Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
asran
asran

KADIN, MARTI VE YAŞLI ADAM

Yorum

KADIN, MARTI VE YAŞLI ADAM

7

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

858

Okunma

KADIN, MARTI VE YAŞLI ADAM




Martının kanat çırpışına yükledi ümitlerini. Yaralı kanadının öpülüp iyileştiği son ana sakladı mutluluğunu. Salıverdi sonra tuttuğu kafesinden. Yarasından ve uzundur uçamayışındandı topal kanat çırpışları. Alışırdı, alışacaktı, alışmalıydı. Martı kırığını unutmasa da başka martılardan saklayacaktı acısını. Gözüne dolan her yaşı kıyıya yakın yerlerde denizin tuzunda yıkayacaktı. Pikeleri ava değil, acıya saklanacaktı.

Uçtu adını pembe koyduğu martı, kuşkanatlarını açarak. Dönmeyeceğini bile bile bıraktı mavi suyun gökyüzüyle buluştuğu ufuklarına. Göğe ermeyecekti başı. Kırık kanadında saklanacaktı merhameti. Çirkin çığlıklar atacaktı yine gökyüzünde. Alabildiğine uçacağı günler gelecekti elbette. Tutundu boşluğa martı ve yüzdü havanın akıp giden rüzgârıyla.

Sahilde kuşları seyreden adam bir martı gördü. Diğerlerinden farklı insancıl bir hali vardı. Diğerleri alıcı kuşlar gibi dönerken başında, bu konmak için sanki izin almayı umuyordu. Gel dedi tüm kalbiyle. Kondu martı kıyıya. Denizi seyreden adamı seyir etti. Durdu düşünceli bir halle. Kırıntılar atan adamın yanında, kanadını onaran kadının kalbini bulmaya çalıştı.

Vazgeçirdi adam yaşlı gözlerini, denizi seyretmekten. Martının uysal bakışlarına kilitlendi. Çözülmez bir bilmecenin baş harfiydi adam, son harfiydi martı. Kısa bir cevap bu bilmecenin dört harflik kelimesinde saklıydı. Aradı, aradı. İpuçlarını sorguladı. İp uçlarından biri; yaşayan dedi, öbürü; mertlikten bahis açtı, bir diğeri; sensin diye fısıldadı kulağına. "Ben miyim? Nasıl olur daha küçükken annem anlatmıştı bu hikâyeyi. “Her şey olabilirsin vali bile ama…” demişti bana".

Büktü boynunu martı. Adam, boynunu büktü. Geçip giden zamanların tüm hatalarını aldılar ortalarına. Martının kanatlarına geçirdi çileyi. Yumağını sardı zamanın. Düğümlerini ayıkladı tek tek. Aralarından su bile sızmadı.

Bir zaman böyle yaşadılar, günün, akşama yakın saatlerini. Saat kulesi olmayan şehrin patırtılı ayakları, araçlarına doluşmuş egzoz dumanına boğmuşlardı denizin güzel havasını.

“Gideyim” dedi martı.

“Git” dedi Adam.

“Adam sensin” dedi Martı.
Güldü adam.

“Bu hesabı tutturabilen bir tek sensin” dedi. “Bir hata yapmış olmayasın?” bakışıyla baktı martıya.

“Hayır” dedi kanadının kırığı kaynayan martı, “sana kanım kaynadı demek sen Adam’sın. Ben bir Adam tanıdım sende ve bir kadın hatırladım kanadımın sızladığı yerinde.”

“Uç” dedi yaslı adam, “Ben o kadını bulmayı çok isterdim. Kim bilir belki benim de kırık kollarıma merhametli ellerini sürerdi ve iyileştirirdi bu hayat daha tükenmemişken.”

“Ben de isterdim” dedi martı. “Bilmeni isterdim, kendi kırıklarına merhem bulamazken, kanadıma sardığı şifayı. Bahçesinde büyüttüğü sevgilerini nasıl koynundan çıkarıp çıkarıp kanatlarıma sardığını.”

“Sus artık” dedi yaşlı adam. “Bitip giderken bir hayat, aratma bana bu saatten sonra beni yürütmeyen ayaklarımla nerede olduğu bilinmeyen o kadını. Yaşamadan vazgeçtiğim her şeyin arasına yazayım ismini ve hayalimdeki yüzünü yaşatayım. Gülen gözlerinin hayaliyle uyansam yeter bundan sonra. Demek varmış böyle bir kadın. Demek yarasından önemliymiş başka yaraların sıhhati. Demek bir yerlerde martılara annelik yapan bir kadın yaşarmış halâ."

“Gün bitiyor” dedi martı. “Geç kalma daha fazla serinledi sahil, üşüyeceksin. Sende bende gidelim tüneklerimize.”

“Sokulup ısındığın başka martılar var mı?” diye sordu adam.

“Olmaz mı?” dedi martı.

Bir damla yaş süzüldü adamın yanaklarından.

“Neden?” diye sordu martı.

“Çocukluğumda kuş olmak isterdim de ondan” dedi adam. “Ama büyüklerim insan olmanın çok daha güzel olduğunu söyleyip vazgeçirdiler beni. Bir gün yalnız ve soğuk bir eve mecbur olacağımı bilmiyorken, içimden bir ses kuş ol diyordu, o çocukluk zamanlarımda. Babamı görmek istiyorum bu gece düşümde. Yine küçük bir çocuk olayım kucağında ve ne kadar yanıldığını anlatayım babama ve bir martının gözlerinde anlattığı gerçekleri, bu geceki düşümde.”

Kırık kollarını sokarak ceplerine, doğruldu oturduğu yerden ve martı kanatlandı. Acılarını sakladılar aralarında. Biri tüneğine diğeri yalnız evine doğru ufukta kızaran güneşi arkalarına alarak ayrıldılar.

Gelen gecenin yıldızlarına yumdular gözlerini. Hayat, yaşamaya cesaret edemediği bir
çok güzelliğin elinden uçup gidişine göz yummaktı biraz da. Hayat, gülmeye değer, yalnızlığa tahammülsüz, acılarına razı olunan bir zaman yumağıydı. Anladı ki yürümeyi öğreten anasıyla babası, uçmayı öğretmeliydiler, bahçedeki ceviz ağacının gölgesinde.

Denk gitmeyen bir zamandı hayat. Bir martının kanatlarına takılan şans, parmak uçlarına bile dokunmadan uğurlayacaktı yaşlı adamı hayattan.

"Hayat, heyhat..." diye küstü bahtının baharlarına. Bir kadın vardı merhamet bulutları gibi yağmaya hazır. Ve bir martı bile çok daha şanslıydı işte. Yürüdü kaldırımları, görmeyi sürdüren gözleriyle. Yüksünse ne olacaktı ki. Yağmur çiselemeye başladı kır düşen saçlarına ve çökmeyi ezberleyen omuzlarına. Bir güleç yüz bulup buluşturdu yinede ve bir türkünün paçalarından asıldı ıslığında. Islanan gözlerine bahanesi oldu çiseleyen yağmur. Boş bir ev vardı gözüne görünmeyen. Dolmayan bir hayatı özleyerek yürüdü mutluluğuna dair. Uzakta kaldı sahilde kurulu bank, köşk misali. Bir martı, bakışlarında nasılda kafasını karıştırdı. Üşüdü yağmurluğunun altındaki yaşlı gövdesi. Adımlarını sıklaştırdı. Hızlandıkça kavuşmasına daha da az kaldı yalnızlığına. Çok değil, birazdan açacaktı anahtarıyla kapısını ve öpecekti bir başına bekleyen yalnızlık dudaklarından. Sonra bir çay koyacaktı ocağa nasılsa ve bir fincan çıkaracaktı, tembellikten almayacaktı ince belli çay bardaklarından.

Oturacaktı çalışma masasının başına ve yakacaktı masa lambasını. Perdesini örtmeyi sevmediği odasından zayıf bir ziya "ben de varım" diyecekti tereddütle, yoldan geçenlere. Uzun uzun kalemi tutup sızlayan parmaklarıyla başlayacaktı yazmaya martının hikayesini. Kendine saklamayı ne kadar isterdi halbuki o güzel kadını. "Olmaz" dedi, değilmi ki bana değildi merhameti, değilmi ki bir martı’ya yeten merhametini bana göstermedi, bir sitem duyulmalıydı geçip gittiği dünyadan geriye kalacak olan hikayesinde. Kim bilir diye düşündü, ben onu yazdığımda belki de okumayı seven biridir ve okur bu yazdıklarımı. Martı kanadını iyileştiren bir kadın okur arkamdan okunacak, kimsesizliğimin duasını...

Aylardan Ekim, yerlerden yedi tepeli şehir, hanelerden bir başıbozuk yalnız hane. Birde ben işte, hikayedeki yaşlı adam. Daha ne olsun bundan başka...

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kadın, martı ve yaşlı adam Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kadın, martı ve yaşlı adam yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KADIN, MARTI VE YAŞLI ADAM yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Olgun Ekinci
Olgun Ekinci, @olgunekinci
5.1.2008 18:34:38
Ve yazı bitince devamı olsa dedim
keyiflerle okuyunca...

SEVGİLER...
Uçuk Şair
Uçuk Şair, @ucuksair
2.1.2008 23:13:27
tebrikler ablam çok çok çok hoş yazıların öle yardımcı ki hayata yaşar gibi
ma
mavimelankolik, @mavimelankolik
2.1.2008 15:02:05
martıya teselli olan gülümseme
benim yaramada iyi gelir mi acaba
pazarlık olmasın yüzlerde
biride ben demeden görsün
yaşanası hüznümü...
teşekkür ederim beni bi nebze mutlu ettiniz...
AyşegülTezcan
AyşegülTezcan, @aysegultezcan
2.1.2008 09:39:46
Güne damgasını vuracak güzellikte bir yazı her zamanki ASRAN farkı ve kalitesi ile...

Martı kanadına takılan umut birgün bize de uğrar dilerim dost...
HAYALsiz ve UMUTsuz kalmayın...
Sevgilerimle kutlarım...

ufurmelerim
ufurmelerim, @ufurmelerim
2.1.2008 05:39:14
Birde ben işte, hikayedeki yaşlı adam. Daha ne olsun bundan başka...

tebrik ederim...
pelin
pelin, @pelin35
2.1.2008 02:42:19
10 puan verdi
Derin ve anlamlı bir yazıydı.Her cümlesini anlamak için,yavaş yavaş ve sindirerek okudum yazıyı... Okurken beni alıp bambaşka yerlere götürdü,birbirine benzemeyen ama birbirleriyle bağlantılı olan yerlere...
Ellerinize ve yüreğinize sağlık...
Erhan Fuçucu
Erhan Fuçucu, @erhanfucucu
2.1.2008 00:36:13
10 puan verdi


şöyle dedi biri taşlara: "insancıl olun"
taşlarsa şöyle: "sert değiliz yeterince henüz"

neden bilmem okuyunca bu söz geldi aklıma...

yazınız güzeldi tam puan...


© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL