8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1665
Okunma

İki binli yıllara girdiğimiz, teknolojinin ve bilimin en hızlı geliştiği bu yıllarda, hala dünyada pek çok okulda geleneksel eğitim ve öğretim yolları kullanılmaya devam edilerek, çocuklar yüzyıla hazırlanıyorlar.
Dünya bilgiyi bulmada, kullanmada ve bilgileri sistemlere dönüştürmede, bu kadar hızlı ilerlerken, bilgisayar aracılığı ile tüm dünya dolaşılırken artık öğrenmenin farklı yöntemlerle, farklı kanallarla gerçekleşebileceği gerçeği de kabul edilmelidir.
1900’lü yılların başlarından 1980’li yıllara kadar, dünya eğitimcileri yoğunlukla, insanlarda IQ denilen, yalnızca Matematiksel-Mantıksal ve Sözel -Dilsel becerilerin işlendiği zekâ kavramı üzerinde çalıştılar.
1980’lere kadar bir insanın zeki olduğunu söyleyebilmek, onun normalin üzerinde bir IQ puanı almasına bağlıydı.
Günümüzde IQ nun hayattaki başarı konusunda zayıf bir gösterge olduğuna dair pek çok bulgu ortaya çıkarılmıştır.
IQ nun doğru kabul edilip yıllarca hakimiyetini sürdürmesi sonucu, toplumlar zekânın sınırlı olarak ele alınması ile belirlenen kalıba uymayan pek çok yaratıcı akıldan mahrum kalmıştır.
Yıllardır, gerek eğitimciler gerekse de anne babalar çocuklarını zeki kategorisine dahil etmenin yollarını bulabilmek ve çocuklarına daha çok matematiksel ve sözel bilgi yüklemek için inanılmaz çaba harcadılar.
Alınan özel kurslar veya yoğun bireysel çalışmalar sonunda, çocukların okul başarısının yükselmesi, zeki olarak adlandırılması hem ailelerce hem de öğretmenlerce çok önemli sayıldı.
Bu inanç doğrultusunda, yıllarca öğrencilere onların yalnızca sözel ve mantıksal yanlarını geliştirmeye yönelik ezbere dayalı bir eğitim verildi.
Geçen uzun yıllar sonunda ortaya çıkan ürünler hem eğitimciler hem de aileler açısından hiç de umut verici değildi.
Çünkü okul hayatı boyunca oldukça başarılı sayılan öğrenciler, mezuniyet sonrası büyük sıkıntılarla iş hayatına girebiliyor ve gerçek hayata uyumda pek çok sıkıntı yaşıyorlardı.
Bunun gibi, zeki diyerek adlandırılan pek çok öğrenci, inanılmaz davranışlarla toplumu şaşırtıyor ve anti -sosyal tavırlarla anne babaları endişelendiriyordu.
1980’li yılların başlarından itibaren, dünyanın gelişmiş denilen ülkelerinin pek çoğunda ahlaki anlamda bir çöküşle birlikte, bilim adamları, eğitimciler ve aileler gençler adına binlerce hayal kırıklığı yaşamaya başladılar.
Eğitim ve öğretimde yaşanan sıkıntıların yanında 1990’ lı yıllar insan beyni üzerinde yapılan çalışmaların en yoğun yaşandığı yıllar oldu.
İnsan beyni ve beynin düşünme sistemi ile ilgili edinilen bilgilerin % 95’ine son 5 yılda ulaşıldı. Son araştırmalar, daha zeki kişilerin beyinlerini daha aktif kullandıkları gerçeğini ortaya çıkarmıştı.
İnsan beyni üzerinde yapılan çalışmaların hızlanması ile elde edilen bulgular pek çok teorinin geçerliliğini yitirmesine sebep oldu.
Her yeni bulgu beraberinde binlerce soru getirdi. Bütün bu gelişmeler, dünya eğitim tarihini farklı bir noktaya götürüyordu. İnsan zekâsı, beyinle ilgili elde edilen yeni gelişmeler ışığında yeniden değerlendirilmeliydi.
