13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1498
Okunma

Yanyana kazılmış iki mezar çukurunu andıran gözlerinde, itirazsız yerimi almıştım çoktan…Ne garip sıcacıktı toprağı, sardı ruhumu hemencecik.Pamuk şekerinin beyazı vardır yada melek kanadının beyazı “ KAR BEYAZ ” hani…Evet evet tıpkı öyleydi denizin dalgalarını miras bıraktığı saçları… Yanaklarından uzanan, ince naif çizgiler dudaklarında son bulurken, ne acı ne de keder vardı simasında.Mutlu, sevecen ve 83 yaşına rağmen inanılmaz bir umut sahibiydi İstanbul Hanımefendisi Sabiha Teyze…
“ Sadece hayatı sevdim ” diye başlayan sohbeti, başımdan geçenleri öğrendiğinde; “ Sende hep sev ve hiç kaygılanma, Mevlamın verdiği ömrü geri aldığı nerde görülmüş yavrucuğum ” diye devam ediyordu…Kaşları yay gibiydi, biraz ince ve güçsüz ama kararlı bakışlarının baş müsebbibiydi…
Çok şey öğrenecektim Sabiha Hanım Teyzeden çok…83 yıllık bedeninin ve ruhunun her bir köşesinde ne çok umut bahçesi vardı.Ve her dem baharı müjdeleyen sözleri.
Ben kulağımdaki o saba rüzgarını andıran sese kulak vermiştim vermesine de, ellerine dalmıştım bir yandan, ne az kırışıklık vardı ellerinde, yaşlı bir kadına göre…O narin ellerini aşağı yukarı kullanarak bir öğretmen edasına bürünmüştü…Sanırım “ Hayat Öğretmeni” ‘ydi…
“Bak bana, tek başımayım hayatta ama iyi baktığım için biliyor musun?5. katta oturuyorum ve hala Off’ lamıyorum çıkarken.Düşün 83 yaşındayım ve 1 hap kullanıyorum öyle avuç avuç değil…O da malum tansiyon hapım.Yoksa şekerin toz haliymiş, kesme hali kanserojenmiş hiç takılmadım öyle şeylere.Sende öyle yap yavrucuğum.Yüzünde hastalığının gölgesini görmemek mutlu etti beni, hep gül ama hep, ilaç niyetine e mi ?” dedi…
Pazar sabahı omzumdaki meleklerden biri çaldırmış olmalıydı, 46 yıllık apartmanımızın giriş katında oturan hatta toprak sahibi olan Sacide Hanım ablanın kapısını…
“Abla” dediysem yaşımı ikiyle çarpıp bir eklediğimde yaşı ortaya çıkan ayrı bir alemdir Sacide Abla…Teyze desem mesela darılır biliyorum…Çünkü teyze gibi değil, her zaman bakımlı ve her zaman dik yürüyen, yılların yorgunluğunu yüzünde ve bedeninde barındırmayan ve hep hayranlıkla bakacağım bir kadın Sacide Abla… Sabiha hanım teyze, Sacide ablanın rahmetli eşinin halası düşünün…
İki yaşlı kadının kahvaltı masasında süren sohbetlerini, anılarını dinlemek, sahilde yürüyüşten sonra ne de güzel gelmişti bana… Müsaade istedim ve eve çıktım, Sabiha Hanım Teyzeyle vedalaşırken, “ yavrum öp elimi sıkıca sarıl sana da bulaşsın bu uzun ömür, bak gör benden çok yaşayacaksın derken ” sesi titredi birden…” Şimdi senin yaşında olmak için neler vermezdim, kıymetini bil su gibi akıp giden hayatının ” dedi…Sarıldım sıkıca ve öptüm ellerini, yüzüme sürdüm…
Sacide abla da, elinde kara üzüm reçeli ve tarçınlı gün kurusu reçeliyle geldi kapıya beni uğurlamak için…O da sımsıkı sarıldı “ Yavrum iyi bak kendine “ diye…Ve yavaş yavaş merdivenleri çıkarken Sabiha hanım teyze ile Sacide ablanın kahkahaları apartmanı çınlatıyordu…
Belki bir gün bende kimbilir ?
SNKY
...
..
.