5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
854
Okunma
Bazı tipler vardır ki bunlar hep başkalarına gözdağı vermek, onları ürkütmek ve sindirmek isterler; bu amaçla gözlerine kestirdikleri kişilerle hırlaşmaya sudan bahaneler uydururlar.
Örnek: Kolunda saati bulunmayana ‘ Saat kaç?’ diye sorarak ‘ Neden saatin yok?’, ‘Yoksa benden mi saklıyorsun?’ gibi saçma sapan sorularla onu taciz ederler.
Bazen daha ileri giderek ‘Bana ters bakıyorsun!’, ‘İçinden küfür mü ediyorsun?, ‘Geçenlerde omzuma çarpan sen değil misin?’, ‘Arabayla yanımdan geçerken yüzüme tükürmüştün!’ ve benzeri sataşmalar…
Hatta daha da öteye geçerek ‘Bacımda gözün mü var?’, ‘Neden hep bu sokaktan geçiyorsun?, ‘Bana meydan mı okuyorsun?’, ‘Neden yumruk atmıyorsun?’, ‘Haydi güvenlik güçlerini çağırsana!’, …
Biraz alkol almışlarsa, o zaman seyredin şenliği! Muhatap almaya çalıştıkları kişinin cesaretsizliğini sezinlediklerinde şecaat timsali kesilerek sinkâf (!) edebiyatı paralar ve tüm hançerelerini zorlayarak deli dana gibi böğürürler!
Böyle tiplerin kurnaz olanları ‘Bozacının şahidi şıracı!’ misali yanlarında birkaç kişi bulundurarak dövüşmeden önce şahitlerini de hazırlamış olurlar.
Durup dururken birileriyle dövüşmenin bir anlamı yoktur kuşkusuz. Bela ‘Geliyorum!’ demez, beklenmedik yerde ve zamanda karşınıza çıkıverir! Hani ‘Devede kuduz dalar!’ derler ya, işte öyle bir şey!
Kalemiyle dövüşemeyen bilek gücüyle, gövdesiyle ve kurnazlığıyla birilerine zulmetmek ister ve amacına ulaşmanın tüm eğri yollarına başvurur. Bu tiplerin yürekleri fesat yuvası olup, onlardan her kötülük beklenmelidir.
‘Kanı kanla yumazlar!’ lakin cana kastetmeksizin ‘kısasa kısas’ caizdir. Yüreğinde Allah sevgisi olanlar tüm yaratılanları da severler. Kendi özüne saygısı olanlar ancak başkalarına saygı gösterebilirler.
Eğitim ve kültürden nasip almış, insan hak ve özgürlüklerine saygılı ve imanı bütün olanlar yasa ve yönetmeliklere riayet ederler. Hayattan hiçbir beklentisi olmayan, ideali, amacı ve iyeliği bulunmayanlar en tehlikeli insan gurubuna dâhildirler.
Basireti bağlanmış, feraseti körelmiş ve ruhu kararmış olanlar hem kendilerine, hem de başkalarına her an zarar verebilirler. Madden ve manen zarara uğramamak için bu tiplerden uzak durmak ve onlar için ‘Allah, ıslah etsin!’ dileğinde bulunmak elzemdir.
Fıkramsı bir espri ile yazımı tamamlamak isterim.
Etrafa velfecri okuyan gözlerle bakan iri kıyım birisi köprünün başında durmuş, gelip geçenleri tarassut etmekte ve en münasip kişiyle hır çıkarmanın bir yolunu bulmaya çalışmaktadır.
Karşıdan kısa boylu, çelimsiz ve ürkek bakışlı birisinin geldiğini görünce hemen kabarmaya başlar ve âdeta aslan gibi kükreyerek:
__ Dur bakalım! Adın ne senin?
Gariban titrek ve kısık bir sesle:
__ Mülayim!
Sözde kabadayı iyiden iyiye hindi gibi kabarır ve âdeta meydan okurcasına:
__ Sert olsan ne yazar!
Gariban tüm efendiliği, kibarlığı ve titrek sesiyle:
__ Estağfurullah!
Diyalog kısa sürer ve malum kabadayı üste çıkmaya çalışarak:
__ Be adam! Çek git ve elimde kalma!
Edepsiz kimse ile uğraşmamak için onun bulunduğu yerden uzaklaşmak gerekir. Bu hususta hemen herkesin aklına şu söylem gelmelidir:
…le dalaşmaktan çalıyı dolaşmak yeğdir. (Atasözü)
Aman, dikkat! Maazallah!
27.09.2011