9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
728
Okunma
]italik ]
Önümde kağıt kalem, yazacak bir şey yok gibi afallıyorum. İşte, sesleri kulağımda, kapıyı
açıp çıktığım yerde.
Öğle yemeğinden kalktık. Sofra bezindeki kırıntıları dışarıya serpmeye gidiyorum. Taş olsam herhalde yarılırdım. Çok sevilen bir kişinin ölümüne ancak böylesi yas tutulur.
Sesler yandaki apartmanın alt katından geliyor. Ne oluyor diye elimdeki sofra beziyle oraya gidiyorum .
-Allah belamızı versin bizim.Biz niye yaşıyoruz. Çektiklerimiz daha yetmiyecek mi? Ölelim
biz ölelim .
Buna benzer sözler. Boğazdan gelen çığlıklarala söyleniyordu. Alt katın penceresinden baktığımda sokağımızda oturan Hacer hanımı, kızınıve diğer kadınları gördüm. Hepsi bir araya kümelenmişler sanki bir köy seyirlik oyununu seyrediyorlar. Evin kızı Fatma ortalarında. O rol yapmıyor diğerleri belkide çaresizlikten seyirle yetiniyorlar.
Fatmanın gözleri ağlamaktan kan çanağı, gözleri şişmiş, yüzü kıpkırmızı kesilmişti. Bağırıp
ağlayarak dizlerine vuruyor, odanın ortasında sağa sola, nereye gittiğini bilmeksizin sallanarak yürüyordu .. Hacerhanım,elinde kolonya şisesi, arkasında dolanıyor, kızcağızı yakaladığı yerde, ellerini, yüzünü kolonyalıyordu. Eski komşuları bir kadın, elinde mendil kızın burnunu siliyordu. Evin içi; deyim yerindeyse tam bir ölü eviydi. Az önce cenaze çıktı sanırdınız .
-Vay babamm ! Niye gtitin sen .Bİzi gavur ellerine bıraktın .
Şimdi anımsayamadığım daha bir sürü yürek kavuran söz .
Açık pencereden seslendim:
-Ne var ? Ne oldu, niye ağlaşıyorsunuz ?
Hacer hanım yanıt verdi :
Seni kayın Yaşar, bir aylık kira borcunuzu vermezseniz evden çıkarmam diye yapmadığı
bırakmadı gariplere.
Fatma söylenen sözleri duymuş olacak ki :
-El alemin köpeği olduk. Bi evden de çıkamıyoz anaaamm ! diye inlemeye başladı .
-Ne kadar verecekleri var ? diye sordum :
-Beş bin lira .Kötü beş bin lira . Emme şimdi aksilik ya ; bizde de yok .
Diğer komşu :
-Yokluğun gözü körolsun ! Bunlar da iyi kötü bir ev yaptılar .Olan üç beş kuruşlarını oraya
harcadılar .
-Beş bin lira için yazık değil mi?
-Şu haline bak . Kızcağız ne hale geldi .
Bir an tereddüt etmedim :
-Üzülmesinler bende beş bin lira var. Şimdi getiririm diyerek eve girdim. Cüzdanımı açtım
dört bin beşyüz lira var. Beş yüz lirayı kocamı Fatma’lara acındırarak ondan almayı başardım .
Parayı götürdüğümde, Fatma susmuş, fakat üzerindeki o şok durumunu atamamıştı. Komşu
lar (Sağol Allah razı olsun )diyerek parayı aldılar. (Ellerine geçince borcunu öder )dediler .
Kırmızı yüzlü sarışın, eski komşuydu bu sözleri söyleyen.
-Parayı borç olarak vermiyorum. Beş bin lira değil mi, ne olacak.
O para kitap almak için biriktirdiğim paraydı. Parayı verirken içim yanmadı desem , yalan olur. Biraz ikircikliydim Parayı vermekle iyi mi etmiştim.
Bir yığın gerçeği, düşü kitaplarda yaşamak mı ? Yoksa gerçeğin göbeğinde insanları gülünç
ağıtlarıyla, yazgılarıyla baş başa bırakmak mı ? Bir anda karar verip yapıverdiğim olumlu
bir davranıştı. Anlık kararım sadece kitapları geriye itmekti. Kitaplar bekleyebilirdi. Ben-
den başka da onları okuyan vardı. Ya Fatmanın ölü yasını biz komşulardan başka kim du-
yuyordu ? Yaptığım doğru bir hareketti. İsteğimle yaptığım bir hareket. İstemsiz bir ha-
reket gibi birdenbire oluvermişti.
Hareketimden ötürü hiç bir karşılık beklemiyordum.Yas tutan kızın annesinin, eşik bir
komşumun. ( Allah senden razı olsun ) demesini bile istemiyordum. Yaptığım harekette biraz da bireysellik payı olsa gerek; içim rahatlamıştı. İyilik yapmanın tadını duymuştum.
Ödülümü ise çoktan almıştım. Keşke daha çok param olsa da evlerinin kapılarını, camlarını da taktırabilseydım. Onlar küçük kulübelerine yola çıkmışlardı çoktan. Benim kendimle yoculuğum sonsuza dek sürecek ..
Bir evvel zaman öyküsüydü .. Halâ yaşanıyor ...
Nazik gülünay