8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1285
Okunma

Gel vatandaş gel !
Gel vatandaş şimdi senin ekmeğin yoktur yazık sana! Bende zaten bu depremin olacağını düşünüp un çuvallarımı fazla stoklayamıştım.. Eee malum un çuvalı almam için senin bu halinden faydalanmam, kanını emip kendime gelmem lazım...
-Ver paraları .Ekmek üç lira !
-Üç liraya altı ekmek almam lazım, başka da yok param.
-Vardır var! Sizler az kirli çıkı değilsinizdir.
-Abi açız biz ! Paramız, neyimiz var, neyimiz yok hepsi evin altında enkazda kaldı.Çol-çocuk aç perişan. Allah Rızası için ekmek ver...
-Olmaz para yoksa ekmek yok!
-Abi, üç liraya altı ekmek almam lazım.Bir ekmekle kim doyar, etme eyleme kurbanın olam.Ailemin yanında benim yüzümü yere baktırma.
-Para yoksa ekmekte yok !
..
Geç bunları Efendi.Annenin göğsünde yavrusunu doyurmaya sütü kalmamışken bu insan müsveddelerinin yaptığı nedir?
Ölmüş insanlık başımız sağ olsun !
Yardım amacıyla ortalıkta gezen çakalların, neleri alabilirimler düşünceleri. Nasıl dört köşe olurum hayalleriyle, cesetlerin, parmaklarını, kulaklarını, kollarını kesenler ...Hastaneye diye götürüp yaralı insanların, organlarına çalanlara, çalıpta satanlara, yazıklar olsun !
Para -para- para - diyen; Napolyonun gözü çıksın. Milletin kulağına para -para - para -diyerek mi veriliyor isimler.Nedir bu avrupalı insanların sözlerine verilen ehemmiyet.Hani bizim atalarımızın sözleri" iyilik yap denize at, halik bilmezse Malik bilir" Kimin umurunda. Varsa yoksa para... Öbür tarafa giderken de kefenin cebine dolduracaklar paraları merak etmeyin. Her sualde para vererek mi susturacaksın karşındaki melaikeyi…
Oniki kişinin üç çadırla rahat rahat yatacağı veya oturabileceği mümkünken; beş tane çadırı alıp çadır kent mi kurma hayalleri peşindeler anlamıyorum? Ya çadırı bile olmayanların hali ?
Tek tek kareler geçiyor gözümüzün önümüzden.
1-Evladını arayan ana baba
2-”Anne” diye ortalıkta ağlayan, saçı başı dağılmış çıplak ayaklı bir kız.
3-Genç bir kadın henüz hamile, kendinden çok çocuğu için tutunuyor tırnaklarıyla hayata
4-Ondört günlük bir bebek. Annesi, babaannesi ile hayata yeniden doğmuş olmanın
tebessümüyle kamaştırırken gözlerini yakıcı güneş, ağlıyor, hayatta bir daha “baba” diyememenin acısıyla.
5- Yaşlı bir amca.Ağlıyor.Nereye gideceğini bilmeden sarılıyor abasına...
6-Çocuklarıyla eşine ulaşmayan çalışan bir kadın.
7-
8-...
...
Küçük bir çocuk . Molozlar açıldıkça bir el sallanıyor omuzlarından aşağıya. Dehşet ! diye düşünüyorken o elin sahibi tarafından katılıyor tekrar hayata... Onun adı Yunus. Onbir yaşında , deprem olduğu saatlerde internet kafedeymiş. Enkazın altından çıkarıldığındaki hali nedir hiçbirimiz fikir yürütemeyiz. Ama ilk sorduğu soru” saat kaç” olmuş.O an depremmi olmuş, enkaz altında otuzbeş saat kalmış mı bunlarla ilgilenmiyor.Eve geç kaldığını, muhtemelen de anne ve babasının kızacağını düşünüyor. Sonra ambulansa bindirilip hastaneye giderken küçücük kalbi duruyor.Müdahale başarısız. Son bakışı düşüyor yüreklere. Küçük masum bir çocuk yetişemeden yarınlarındaki hayallerine, umutlarına son bakışı, son sözleri yakıyor yürekleri…
"Saat kaç"
"İnsanlık -insanlığa biçilen değer, kaç kuruş oldu?"