Bir kimseyi sahip olmadığı sıfatlarla övmek, onu kibarca yermek demektir. cemil sena
Ülviye Yaldızlıı
Ülviye Yaldızlıı

Benim Ellerim Siyah'tı Aslında...Siz bilmezdiniz...

Yorum

Benim Ellerim Siyah'tı Aslında...Siz bilmezdiniz...

10

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1525

Okunma

Benim Ellerim Siyah'tı Aslında...Siz bilmezdiniz...

Benim Ellerim Siyah'tı Aslında...Siz bilmezdiniz...

Dizlerimi karnımın boşluğuna ellerimle çekip bastırıyorum.
Yorganın altında sıcak nefes alış verişlerim birbiriyle boğuşmakta.
Garip bir uğultu başımın içinden hücrelerime nüfuz ediyor.
Ben bir kurşun kalem gibiyim.
”Hiç” yazıyorum.
Ve “hiç” ucum bitmiyor.
Seviyorum kalemimi.
Yada ona eziyet etmekten hoşlanıyorum.
Yenilenmesi gereken ucunu onun için açmıyor nefes almasına engel oluyorum.

Başımın üzerinde ki yorganı iki elimle tutup, gözlerimin yarısına kadar indiriyorum. Uzun kirpiklerimin perde perde örttüğü göz aralığımdan kapının üzerinde ki saatin hızlı akışına kaptırıyorum kendimi.

Hiç durmadan koşan bir yelkovan.
Ve arkasından zehirli kuyruğunu havaya dikmiş ve zehrini kurbanına enjekte etmeye yeltenen bir akrep.
Yelkovanın can havliyle kaçması ve akrebin ısrarlı şekilde bıkmadan, nefes almadan kendinden emin adımlarla iz sürmesine halleri beni korkutuyor.
Halbuki akrep biraz dursa.
Soluklansa.
Zaten son sürat koşan yelkovan yanından geçecek.
Ve son bir hamleyle akrep yelkovanı zehrinin tesiriyle, etkisiz hale getirecek...


Yelkovan en sonunda saatin içindeki yuvasından fırlayıp, açık olan kapı aralığından kaçarak canını kurtarmanın sevinciyle koridorlarda gözden kayboldu.
Akrep bu işe şaşkın.
İğnesi havada kalakaldı.
Rüzgarın ne taraftan estiğini hissedip yolunu bulmaya çalışan pusula gibi.
Bir garip hal içerisinde, indiriyor göğü dikmeye yeltenen iğnesini.
Tam karşıdaki aynaya bakıyor.
Bakışları, anlamsız binlerce bakış.
Bakış ki simsiyah bir örtü.
Hiç açılmayacak gibi duran gecenin en kara kuytusunda kaybolmaya meyilli.
Gecede katran kokulu bir yalnızlık.
Bir an gözlerini bana dikiyor.
Ben ise iyice gömülüyorum kendimi, yatağımın içindeki yorgan altına.

Açık kalan kapı rüzgarın olanca gücüyle arkadan yüklenmesi sonucu kapanıyor.
Her şey susuyor.
Duvarlar.
Duvarlardaki şampanya rengi boyanın çehresi bembeyaz oluyor.
Tıpkı kefen.
Tıpkı şeffaf bir muşamba.
Rakamlar dökülüyor
Bir üç beş yedi dokuz
Yerlerde taş aralarındaki derzlerin kaskatı kesilmiş hali.
Kapının beyaz bakışlarındaki sertlik.
Üzerindeki numaralar.
Derzlerin üzerinde gezen yavru karıncalar.
Akrebin kızıl ateş ateş bakışında,çarçabuk kaçışıyorlar.
Kapının altındaki boşluktan, annelerinin yanlarına.


Akrep sinsi bakışlarını, benden ayırmadan yavaş yavaş dikkatli adımlarla ilerliyor.
Tırnakları ya da ayak tabanları yok.
Sessiz ve derinden.
Duvardan inişi buna rağmen kendinden emin ve muntazam.
Bana doğru geliyor.
Gözlerini hiç kıpraştırmadan.
Nefesinin içindeki çığlıkları gizleyerek.
Bir annenin çocuğuna bakar gibi.
Sert ama koruyucu.

Soğuk soğuk bir rüzgar esiyor.
Yorganın altındaki bedenim kaskatı kesildi.
Titriyor bedenim.
Bacaklarım uyuştu.
Tırnaklarımı sökseler “çıt” çıkarmayacağım.
Hissiz bir nefes gibi gelişi güzel bir “hoh” diyorum içimden ellerimi ısıtmak için.
Canımı biri tenimden çekti.
Yere serdiler.
Kansız bir beden.
Yarı çıplak haliyle, upuzun yatıyor.
Ruhum kendinden bir haber
Arkasından sürüklenmekte.

