7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2411
Okunma

------------------------------------------------------------------------------Dünde kalan köşe yazılarım/4
- Ayşe teyze dere kenarına kurduğu kazanının altına çalı-çırpı atıp suyu ısıttıktan sonra, içerisindeki çamaşırların arasına iki topak kil atmıştı," diye dünlerden anlatmaya kalksak bugünün gençliği anlayabilir mi?
Binbir marka deterjan, bir o kadar yumuşatıcı, ful otomatik veya merdaneli çamaşır makineleri ile medeniyet, ne kadar dişli gözüküyor.....
"- Dedem, dirsekleri yamalı ceketi, süvarilik geçirilmiş pantolonuyla bize yaklaşırken çok uzun boylu gözüküyordu," diye dünlerden anlatmaya kalksak, modası geçti diye ceket, pantolon, gömlek, bluz, etek, elbise yığınlarına sahip veya çöpe atmaya hazır genç delikanlılarımız, genç kızımız o dünleri gözlerinin önüne getirebilir mi?
"- Hasta eşini köye taşıyacak bir atarabası bile bulamayınca, onu sırtına aldı ve boş midesiyle, yağan yağmurdan çamur deryasına dönmüş köy yoluna cızlavat lastikleriyle daldı," diye dünlerden anlatmaya kalksak, evine gitmek için terminale gidip bilet alacağı vasıtanın marka ve modelini soran vatandaş anlar mı*?
"- Otuz sene önce biz, siyah-beyaz televizyondaki tek kanal programlarını ekrandaki silemediğimiz karlar arasından seyretmeye çalışıyorduk," diye dünlerden anlatmaya kalksak, elindeki telekontrolle doksandokuz kanal arasında, renkli televizyonumuzda geçgeç yapan ve oradakileri çıldırtan çocuğumuz anlar mı?
Medeniyet bu kadar dişli gözükürken ve bizler bundan bugün olabildiğince yararlanırken, neden içimizde hep bir boşluk var? Doyumsuzluklardan doğan mutsuzluğumuz gün geçtikçe büyüyor, daha da doyumsuzlaşıyoruz.
Şairin, ”Tek dişi kalmış canavar.” diye tanımladığı medeniyet mi canavar olan?
Canavar olan medeniyet değil de biz isek, yetiştirilmemizde bir yanlışlık olmalı. Beynimizin bir yanı birşeylere aç; ama açlık duyduğu şeyin ne olduğunu kimse bilmiyor.
Kafamızın tahtası mı eksik ne?
..........................................................................................15.09.1994