Profesör Howard GARDNER’ın “Çoklu Zekâ” üzerine çalışmaları, zekâ kavramına farklı bir boyut getirdi. İnsanlardaki zekânın tek bir boyutta değil, çok farklı boyutlarda değerlendirilmesi gerçeğini ortaya çıkardı.
KAYNAKÇA
AÇIKGÖZ, Ü. Kamile (2005). Etkili Öğrenme ve Öğretme, İzmir: Eğitim Dünyası Yayınları
AKBOY, Rengin ve Ebru _kiz. (2007). Psikolojik Danışma Rehberlikte Çağdaş Bir Anlayış, Ankara: Nobel Yayın Da_ıtım.
AKBOY, Rengin (1997). Eğitim Psikolojisi, İzmir: Bornova Can Ofset.
BACANLI, Hasan (2000). Gelişim ve Öğrenme, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
BAŞARAN, _. Ethem (1994). Eğitim Psikolojisi: Modern Eğitimin Psikolojik Temelleri, Ankara: Yargıcı Matbaası.
BÜMEN, Nilay (2002). Okulda Çoklu Zekâ Kuramı, Ankara:Pegem Yayıncılık.
CÜCELOĞLU, Doğan (2004). İnsan ve Davranışı, İstanbul: Remzi Kitabevi.
DAĞ, Mehmet (1984). “İbn-i Sina’nın Psikolojisi”, iç. İbni Sina Doğumunun 1000. Yılı Armağanı, (der. A. Sayılı), Ankara:
Ankara Türk Tarih Kurumu Basımevi, s. 319-404.
DEMİREL, Özcan (1999). Öğretme Sanatı: Planlamadan Değerlendirmeye, Ankara: Pegem Yayıncılık.
DEMİREL, Özcan, Alper Başbay Eğitimde Çoklu Zekâ “Kuram ve Uygulama”,
DÖNMEZER, İbrahim (2003). Gelişim ve Öğrenme, İzmir: Ege Üniversitesi Basımevi.
ERGÜN, Mustafa ve Levent Çelik (1998). “Zekâ Testlerinde Son Geli_meler ve Evde Zekâ Testi Uygulamaları”, iç. Yaşadıkça
GARDNER, Howard (2004c). Zihin Çerçeveleri: Çoklu Zekâ Kuramı, çev. Ebru Kılıç. İstanbul: Alda Basım Yayım Dağıtım.
GOLEMAN, Daniel (2003). Duygusal Zekâ - Neden IQ’dan Daha Önemlidir?, çev. Banu Seçkin Yüksel. İstanbul: Varlık
Yayınları.
GÜRÜN, O. A. (1991). Psikoloji Sözlülü, İstanbul: İnkilap Kitabevi.
KILIÇ, Mustafa (2004). “Ö_renmenin Do_ası”, Geli_im ve Ö_renme Psikolojisi, (der. Binnur Ye_ilyaprak), Ankara: PegemYayıncılık, s.141-166.
KÖKNEL, Özcan (2003). Akıl ile Düşünce Gücü, İstanbul: Altın Kitaplar Yayınevi.
ÖNER, Necla (1997). Türkiye’de Kullanılan Psikolojik Testler, _stanbul: Bo_aziçi Üniversitesi Matbaası.
SABAN, Ahmet (2005). Çoklu Zeka Teorisi ve E_itim, Ankara: Nobel Yayın Da_ıtım.
SELÇUK, Z., H. Kayılı ve L. Okut (2004). Çoklu Zekâ Uygulamaları, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
TERMAN, M. Lewis ve Mauda Merrill (1944). Zekânın Ölçülmesi, çev. M. Şerif Başoğlu. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
YAVUZ, Kudret Eren, (2001).Eğitim öğretimde Çoklu Zeka Teorisi ve Uygulamaları, Ankara: Özel Ceceli Okulları Yayınları.
YÖRÜKOĞLU, Atalay (2004). Zekâyı Belirleyen Etkenler, Çocuk Ruh Sağlığı, s. 106-108, İstanbul: Özgür Yayınları.