Ben değilim o.
Ben sadece siyah ve uzun saçlarımın arasından görebildiğim kadar bakıyorum dört duvar arasından dünyaya....
Sinsi bakışları ve siyah elbisesiyle akrebin kızıl gözleri bana hükmetmeye çalışıyor.
Beni içine çekip esir almaya çalışıyor biliyorum.
Beni önce kıskaçlarıyla yakalayıp sonra da iğnesinin ucundaki zehirle zehirleyecek.
İçime doğru yabancı bir sıvı adım adım ilerleyecek.. .
Önce hissizleştirecek.
Sonra tüm yaşam fonksiyonlarımı durduracak.
Ben kaskatı kesileceğim.
Dilim dönmeyecek
“Anne” bile diyemeyeceğim
Yok yok hareket etmemem lazım.
Belki hareket etmezsem burada olmadığıma inandırabilirim.


Duvardan bir örümcek hafifliğinde indi.
Üzerindeki kalın ve siyah zırhıyla beraber.
Adımları derzlerin üzerine şimşek gibi düşüyor.
Yer garip bir sallanışta.
Her taraf taş, duvar.
Kaçmak için yer yok.
Pencereyi açsam, açamam.
Açsam, kaçamam.
Demir parmaklıklar incecik şeritler halinde yolumu kesmek için dizayn edilmişler.
"Kurtarın beni!" desem, bağırışlarım duvarın dört kanadında yankılanacak
Yine birbirine çarpıp, dağılacak.

Yorganın ayak yanımda kalan kısımlarını parmaklarımın arasına sıkıştırıp yatağın üzerine doğru gerdim.
Ellerim ve kollarımla da yorganın üst tarafını sıkıca tutup kapattım.
Artık gelse de bana ulaşamaz.
Belki o ara biri gelir.
Belki korkup kaçar.
Kesin kaçar.
Biri gelse ne güzel olur.
Ses yok.
Ayak sesi kesildi.
Belki vazgeçip tekrar saatin içindeki yerine geri döndü.
Olamaz
Yorganın üzerinde gezinmeye başladı.
İyice kapatmalıyım.
Sımsıkı.
Az önce yediği örümceğin ıslak ve sıcak bedeni nefesinden kokuyor.
Yavru karıncalar kurtuldu en azından.
Beyaz duvarlara sıçradı örümceğin mavi kanı.
Sarı bir izmarit paketini düşürdü cebinden.
Ağzımda çocuk masalı gibi geveliyorum söyleyeceklerimi.

"Daha dün annemizin kollarında yaşarken,” şarkısını mırıldanırken
Üzerimi açıyor annem.
Sıcak ve şefkatli bakışlarıyla yanaşıp buse konduruyor yanağıma
Ellerimi tutuyor ısıtmak için.
Halbuki az evvel sıcacıktı koynumda.
Beni doğuruyor annem.
Sırtına alıyor sonra.
Ben daha çok büyüyeceğim
Yürümeyi öğrenene kadar sek sek oynuyorum sırtında
Bir, iki, üç, sekizlere kadar geliyorum.
Sonra düşüp yaralıyorum dizimi
Dizim kanıyor
Sabunlu su ile yıkıyor biri sonra “sus” işareti yapıyor.
Annem gri mantosu, kırmızı ayakkabılarının topuklarındaki tıkırtısının koridorlarda yaptığı yankısıyla duymuyor onun ardından ağlayışımı..

"Anne, bırakma beni.
Korkuyorum.
Sessiz bir masal anlatma artık bana."
Kedilerim vardı oysa benim.
Sabun köpüğü gibi büyürdü şaşırınca, gözleri.
Mavi leğenimiz hep tek başınaydı
Camdan sürahimiz bir bardak dururdu yanında üzerinde dantel örtülü
Renkli yastıklarımız süslerdi divanımızı
Düş görmedim uyurken
Bebeklerim hiç olmadı benim
Hepsini götürüp yaktım
Beni hapsetmeyin akrep bakışlılar
Ben konuşmak için varım



Yatağımın içinde dişlerimin takırtısı arasında döneliyorum
El ve ayak parmaklarımla tutmayı bıraktım yorganı
Korkumun en son safhasındayım
Korkum beni korkutuyor

