10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1462
Okunma


"Korkuyorum"
Diyordu peşimden gelen kadın.
Korkuyorum dedikçe kocasının koluna sımsıkı sarılıp, adeta yapışıyordu. Ben o yıllarda boyu posu küçücük bir çocuktum.
Afacan mıydım ? O kısmı sonra anlatırım.
Arkamdan gelen sesleri duymak için ara sıra yavaşlıyor, kadının neden korktuğunu merak ediyordum.
" Bey, burası dağ başı. Şimdi bizi kesseler kimsenin ruhu duymaz, neden geldik buraya. Yolumuza devam etsek olmaz mıydı?"
" Olmuyor hanım, usul neyse uymak gerek sabret kaderimizde ne varsa onu görürüz, Takdir- i İlahi neyse o olur."
Çocuktum; ama elime bir sabun geçtiği zaman kardeşlerimle kapışacak kadar büyümüştüm. Annemin çamaşırlarımızı beyazlatmak için uğraşmasını seyrederek dalar giderdim zaman, zaman. Tokmakla vurarak hıncını alırdı sanki gençliğinin. Eve girdiğimde mis gibi Takdir-i İlahi kokardı.
O zamanlar ülkemizden hacca gitmek için önce bizim şehrimize konuk olurdu insanlar. Bütün şehirlerden, kasabalardan, çeşit çeşit, renk renk, hiç tanımadığımız insanlar gelirdi. Turistik otellerimizde yoktu şehrimizde şimdiki gibi. Peygamberler Şehrini gezer, dualarını ederlerdi. Usulen her aileye hac zamanı mutlaka bir haca giden aile düşerdi.
Annem ve biz çok sevinirdik hac zamanı yaklaşınca. Üstelik evin içindeki onca kalabalığa rağmen şenlik havası esmeğe başlardı. Günlerce öncesinden yataklar yorganlarhazırlanırdı. Şıralar şişelere doldurulur kümbetlere konurdu. Masa örtülerinin kenarları oyalanır, ütülenir sandığa dizilir, yufkalar açılır, yemekler yapılır. Sıra belediyenin hangi hacı adayı aileyi nereye misafir vereceğini adını açıklayacağına gelir.
Evinde oğlu olan aileler oğullarını yollar, aileyi evlerine aldırırlar ki, karşılamaları daha ağır olsun. (bu tamamen o günkü zihniyet)
Oğlu olmayan aile birisini yollar yine kendisi kapılarda karşılar.
Hacı adayı ailesi gül yaprakları, gül şuruplarıyla karşılanır. Bayram yemekleriyle ağırlanır, evin en güzel yerinde yatırılır. Çayların, kahvelerin biri gider biri gelir.
Isparta’ dan gelmişler, sonradan öğrendik bizde kalan aileyi.
"Korkuyorum"
Diye kocasının koluna yapışıp yürümekten, yolda boyu kısalmıştı kadının. Bizi burada kesseler kimsenin ruhu duymaz demişti ya, vay sen misin bana bunu söyleyen.
Biz evimizde onları düğünle, şenlikle beklerken korkmak ha.!
On dakikalık yolu kırkbeş dakika yürüttüm, oh canıma değsin dedim durdum içimden.
Çocukluk anıları yaşamın insana verdiği en güzel hediyedir.
MG__