6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
900
Okunma

Olmak istediğim noktada mıyım? Hayalini kurduğum dünyanın üzerinde miyim? Söz verdiğim edebiyatta mıyım? Gelen fırsatları değerlendiren fırsatçılığında mıyım? Herhangi bir günüm dileğim gibi geçiyor mu? Ömrüme halka kazandırırken, zincirim güçleniyor mu? Şiir yazarken, kalemim kuvvetleniyor mu? Bilmediğim zamanda yanıma uğrayan sevincim uzun sürüyor mu? Neşem hep kıvamında mı? Öykülerim alkışlanılacak çizgide mi?..
Hayır.
Eskisi gibi cancanlı değil diriliğim. Canlılığım yara almış gibi. Adımlarıma kurşunlar sıkılmış gibi. Pozitifliğim bozulmuş gibi. Yaşama sarılışım engellenilmiş gibi...
Hayallerim azalmış gibi. Masallarım kısa olmuş gibi. Konuşkanlığım meclislerde geçersize inmiş gibi. Tanımsıza yolculukta gibiyim. Yağan yağmuru tasvir etmede başarısız imgede gibiyim. Bağlaçlara ve edatlara tümce kurmada gibi gibiyim...
Kabul ediyorum, ben memur olmakla, ben evlenmekle rahata alıştım. Ben merdivenleri çabuk çıkmakla hata ettim. Ben insanlara ikide bir görünmekle nazara gelmeyi arzuladım galiba. Ben mor dağlarıma türkü söylerken, sanırım serçe kuşlarını ürktüm karga sesimle. Ben denizi olan İstanbul’a uğramakla esmerliğime ihanet ettim. Ben İzmir’i kordon boyu dolaşmakla martıları kızdırdım. Ben Ankara’ya ak bir günde ayak basmakla siyahı üzdüm. Ben Diyarbakır’da sabahlamakla Mardin’i ağlattım. Ben kent olmakla, paragraflarımda kayboldum. Ben annemin nasihatlerini rafa kaldırmakla, babamın babalığını acze düşürdüm. Ben çalışkan öğrenci olmakla, zayfılığımı incittim. Ben matematik sorularını çözmede kıvrak davranmakla, beynime haksızlık ettim. Ben en ile yürümekler yavaş’a çizik attım...
Kabul ediyorum, yüreğimdeki kıpırtının seyri aksi yönde. Kalbimi eskisi gibi dinlemiyorum. Mazideki gibi kalbimle dertleşmiyorum, ona danışmıyorum canım çok sıkıldığında. Ben dün ile yarın arasında tamlayan yoksunuyum. Tamlamalarım bu yüzden belirtili nesne almıyorum. Ben gittiğim memlekete yabancı kalıyorum. Bu nedenle dolaylı tümleçlerim küskün cümlelerimin can öğelerine. Ben yoldaşlarımı aramamakla idamlık boyunum. Ben aşklarımı silmekle, silginin varlığını çiğnemekle yargılıyım...
Kabul ediyorum, kendimi toparlama konusunda baya tembel davranıyorum. Kabul ediyorum, başkalarına öğüt verirken sanki kendimi kandırıyorum. Sanki iyiliğimi unutmuş gibiyim. Sanki kendimden öte kişilikler sergiliyorum. Sanki başrolde oynayan bir hiçim. Filmimi sadece kendim izliyorum. Kendimi kendim beğeniyorum.
Ama bu da şu anlama gelmiyor(gelmesin): Hep böyle eksileceğim kendimden diye...
Kitap okudukça, yeni şehirler gezdikçe, kafamı dinlendirdikçe, ruhuma baktıkça ve içimdeki çocuğu serbest bıraktıkça; yine coşacağım. Yine akacağım düşlerimin ortasına. Yine sağımı solumu aynı bedende taşıyacağım. Yine sevmekle başlayacağım her şeye. Her nesneye en kıymetli eşya(m) gibi dokunacağım gene...
Yine bir sonraki günüm, bir önceki günümü geçecek. Bu dengeme krouyacağım...
Kendimle barışık sohbetim devam edecek. İşim bu olmalı. Nefesim bu cihete yönelmeli. Yönelmek zorundayım beklentilerime. Ki kavuşmak, ki erişmek mümkün cümle olsun alfabem(d)e. Ki mutlu olmak, tam hakk(ım) olsun...
...........................
Mehmet Selim ÇİÇEK
9 Aralık 2011,,,14.14,,,Gelibolu