(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Çok gerçek , hatta yaşadıklarımız ./dilenmek hariç / Allah vermesin zorda kalınca o da oluyor demek . Tahta kurusu kısmını yıllar önce biz de yaşadık .. Çok duru ve akıcı bir anlatım . Kutluyorum , selâm ve saygımla..
Fotoğrafa kanmayın . Onlar beni sevdiklerim , kızım , torunum ve yeğenim . Bir sevgi fotoğrafı.. Biti de gördüm kızım sayesinde . Ortaokula gidiyordu . Okuldan getirdi . Kurtuluncaya kadar akla karayı seçtik..
En kötüsü tahtakurusu . Öldürünce iğrenç kokardı . Nerden geldik bu konuya .. Selâmlar..
Fotoğrafınıza bakınca bol tahtakurulu dönemleri yaşadığınıza inanasım gelmiyor... Benim yaşamına en çok son verdiğim yaratıklardır onlar (yoksa sineklermi) Yarın öbür dünyada canını aldığım tahtakuruları birer kez daha ısıracağız seni, yoksa helalleşmeyiz derlerse, yandım ben... Pek severim kerataları.Isırırken acıtmasalardı bir de... Mesela keneler, bitler ne güzel, hiç acıtmadan, çaktırmadan emerler rızıklarını değil mi, ama onlar, sanki acemi bir hemşire şırınga yapıyor gibi acıtırlardı ısırırken...
Öyle güzel ki anlatım diliniz, hikâyenin içine hiç zorlanmadan girdim. Tasvirler ve duygu; arı, duru, tertemiz. Ayrıca yazım hatalarının olmaması da bu güzellikle doğru orantılı.
Bir gün, Allah nasip eder de, bu öyküleri derleyerek bir kitap oluşturabilirsem, hemen ilk sayfaya "Tüm gerçek ayılardan özür dileyerek..." diye bir not düşmem boynumun borcu oldu.Saygıyla.
Kızımla bir şakalaşmamız vardır: Kızım, "eşşek babam" diye sırnaşınca "teşekkür ederim", "aslan babam" dediğinde de kızarım, "sensin aslan" diyerek...Kızım bilir ki, vahşi, kanlı bir hayvan olan aslana benzetilme bir övgü değil, hakaret; öte yandan gözleri güzel, hizmetkar eşşeğe benzetilmek de bir övgü... Haklısın dostum, o ayıyı öldürenleri ayı olarak betimleyerek hakları olmayan övgüyle taltif etmemewli.Saygıyla.
dediğim şuyduki yazınız gereği ayıya günah etmişsiniz diyorum o zavallı doğası gereği hayvandır ama insan o aklıyla öyle bir davranış içine giriyorsa ne denir ona ancak akılsız kafasız artık neyse ne derseniz
demekki deli demeli o bakımdan böyle bir yorum yazmıştım yanı hala o ayıyı öldüren zihniyete ben ayı diyemem dost ayı az gelirmi denmeli o zaman aynı hatayı bende yapmış olurum her neyse çıkamadım işin içinden sağlicakla kal...
TV.lerde gösterdi, hatırlıyor musun? Ayıyı, ballarını yiyorlarmış diye, suyun içinde kafasına odunlarla vura vura öldürdülerdi... Şimdi sen hangi ayıların koruyucularından bahsettin. Suyun içindeki mi, dışındaki mi? Değerli yorumun için teşekkürler.Sağlıcakla.
İnsan yükü ağırdır...Hele de helal süt emmişine rastlamazsan iyi günde yanında olan kötü günde "Allah belanı versin,geberde kurtulayım " der...O da yetmezmiş gibi öldüğünde dışı ağlarken içi ankara havasıyla göbek atar...Ayılık ifadesi bile az gelir...selamlar üstad...
Ağzım açık kaldı doğrusu... sebepten: 1- Olup bitenleri herkesin çok rahat anlayacağı bir şekilde yazıyorsun. Yani göz demek istersen göz diyorsun. Pek çok yazarın yaptığı gibi gözün anatomik, biyolojik, fizyolojik ve dahi felsefi özlleklerini gökmüyorsun ortaya. Göz diyorsun ve de biz anlıyoruz göz dediğini. 2- Her paragrafta başka bir sürprizle karşılaşıyoruz. Mesela Muhittin amcanın önce sadaka toplayamamsaı ( Halbuki dün toplamıştı... ) Sonra yatalak olması, karı koca açlıktan ölecek diye beklerken karısı devreye giriyor. Ve ölmesi...3- Satır aralarındabir sürpriz daha : Gaz lambası ile tahta kurusu öldürmek. Ben bu evi tanıyorum... Benim 1964-1965 yıllarında Erzurum'un Pasinler ilçesinde oturduğum toprak damlı ev.... Hani duvarlarıda tahta kurularının resmi geçit yaptığı ve biz alttan gaz lambasını tutunca pıt diye şişenin içine düşüp çat diye çatlayan tahta kurularılarıyla birlikte oturduğumuz ev. Hayatımda bir kaç kez kan bağışında bulundum lakin sanırım o tahta kurularına çok daha fazlasını verdim...
Bu günkü muhteşem yazın ve bana yaşattığın bu nostalji için öok teşekkürler ediyorum dost kalem
Yani dedene de helal olsun. Sendeki bu espritüellik nereden geliyor belli oldu. Dedenin dedesinin tozu ha.... çok güldüm.
O DTT yok mu o....Kaç cana mal oldu. Bizim cahil kadınlar çocuklarının kafasındabi biti öldürmek için kullanınca pek çok çocuk DDT yüzünden telef oldu.
Ben o DDT yi devlet kurumu zannederdim...Devlet demir yolları gibi birşey zannederdim..taki dedem alıp gelene kadar...sonrasında bunun adı neden DDT demiştimde babam; Dedenin Dedesinin Toz'u demişti açılımına ...sonraları anladım babamın espirisini...
MUHİTTİN AMCA DÜN SADAKA TOPLAMADI HOCAM, BİR KIYIDA lerde yasaklanınca, DİNLENİRKEN GARİBİMİ DİLENCİ SANIP ÖNÜNE BIRAKTILAR VALLA... Tadını oradan aldı, bu dişlencilikte çok iş var demeye başladı. Hani anlatırlar, polisin birini takip için dilenci kılığında görevlendirmişler de, adam 'bu işte çok para var' deyip, hemen basıp istifayı dilenciliğe başlamış. O tahta kuruya kan bahşetmeyen kaç kişi var ki bizim nesilden... Bir de kanı emdiler mi, şişer kaçamazlardı da. Lambanın içinde top gibi şişerler, pis bir koku yayarlrdı. DDT 1972.lerde yasaklanınca, olay bizatihi o dönemde bizim evde yaşanmıştı da, babam DDT bulamayınca nesilleri hızla çoğalıvermişti... Sonra, değişik ilaçlarla zor başetmiştik. Değerli övgüleriniz, inanınki beni çok onore ediyor. Size minnettarım. Saygıyla...
Muhittin Amca'nın acıklı sonunu öğrenmiş oldum.Düşündürdü yazınız. Hayat ne garip değil mi? Evlenen çiftler " yoklukta ve darlıkta bir olacaklarına dair " imza atarlar nikah defterine. Evlilik kutsaldır. İyi kötü ömür geçirirler eşler. Çocukları olur, yarış devam eder. Evlendirirler borç harçla çocuklarını. tıpkı kendi düğünlerini borçla harçla yaptıkları gibi kaderleri aynıdır çiftlerin.. Oysa evlilik sağlıkta ve mutlulukta bir olmakmış en çok da. Vefa duygusu devreye girerse, eşlerden birisi hastalanıp yatağa düştüğünde diğer eş ona bakar. Sütüne kalmıştır artık. Vicdanına kalmıştır. Örneğini okuduk işte,,Muhittin Amca, yatalak olduğunda karısı neler diyordu??? Ölünce Muhittin Amca, neler demeye başladı.
Hep derim, Allah hayırlı ölüm versin bizlere.. Ölümün hayırlısı da şart. Elden ayaktan düşürmeden ölüm versin Alllah.
Yaşam mutluluklardan ziyade acılarla dolu. Hani derler ya, hayat süprizlerle doludur diye.
Ben hala, çocuklarında takıldım kaldım.. Nerdedir acaba çocukları?Muhittin Amcanın sevgili (!) vefakar eşi ne yapıyordur??? Hayattaysa tabi.. ya da nasıl bir sonla vefat etmiştir? bunları düşündüm...
Değerli yorumunuz ile beni onore ettiniz hocam. Düşüncelerinize katılıyorum. Aynen...Çok teşekkür ederim. Saygıyla. (Evin oğlu ile yarın karşılaşalım:))
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.