18
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1803
Okunma


Hafızamda zamanda yolculuk yapmaya başladığımda, hayatımızda ne çok şeylerin değiştiğini, gelişen teknolojiyle neleri bitirip tükettiğimizi anımsadım.
Yanlış anlaşılmasın, teknolojiden şikâyetim yok, sadece her zaman olur ya, geçmişe özlem, öyle bir şey işte!
İstanbul’da yaşayanlar bilir eski halini!
Trafik sorunu şimdiki gibi kangren olmamış, cadde ve sokaklar tertemiz, Fatih’ten Bozdoğan kemerlerinin altından Unkapanı’na, Karaköy üzerinden Sarıyer tarafına yöneliyorum.
Eminönü’nde alt üst geçitler yok. Kabataş’tan geçip, Sarıyer’e uzanmak isterseniz, manzaraya doyulmuyor. Ara sıra trafik sıkışsa da Kocataş’a bir saatte varıyoruz.
Malum polikarbon şişelerde aldığımız içme suları henüz keşfedilmemiş. İçme suyu bidonları sıraya konur, herkes bidonunu doldurur, dönüş yolunda, deniz kenarında temiz havada yanımızda götürdüklerimizi çoluk çocuk neşe içinde yerdik.
Kimi zaman da boğaza gitmek zor gelir, Akaretlerdeki Hamidiye suyundan alalım derdi annem.
Azapkapı’da tersanenin aktif olarak çalıştığı yıllar, okula her gün giderken gemilerin yapılışını izleyerek geçerdi yolum.
Kuledibi’nde olan okulumdan çıkışta, Karaköy’de şimdiki Turyol vapur iskelesinin olduğu yerden kalkardı Fatih dolmuşları.
Eski Desoto’lar, Chevrolet’lerden oluşan Amerikan arabalarının revaçta olduğu günler.
O zaman da herkes zengin değildi, geçim sıkıntısı mutlaka vardı. Çocuk olsak da birçok şeyi kıyaslama imkânı buluyorum. Yüzler şimdi olduğu kadar asık, insanlar bu kadar sabırsız, anlayışsız değildi.
Hitaplar her zaman saygı ve sevgi içinde, karşılıklı anlayışla sürer giderdi.
Güzel Türkçemiz böylesine darbeler almamıştı.
İnsanlar henüz tanıştıkları insanlarla laubali denecek tarzda, senli benli olmazlardı.
Karşısındakinin sırasını almak için bin türlü mazeret uydurmazlardı.
Şimdilerde sadece tv dizilerinde bile kalmayan, çok candan komşuluklar, riyasız arkadaşlıklar, sevincini, hüznünü yürekten paylaşan dostluklar tükenmemişti.
Konu komşu birbirini tanır, çoluk çocuk komşu teyze ve amcaları sayar ve severdi.
Sarayburnu’ndan kumsal olan kıyıdan denize girme imkânı, gülüş cümbüş konu komşu yapılan Pazar piknikleri büyük mutluluktu.
Kâh parazitten anlamadan, kâh yayın düzgün olursa, içindeki adamları görme çabalarımla, can kulağıyla dinlediğim radyoda, çocuk saati programları.
Çok küçük olup aklım ermediğinden, annemden ‘adamlar nerde’ sorularıma, ‘kızım, yayın radyo dalgalarıyla havada yayılıyor, sen de dinliyorsun’ cevabıyla bir türlü aldığım cevapla tatmin olmayan yüreğim.
Ne kadar gerilerde Yarabbi!
Perşembe akşamları, elektrik kesilmezse dört gözle beklediğim ‘radyo tiyatrosu’ saati.
Orhan Boran’ın çok popüler olan ‘Orhan Boran ve Yuki’ programı…
Sisler arasında bana gülümseyen hatıralar…
Acı tatlı yaşanmışlıklar, her şeyin başında saygı sevginin olduğu çocukluk anıları, ne çok özlemişim sizleri!
Devam edecek
16.01.2012
İstanbul