Biri karyolayı sallıyor
Gıcırdayan karyolanın yayları sağa- sola zıplayarak oradan oraya savruluyor
Gergin yaylardan biri, üzerimdeki yorganın ucundan tutup duvara sapladı.
Üzerim açıldı.
Savunmasızım
Pilim az sonra bitecek
Nefesim kesildi kesilecek
Gece benim için yıldızlı türkülerini söyleyecek sabaha değin
Ben uyuyacağım annemin koynunda
Sonra uyanacağım
Beyaz yastığıma düşen, örgüsü bozulmuş, uzun siyah saçlarım kucaklayacak yastığı
Başımı kaldırıp bakacağım güneşin sancılı doğumunun ardından gülümseyişine
"Ah anne sen misin bu gelen?"
Ve ben seni karşılamak için ayağa kalkacağım
Üzerimde senin küçüklük geceliğin
Ayaklarım çıplak
Buz gibi taş ağrıtacak karnımı
Parmaklarım mosmor olacak dudaklarım gibi
Senden güç alıp duracağım akrebin karşısında
Hiç korkmayacağım o vakit
Dimdik durarak, haykıracağım hayata
"Ben olmazsam sen neye yararsın hayat_?_"



Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Benim ellerim siyah'tı aslında...siz bilmezdiniz... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Benim ellerim siyah'tı aslında...siz bilmezdiniz... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Benim Ellerim Siyah'tı Aslında...Siz bilmezdiniz... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
10.12.2011 11:33:47
okuduktan sonra çok tesirinde kaldım......harikaydı sultan saygılarımla
sami biberoğulları
sami biberoğulları, @samibiberogullari
10.12.2011 10:10:21
Tüm rüyaları karabasan olan biri için biraz fazlaydı bu yazı...Yani benim için...

Anlatım harikaydı...Kutlarım.
Selam ve sevgilerimle.
glenay
glenay, @glenay
9.12.2011 20:43:28
10 puan verdi
Sizin öykünüzü okurken , çocukluğumda hemen hemen tıpkısını yaşadığım bir akşamı anımsadım .
Tek fark akrep değil bir kaplumbağaydı. Şimdi düşünüyorumda bizim dolabın altından kaplumba-
ğa çıkmasının imkânsızlığı. Bir ara uyuklayıp düş görmüş olmalıyım .

Sizi sevgi ve selâmlarımla kutluyorum..
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
9.12.2011 19:43:10
Buz gibi taş ağrıtacak karnımı
Parmaklarım mosmor olacak dudaklarım gibi
Senden güç alıp duracağım akrebin karşısında
Hiç korkmayacağım o vakit
Dimdik durarak, haykıracağım hayata
"Ben olmazsam sen neye yararsın hayat_?_"


evet annem çok güzeldi
çok yine coşmuş gönül sesin
sevgimlesin sultanım çok öptüm seni
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA, @erayozgorsarikaya
9.12.2011 18:05:11
bence bu tam şizofrenin günlüğü olmuş çok güzelçok beğendim tebrikler
 LUNATIC
LUNATIC, @lunatic
9.12.2011 17:57:07
yazarak yasatan
kalem
kutlarım
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz, @aynurengindeniz
9.12.2011 16:58:27
Ben olmasam neye yararsın hayat? Güzel bir soru. Hayat ne cevap verirdi konuşabilseydi acaba?

Bu ara kabuslara pek alışığım canım. Senin yazında farklı bir heyula. Kapıldım gittim son cümleye kadar. "Orda dur" dedi son cümle. "Burada derin bir mevzu anlatılıyor."

Kutluyorum can-ı gönülden.

Sevgiler çokça...
Mehtap Yıldız
Mehtap Yıldız, @mehtaphumeyraguldalli
9.12.2011 16:45:10
10 puan verdi
(.

önce 10 puanımı verdim

sonra da dedim ki

benim ellerim kömür karası


çok sevgimle sultanım

dua ile kal
Hamuş-71
Hamuş-71, @hamus-71
9.12.2011 15:39:55
10 puan verdi

Sevgili Sultanım soluk almaya dahi korkarak, bir nefeste okudum yazınızı. Nefesim kesilerek...

Çok güzeldi kaleminize bin bereket. İliklerime dek ürperdiğimi de belirtmek isterim okurken. Sanki gerçekten bir akrep varmışta ayak bileğimden yukarı çıkıyormuşcasına bir histi bu.

Kutluyorum sizi. Daim olsun kaleminizden çağlayan kelamınız.

Kalben sevgimle...

inci*
inci*, @inci-
9.12.2011 15:15:27
Hürrem tek kelimeyle Harika.... Karabasan gibi, Kabus gibiydi, ama herşeye rağmen yaşamak ve hayat. Sonunu çok güzel bağlamışsın tebrik ediyorum.... sevgimle canım.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL