Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
TÜLİN ÖZTUNÇ
TÜLİN ÖZTUNÇ

KÜÇÜK HACILAR

Yorum

KÜÇÜK HACILAR

4

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1059

Okunma

KÜÇÜK HACILAR

KÜÇÜK HACILAR

ilköğretim ve lise öğrencilerinin yarıyıl tatilleri oldukça hareketli ve yararlı geçeceğe benziyor bu yıl.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 81 ilin müdürlüklerine gönderilen yazıda; öğrencilere yarıyıl tatiline denk gelecek şekilde özel umre programı hazırlandığını. Ve bu programın 5 gün Mekke, 5 gün Medine’de konaklayacakları şekilde düzenlendiğini duyduğumda hiç şaşırmadım. Bu ülkede hiçbir şeye ŞAŞIRMAMAYI çoktan öğrenmiştim maalesef.
Çokça heyecanlandım ama…
Neden dolayı mı?
Şundan dolayı:
Bir kere ortalık “Hac” görevlerini yerine getirmiş, mutlu mu mutlu çoluk-çocuk ve genç Hacılarla şenlenecekti bir anda.
Biz yetişkinlere düşen görevler de olacaktı bu arada elbette.
Bu küçük hacılarımızın kimilerinin ellerini öpüp hacılıklarını kutlayacağız “darısı başımıza” diyerek. Kimilerinin başını okşayacağız daha büyük bir şefkat ve imreniyle mesela.
Saygıda kusur etmeyeceğiz asla. Yakınlarımızda böyle bir şansı yakalamış olanlar varsa, bizler de onları yakalayıp güzel düşüncelerinden, tatlı sohbetlerinden feyiz alma şansını elde edeceğiz gururla.
Buraya kadar olabilecekler oldukça etkileyici ve iç açıcı…
Ancak; yapılan onca harcamaların acısının ne kadarının, bizler gibi ne bu dünyanın ne öteki alemin nimetlerini hak etmeyen, avuç içi kadar da olsa günahkarlardan çıkarılacağını düşünmekten ölüp ölüp dirilecek olmanın endişesi, beni şimdiden ciddi şekilde depresyona sokmuş meğer dostlarım.
Bunu tam olarak nasıl mı öğrendim?
Anlatayım:
Maddi ve manevi bolluk ve güzelliklerle bezeli evlerinde yaşamlarını dört başı mamur bir şekilde sürdüren ve yaşıtım sayılabilecek dört arkadaşım, Alzaymır hastalığının pençesine düştüler. Hatta bunlardan birisi “BENİ UNUTMA” adlı yazımda sözünü ettiğim Naciye Hanım Teyzemin kızlarından biri.
Üçünün, yabancı uyruklu bakıcıları var. Diğerine kardeşi bakıyor yoğun bir ilgiyle.
Haftanın dört günü onları ziyarete gidiyorum, kasabadaki Palyaçonun kimliğine bürünerek.
Hepsinin ortak eylemi oynamak! Oysa oldukça edalı olan bu arkadaşlarımın ev ortamlarında kağıt oynadıklarına tanık oluyordum zaman zaman, o kadar.
Gittim, ucuz yollu bir çift kastanyet, parmak zili aldım. Ucuz dediysem, 6 lira yine. Gün oluyor benim 2 günlük mutfak masrafıma denk düşüyor. Bunun lafını etmekten utanç duyarım aslında. Ekonomik yaranın boyutunu ifade etmek istedim doğrudan.
İnsanları mutlu etmek dünyalara bedel oysa.
Evden birkaç parça incik cıncık ve giysi kapıp düşüyordum yollara…
Bu el altındaki basit bedava ve kimyevi değil de gönülevi yapımı mutluluk ilaçlarımla birlikte.
Lakin onlar da benim bu vefamı karşılıksız bırakmadılar. Kim bilir, belki de ağır başlı şık yaşamlarına biraz hafif düşer düşüncesiyle, sağlıklı zanlarında bana karşı göstermek isteyip de gösteremedikleri ve bilinç altına hapsettikleri sevgi tezahürlerini; beni hasretle kucaklayarak. Öpücüklere boğarak ve gözlerime dolu dolu sevgiyle bakarak gösteriyorlardı şimdi…
Düşündüm bir kez daha…
“Ne oldum değil, ne olacağım demeli” dedim, kendi kendime.
“Ha!” deyince ölünmüyor ki bildiğiniz gibi…
Ah canım Tülin’im!.. dedim ardından, sanki bir başkasıymış gibi kendimi düşünerek…
“Türlü derde ben deva buldum elimle çok zaman/ Kimse bilmez bir tabibe ben de muhtacım bu gün/ Anlatılmaz anlaşılmaz hal hazin mevsim hazan/ Nevcivan mahzun melekten bir peri-tacım bu gün”
Güftesi, bir zamanlar Bakırköy Akıl ve Ruh Hastalıkları Hastanesi baş hekimi doktor Rahmi Duman’a. Bestesi hayranı olduğum Şerif İçli’ye ait olan bu çook sevdiğim şarkıyı söyledim sonuna dek. Sesimi bülbüllerin kıskandığını söylemeliyim bu arada..!
Her ne kadar, yıllardır başında görünmez bir huniyle gezen, dolaşan biri olarak geçiriyor olsam da günlerimi…Hunilerden kule yapmakta var işin içinde.yine de…
Kalktım. Cezai-ehliyete sahip olmadan, bir Nörolog edineyim kendime dedim. Ve Haydarpaşa Numune Hastanesi’nin 2.Nöroloji polikliniğinin kapısına dayandım. Doktor ismimi söyledi odasından. Girdim.
Elinde bir şeylerle oyalanıyordu genç kadın doktor. Buna devam etti bir süre. Sonra bana şöyle bir baktı umursamaz, bıkkın bir tavırla. “Sizin neyiniz var?” dedi, buz gibi bir sesle…
Vallahi anacığım…Çok unutkanım. Karamsar, kötümser ve çok mutsuzum…
“Neleri unutuyorsunuz mesela?”
Aklıma ilk gelen birkaçını saydım.
“Uykularınız nasıl?” dedi devamla.
Oldukça iyi sayılır geçmiş yıllara bakarsak…
“Bir ilaç yazıyorum. Sabahları tok karnına, yarımını alacaksınız bir hafta. Sonra tamamını.”
Benim karşımdakine yüküm en fazla bu kadar şimdilik.
Çıktım. Çok genç güzel bir kadın, yanında annesi olduğunu öğrendiğim orta yaşlı bir kadınla oda kapılarının karşısına sıralanmış iskemlelerden birine oturmuş, söyleniyordu saygılı terbiyeli alçak bir sesle…
Kocasının ailesiyle birlikte yaşıyordu. Ve belli ki kayınvalide ve görümcelerinin acımasız, hoyrat ellerinin bir eseriydi!
Konumuza dönelim yeniden isterseniz.
Şimdi bu çocuklar ve bu gençler hep birlikte güle eğlene bu kutsal topraklara gittiler. İbadetlerini yaptılar büyüklerinin gözetiminde.
Başkanın ifadesiyle de: Görgülerini, bilgilerini, kültürlerini artırdılar. Yeni yeni deneyimler kazandılar bedavadan.
Ve yurda faydalı bireyler olacaklarının kutsal inancıyla daha da coşkulu ve itikatlı bir şekilde kendi topraklarına geri döndüler Allah’ın izniyle.
Peki bu çocuklar artık yarı da olsa “Hacı” sayılmazlar mı?
Ve hal böyle olunca…
Bu gencecik Hacılar “Hacı” olmanın birtakım sorumluluklarını da üslenmiş olmayacaklar mı?
Bunları yerine getirmek zorunda kalmayacaklar mı?
Böyle bir zorunluluk varsa eğer –ki olmalıdır. Çünkü bir çoğu islam inancına göre reşit sayılacak yaştalar-
Bu zorunlulukları nasıl ve ne şekilde uygulayabileceklerdir?
Bunlara nasıl bir çözüm bulacaklar bedavadan?

Ahlaklı. Namuslu. Onurlu. Edepli olmanın dışında her şey mubah ve bedava bu ülkede.
Anne karnındaki bebeğin mama ve bez giderlerinden tutun da. Uçan kuşa borcu olan Belediyelerin, ne zamandır yetişkinlerin, şimdi de öğrencilerin Hac faraziyelerini, neredeyse bedava yapmalarını sağlamaya kadar ilerlettiler bu Bedavacılık işini fütursuzca.
Üst ve Alt tabaka, ‘tabakhanelik’ olduklarının farkında olamayacak kadar gönüllü tutsağı olmuşlar dünyevi çıkarların.
Bu sözlerimle toplumun, hatta Defterdeki birçoklarının gözünden büsbütün düştüğümü bilmekteyim.
Ne var ki, benim için asıl olan; Yaradan’ın yüce katından ve kendi gözümden düşmemiş olmaktır.
Orta tabaka eriyip gitti hanidir. Kalan bir avuç topluluk ise, bir avuç kara toprak altına girmenin hayaliyle gün sayıyor.
İri başlı, solmuş sararmış, sözüm ona taze yeşil soğan 9 lira.
Bir adet kıvırcık 3 lira.
Şarküteri ürünlerinin dudak uçurtan etiketlerini. Şeker-çay fiyatlarını.
Elektrik, su ve doğalgaza yapılan zamları kimsenin gözü görmüyor. Benden başka kimsenin umurunda bile değil. Dünyanın en pahalı benzinini kullanan ülkede arabasız bir ev bulamazsınız. Buradan yola çıksanız, ne çok ahlaksızın, bedavacının o arabalarda cirit attığını görebilirsiniz. Tabii bunlardan biri de siz değilseniz!
Yenilenmesi 25 milyon liraya mal olan apartman asansörünün, daire başına düşen 1 milyonluk ödemesi bitmeden, şimdi bir de bunun 2 katına mal olacağı söylenen “mantolama” işleminin başlanacağı söyleniyor yakında. Diğer apartman giderlerini hesaba katmıyorum bile. Bu giderlere Karun’un Hazineleri bile zor dayanır. Ama gelin görün ki…
Bir Allahın kulu geçim sıkıntısından. Enflasyondan. Bu denli dudak uçurtan haksızlıktan, adaletsizlikten söz etmiyor! Edecek olanı da can düşmanı biliyor.

















Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Küçük hacılar Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Küçük hacılar yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KÜÇÜK HACILAR yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
(Samim)
(Samim), @-samim-
10.1.2012 03:48:39
Bir önceki günün sabah haberlerinde duymuştum bende bu haberi...Değişen sermaye yapısı konuşsunlar diyor konuşuyor bizim gibiler diye düşünüyorum...

İnançlarının sıcaklığının daha evvel soğuk yada sıcak oldugunu düşünen , şimdilerde ise inandığımız iman ettiğimiz dinimiz islam için ılıttık artık ılık ılık inanacaksınız diyenlerin birer bilgisayar oyunu bu..Değilmi o halde popomuzla kahkaha atalım...Bu çakal yavrularına mesela yüzlerine karşı haykırsalar ılıtılmış değerlerine küfür ediyorum ulann diye inanın yutkunur arkalarını döner çekilirler şimdilerde moda sayılan (+) işaretli jipleriyle.....Bir tanesi sadece bir tanesi, Ben ALLAH için onun alemleri yarattığını müjdelediği ve benm şahsen sevgimden ağlayabildiğim bu ifade için ve uzatıyorum ...Mübarek isimlerine edilen hakaretler için değil mermiler önüne geçmek dilleri ne diyorsunuz ulenn diyebilsin bende bunları bunun gibileri tanımıyorum diyecegim...(Diyanet teklifi)

Kimsenin benim inancımı ılıtmasına ısıtmasına yada soğutmasına bir gereksinimim yok...Ama bu yaşanılanlar normal bence...Bunlar için sünnet mesela herşeyden önce gelir....Desekki; Nedir sünnet? Peygamberimizin yaptığı ama farz olmayan şeyler derler....haklılar mı evet bir nebze tam anlatım olmasada böyledir kısa ifadeleri dillerinde....Peki villada havuz keyfi yerine efendimiz gibi ÇADIR'da yaşamakta sünnet neden yapmazlar,HAÇ işaretli jip ler yerine DEVE'ler-e binmekte sünnet değilmi desek kızarlar...En kallavi cemaat buluşma noktaları olan kocaman restorantlarda en kallavi yabancı menülerle beslenmek yerine üstü iran altı ABD harmanı saksı başlarla ,,HURMA yeseniz...? efendimiz gunlerce iki hurma ile aç susuz beklemis desek ...Hadi canım sende bu devirle ne alakası var derler zaten.....Çokkk fazlalaştı içindeki yozlaşmış örümcek kafalı cahillerin başlarını kapayıp popolarıyla kendilerini sergilediği ilginç bir zamandayız...Zaten alemlerin efendisi müjdelemş zaman önce....Öyle insanlar göreceksiniz ki; Onların namazlarına bakacak kendi namazlarınızdan şüphe edeceksiniz,Onlların oruçlarına ibadetlerine bakıp kendinizinkilerden şüphe edeceksiniz.Bilin ki onlar inanmazlar SANIRIM BUNLAR onlar...Ben kendimden şüphe etmiyorum kendi inancımdan..Çünkü; Dilimin ucundan değil yüreğimle samimi inanıyorum ılıtmadan sogutmadan....LAYIK-ı ile....Biri hele yüzüme karşı değil küfür hakaret etsin inançlarıma islam'a benm ne deve hörgüçlü anam var nede amannn ile işte konuşuyor işte diyecek bir inancım....Bırakın bizim gibi düşünmesin, sübyanlarını umrelere sevketsinler...Onlar gidecekse cennete ben cehennem çukuruna gireyim..Bu çakallarla cennet olur keşmekeş...Ayrıca TABYA rumuzlu bu kendisini islam kılıcı sanan arkadaş ilginç halen yorum yapabiliyor yazdıklarınıza...Sizdede sabır süpermş....Selamlar.

RAMAK_KALDI tarafından 1/10/2012 3:57:14 AM zamanında düzenlenmiştir.
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
9.1.2012 20:22:04
düşündürücüydü dizelerin
ay canım yaa olan yerde tonla para olmayan yerde ara dur

ee burası tüekiye
güzeldi sevgilerimle
Mevlüt GÖZDE
Mevlüt GÖZDE, @mevlutgozde
9.1.2012 17:27:41
10 puan verdi
Sayın yazarım merhaba...

Size katılmamak mümkün değil...Efendim ne de olsa enfasyon kriterleri olarak fitil,düğme,cıncık boncuk baz alınıyor da ondan pahalılık falan yok bu ülkede.Dediğiniz kriterler baz alınmaya kalkarsa maazallah enflasyonun kaç haneli olduğu falan ortaya çıkar ki,bize teğet bile geçmeyecek olan kriz deler de geçer harkesi.Bu nedenle sayın yazarım lütfen uyuyan devi uyandırmayınız,Allah korusun bu krizin faturası bu defa size kesilir ona göre...Bir de yorum yazanlara...Bakın gündemde neler var efendim,"Orta Doğu,İran,Somali,Sarkozy,Ermenistan ve iddiaları,Kıbrıs falan filan...Niye gerçek gündemden bahsetmek varken insanların akıllarını kariştırıyorsunuz" demezler mi? Şşşşşşt...

Sevgilerimle
tabyanus
tabyanus, @tabyanus
9.1.2012 15:14:38
çocukların Antalyaya, sahillere ya da Avrupa daki herhangi bir ülkeye geziye gitmeleri serbest...o zaman yukarıdaki gibi kel alakaya maydanoz bağlamlı bir yazıyı yazmak aklınızın ucundan bile geçmezken....Hali vakti yerinde olanların nafile ibadet ve manevi kazanım olarak umreye gitme ihtimalleri sizi acaip rahatsız etmiş.....relax olun...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL