruhu olur. Seslere dokunur gözyaşlarımız,hayatın neresinden tutmak gerekir,insanların yüzleri güven temin etmiyor.geçmişimiz ve geleceğimiz arasındaki şimdimiz nerede ve biz bu şimdinin neresinde gizleniyoruz?
Huzuru koştururuz ruhumuzda yorulmadan ve tükenmeden.Sevgimizi öğütürüz sabırla ve duayla.Biliriz gökyüzünün ağrıyan yanıdır yeryüzü. Bizim ruhumuzun ağrıyan yanıdır bedenimiz. Huzuru ve emniyeti telkin eden ruhumuzu kargaşaya ve anarşiye sürükleyen bedenimizdir.
Yalnızlığın kuyularında kendimizle baş başa sessizliği, kimsesizliği ve garipliği yaşıyoruz. Yüreğimizi kiminle ve neden paylaşabiliriz. İnsanlar Hayatımızın neresinde yaşar. Nüfuz edilemeyen yerlerimizi,ifadesi mümkün olmayan hallerimizi,varlığımızın imkanlarını tükettiği anları kimlerin hayatlarında yaşayabilir ve yaşatabiliriz.
Herkesin ve her şeyin perdelendiği şu yalnızlar aleminde perdelenmeyen sadece acılarımız ve ölüm. Ruhumuzun çığlıklarına ve ölümün usulca sokuluşuna perdeler çekmek mümkün olmuyor. Çünkü Tüm asliyetiyle ve tüm çıplaklığı ile bizim içimizde,bizim yanımızda. Gerçi modern zamanlar her şeyi tüketmede maharetli ve usta. Yaşadığımız sanal hayat, hakiki olan ve toprağa yakın olandan bizleri gün be gün uzaklaştırıyor. İnsanların yaşadıklarını uzakları,filmleri,belgeselleri kendi hayatımızdan daha çok izliyor ve daha yaşıyoruz. İğreti ve görüntü hayatlar yaşamak bize olağan ve normal gelmeye başlamış görünüyor. Yaşadığımız hayatlara mahkum olmuşuz. Zorunluluklar içinde bir eğitimden geçip zorunluluklar içinde bir iş hayatına atılıyor ve zorunluluklar içinde kendimize bakıyoruz.ve ölüm böyle bir anda yakalıyor biz…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.