Bozkırdaki dikene,
Tarladaki ekine,
Sudaki balığa,
Yapraktaki tırtıla,
Gökteki kuşa,
Yeni doğan Güneş’e…
“MERHABA!”

Halikarnas balıkçısı Cevat Şakir KABAAĞAÇ’ın anlatımına göre; çok eski zamanlarda, yolda karşılaşan iki yolcu birbirlerine karşı düşmanca bir tavırlarının olmadığını, birbirlerine zarar vermeyi düşünmediklerini ifade etmek için, yaylarını gerip oklarını uzaklara atar ve; “ Mir heba” –okum boşa gitsin- derlermiş. Zaman içinde bu söz “Merhaba” olmuş.

Bir başka anlatıma göre; Farsçada “Mar” yılan, “Heba” boş yere, yok etmek, anlamında imiş. Bu iki kelime birleşerek “Düşmanlığı yok etmek” , “benden sana zarar gelmez” anlamında kullanılan “Merhaba” sözcüğüne dönüşmüş.

Sözlük anlamı ise; “Geniş ve mamur yere geldiniz, rahat ediniz”, “Günaydın”, “Hoş geldiniz.” Anlamında bir esenleşme veya selamlaşma sözü, olarak ifade edilmekte.
Merhaba sözcüğüyle birlikte sağ elin kaldırılarak avuç içinin gösterilmesi, “Silah taşımıyorum, sana bir zararım dokunmaz.” anlamında kullanılan bir güven işaretiymiş.

Tanımadığımız insanlarla aramızdaki görünmez kapıyı açan bir anahtar,
Kesilen muhabbeti, unutulan dostlukları yeniden kuran bir söz,
Her şeyi başlatan sihirli bir kelime,
Yeni bir güne başlayan, yeni bir yürek.
Bir dosttan duyabilmek uğruna, geri kalan her şeyin feda edileceği bir ifadedir,
“MERHABA”.

O halde, gelin yeniden doğalım güne.
Ve;
Her can’a,
Her canan’a,
Gönül ile sırdaşa,
Dosta, arkadaşa,
Gülen çocuğa, ağlayan anaya,
Apartmandaki komşuya,
Sokaktaki çöpçüye,
Fabrikadaki işçiye, tarladaki çiftçiye,
Köşedeki simitçiye, öbür köşedeki çiçekçiye,
Gecenin alaca karanlığına, sabahın ayazına,
Toprağın kokusuna, varlığa ve yokluğa,
Karşı dağın ardındaki umuda
Diyelim hep birlikte
“MERHABA!”

Zülfü LİVANELİ’nin şarkı olarak seslendirdiği, Yaşar KEMAL şiirinde bakın nasıl anlatılıyor;
MERHABA!
Dünyanın ucunda bir gül açılmış,
Efil efil esen yele merhaba.
Karanlığın sonu bir ulu şafak,
Sarp kayadan geçen yola merhaba!

Gün ve gün yüreğim ulu yalımda,
Engel tuzak kurmuş bekler yolumda.
Zulümlerde, işkencede, ölümde,
Bükülmeyen güce, kola merhaba!

Acı da, kahır da çekmiş geliyor,
Güneşten boşanmış, kopmuş geliyor.
Bir ışık selidir, sökmüş geliyor,
Nazım usta, ulu sele merhaba!

Alınacak Anadolu’nun öcü,
Yerde kalmayacak çekilen acı,
Açıldı geliyor şafağın ucu,
Şu doğdu doğacak güne merhaba!

Selam olsun, dört bir yana merhaba!
Akan kana, düşen cana merhaba!
Hesap sorulacak güne merhaba!
Türkünü söyleyen dile merhaba!

MERHABA TÜRKİYE’M MERHABA.

Bekir GÜÇLÜER