14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1459
Okunma

Bu gün, kendimle biraz sohbet edeyim dedim. Konu bulamadım konuşacak. Aslında konuşulacak çok şey var ama vakit yok!...Ba ba ba yalana bak ! Biz Türklerin kırılmaz komplike yalanlarındandır ..."Tam seni arayacaktım sen aradın !" bu da onlardan biri...Neyse sadete gelelim...Çalışmak için bilgisayarımı açtım...Daha yarım saat var mesaiye biraz gazete okuyayım dedim...Açmaz olaydım...halâ kendime gelmiş değilim...Elim ayağım titriyor...YİRMİ DÖRT civanmert şehit,yirmi ikisi yaralı...Bir tugayı sekiz koldan çembere alıyorlar... Gece saat 01.00 de başlıyor çatışma.Sabaha kadar karşılıklı çatışma, ağır silahlarla bombalama ve tarama eylemi yapılıyor. Sonra,sonrası ortada ve ellerini kollarını, sallaya sallaya kaçıyorlar.Yazıklar olsun !!!
Pekiii , devletin istihbaratı nerde? Gece görüşlü kobralar,heronlar nerde? Sorular,sorular cevabı saklı sorular...Olan, gencecik gariban çocuklarımıza ve onların ailelerine oluyor...Şöyle kendimce bir analiz yaptım. Şehit olan çocukları ve ailelerini inceledim. Bundan önce şehit olanlarda da sonuç aynı...Hepsi pırıl pırıl ,daha yirmisinde gençler.Bunu biliyoruz diyeceksiniz! Ama en önemlisi ise...En belirgin ortak noktaları şu...Bunlar gariban ve Allah’tan gayri kimsesi olmayan gençler ve aileleri...Bir tane zengin ve bürokrat çoçuğu var mı ? veya v.s. ne demek istediğim anlaşıldı.
(Küçük bir not düşeyim; yanlış anlaşılmasın zenginlerin,bürokratların çocukları ölsün demiyorum.Uygulanan politikanın yanlışlığından,yapılan torpillerden,bahse konu kişilerin tuzu kuruluğundan bahsediyorum.Böyle olunca zenginler ve diğerleri, "bana değmeyen yılan bin yaşasın" diyor. Sonrasında,hep aynı görüntüler,bildik söylemler ve sorunlar havada kalıyor.)
Ya hu ! bu basılan küçük bir karakol değil tugay ya tugay...anlamakta zorluk çekiyorum!...Bu konuyla ilgili otuz yılla ilgili,yazacak o kadar şeyyy var ki; ama ama....ARTIK YETERRRR!!!
Kendimle olan sohbetimin de, yaşanılan bu kahpelikler olduğu müddetçe hayatımın da tadı yok...Yok arkadaş yok!... Ne olacaksa olsun artık!..Öleceksek bir kere ölelim!...Her gün ölünmez arkadaş..."Tavuk gibi kırk gün yaşayacağımıza, horoz gibi bir gün yaşayalım." Haydi ayağa kalkalım! ...Sivil toplum örgütleri susmayın,ey benim asil milletim yeter uyuduk, uyanalım!!!...ARTIK YETERRR !!!
Bir de bugün, "Birgün" gazetesi köşe yazarı Başar Başaran’ın köşe yazısı "Kayıp giden altyazılar kimin kucağına dökülür? " başlıklı yazının son paragrafını yayınlıyorum okuyun lütfennn....
"Bu sebepten infialimiz sınırlıdır. Gündelik hatta anlık homurdanmalardan ibarettir. Sonra karnımız acıkır, patron işe gelir, çocuk ağlar, hayata kapılır gideriz. Buradan kesintisiz bir tavır çıkması mümkün değildir. Otuz yıldır evlatları yiten bir halkın el ele o dağlara yürümemesi, orada yatıp orada kalkmaması, bu lanetin sonunu getirmemesinin sebebi bu atalettir. Herkes kendi başına gelmeyenin sevinciyle susmaktadır. Gizlice masaların altına vurulan eller, içimizden edilen şükürler, birazdan öleni öldüğünle bırakıp, evlerine çekilirler. Başkasının sırtını sıvazlamakla acılar tükenmez. Düşen koru yerden alıp avucumuzda tutabilmek gerekir. Hala ağlayabildiğimizden emin olana dek sıkmalıyız. Böyle olaylardan sonra nasıl olup da hayatımıza kaldığımız yerden, aynı şekliyle devam edebilmemizin tuhaflığı üzerinde düşünmeliyiz. Gösterdiğimiz tepkilerin kifayetsizliği üzerinde durmalıyız. İnternette öfkeden, üzüntüden naralar basmakla hangi yağmamış yağmurun bulutunu ziyan ettiğimizi anlamalıyız. Bizim gazımızı kimler ne için almaktadır? Bir an için sakin olup yaşadığımızın mahiyeti üzerine uzun uzun düşünmek vakarını göstermeliyiz. Politik bir şeyler söylemeden evvel sahiden burada olup olmadığımızı kendimize sormalıyız. Şu acıların bize gerçekten değdiğine emin miyiz? Yoksa kanıksanmış bir hayatın içinde kestirilebilir tepkiler veren, öğrendiği mecralarda kumla oynayan ve hep aynı şeyi yapmaktan sıkılmayan robotlar gibi miyiz?"