7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1628
Okunma

Sonbaharın son güneşlerini doyasıya yaşamaya çalışıyorum. Bugün yine harika bir gün. Kapalı Çarşı turu yapmayı düşünürken telefonum çaldı.
-Anne adaya gidelim mi ? Hüma vapura ve faytona binmek istiyor. Arayan kızımdı. Sevinçle kabul ettim . Hem torunumla birlikte olacak ve hem de tertemiz ada havası alacaktım.
Hemen aceleyle hazırlanıp Bostancı’dan kalkan 11 motoruna yetiştim. Hüma çok heyecanlıydı . Çünkü Sinderella masalındaki faytonu çok merak ediyor ve binmek istiyordu.
İşte böylece vapura bindik ve yol aldık. Güneş pırıl pırıl parlıyor ve martılar suyun üzerindeydi . Hüma heyecanla izledi ve ben de bu arada resimler çektim.
Önce Kınalıada’ya uğradık. Ama binen ve inen çok az oldu.
Toplam yol yarım saat sürdü ve iner inmez geniş bir meydan da bulduk kendimizi . Hüma
atları görünce korkuyla kucağıma atladı . Ona korkmamasını ve atlardan asla zarar gelmeyeceğini anlatttım. İkna oldu ama ikimizin elini hiç bırakmadı sıkı sıkı yapıştı.
Adalara gidiş çok enteresan. Şehrin o karmaşası gürültülü temposunun yerini sessizlik alıyor. Artık trafik gürültüsü yok. Sadece martılar ve denizin sesi ve bir de Hüma’nın Çığlıkları vardı.
Önce biraz yürüdük ve daha sonra kıyıdan biraz gerideki 600 yaşındaki çınar ağacını gördük . Altındaki yazıyı Hüma’ya okudum. Sakın bana zarar vermeyin, beni iyi koruyun...
Ağaç görkemiyle nadide bir takı gibi duruyordu.
Biraz yürüyüş yaptıktan sonra deniz kenarında kahve molası verdik. Hemen biraz ilerde duran sandal Hüma’nın dikkatini çekti ve binmek istedi ama kayığın başkasına ait olduğun anlattım. Sonra dikkatini hemen ayağımın altına gelen kedilere çekerek kayıkları unuttturdum.( Aslında ben de orada kürek çekmek isterdim ve içim giderek seyrettim)
Daha sonra faytoncuyla 25 liraya anlaşarak tura başladık. Burgaz; Prens adalarının içinde en şirini . Hem küçük hem sakin ve çok nezih.
Ama kötü bir yazısı var. Geçtiğimiz yıllarda yandı. Yüreklerde birlikte yanıp tutuştu. Hele bir de çıkan o rüzgar nasılda heyecanlanmıştım... Neyse ki yeniden ağaçlandırılıyor.
Manzarayı seyrederek Kalpazaan kayaya kadar çıktık. Büyük bir alan içersinde restorant ve çocuklar için kaydırak, salıncaklar ve hamak vardı. Torunumla salıncaklara binerek ben de çocukluğumu yaşadım.
Muhteşem manzara eşliğinde ve serçelerle birlikte balığımızı yedikten bir saat sonra faytona binerek sahile geldik.
Sait Faik Müzesini ve Ayios İoanis klisesini zaman yetersizliğinden gezemedik.
Motor saatini beklerken çay ve pasta yedik. Daha önce hiç yemediğim lezzetli pastaları adada yedim. Belki de havanın güzelliği ve sessizliği yediğim her bir lokmayı sihirli tadlara dönüştürmüştü. Aynı Sinderella kitabındaki perinin sihirli değneğiyle kabakları faytona , fareleri de atlara dönüştürmesi gibi...
Böylece Kendimi ödül verdim ve harika bir gün yaşadım...
CANAN DEMİREL