Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
salim çalık
salim çalık

KÜLTÜR-İNSAN ve TÜKETİM ÜZERİNE NOTLAR 4

Yorum

KÜLTÜR-İNSAN ve TÜKETİM ÜZERİNE NOTLAR 4

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

997

Okunma

KÜLTÜR-İNSAN ve TÜKETİM ÜZERİNE NOTLAR 4

Kapitalizme yerel (ülkesel) düzeyde karşı çıkmak önemli olmakla birlikte yeterli değildir. Herşeyden önce emperyalizm aşamasını tüm dünyaya yaymış, ülkelerin siyasi sınırlarını anlamsızlaştırmış olan kapitalizmin dünyanın herhangi bir yerinde gerçekleştirdiği üretim yöntemlerinin yol açtığı toplumsal-ekolojik-siyasi yıkım, göçler, çevresel felaketler, çatışma ve savaşlar tüm dünyayı etkilemektedir.

“...İnsan kendi sınırlarını zorluyor. W.Wackergel’in ‘insan gezegenin kendini yeniden onarabilmesi için gerekli olan doğal sistemlerin üretebileceğinden % 30 daha fazla tüketiyor’ tespitinden bu yana bu oran her geçen dakika adım adım artıyor.(1) Kapitalizmin gezegeni dolayısıyla insanlığın geleceğini tehdit eden bu üretim anlayışına karşı koymanın yanında doğayla barışık bir üretim ve tüketim anlayışını da geliştirmek zorundayız. İnsanların kendi gereksinimlerini kendilerinin belirleyebileceği bir bilginin-kültürün örgütlenmesi gerekiyor. Çünkü; “Kapitalizmin ‘biriktir biriktir’ hırsının bugün için getirdiği; medya, reklam sektörü, kültür emperyalizmi, teknolojik gelişim ve dünkü metanın bugün eskimesi ile peşinden gelen tüketim çılgınlığı...”(2) öyle bir noktaya geldi ki, artık insanlar neyi, nasıl, ne zaman tüketeceklerine, neyin gereksinim olup olmadığına karar veremez durumdalar. Bu (yönlendirilmiş) tüketim çılgınlığı her gelir düzeyine yönelik mal ve hizmet üretimiyle yaygınlaştırılırken;
1) gelir dağılımındaki eşitsizlikler derinleşmekte,
2) kullanım ömrü dolmamış (fakat ‘modası geçmiş’) malların yarattığı kirlilik artmakta,
3) üzerinde gelecek kuşakların da hakkı olan kaynaklar ‘daha çok kar’ için yok edilmektedir.
Milyonlarca yılda oluşan petrolün 200 yılda tüketilmesinin sonuçlarını yalnızca artan fiyatlar olarak kapitalist mantığın karşısına (ABD’yi kullanarak) dünyaya egemen olan uluslararası sermayenin petrol bölgelerini işgali nedeniyle ölenleri, yol açtığı çevresel felaketleri, gelecek kuşakların haklarını koymak zorundayız.

Tükenen, tüketilen yalnızca kaynaklar değildir. Kapitalizmin kar hırsı insanı da tüketmektedir. Çünkü; “...Kar amacına dayalı bir toplumsal düzen, en geniş toplum kesimlerinin gereksinimlerini karşılayamaz. Gelirlerdeki ve yaşama koşulları arasındaki eşitsizlikler rastlantı sonucu değildir. Emek harcayan yığınların acınacak ölçüdeki yabancılaşması, zeka ve karakterler de içinde olmak üzere her türden kaynak yitimine ve savurganlığına yol açmaktadır.”(3)

İnsanı üretim aracı, işletmenin bir parçası olarak gören kapitalist üretim anlayışı emekçiyi yaptığı (ürettiği) işin diğer unsurlarından kopararak robotlaştırmakta, bilgisini-becerisini köreltmekte, ürettiği mala (işe) odaklarken diğer çalışanlara ve ürettiği malın bütününe yabancılaştırmaktadır. Bu üretim biçimi aynı zamanda emekçinin emeğini ve işini değersiz görmesine yol açmaktadır.

Üretim süreçlerindeki bu yabacılaşma üretilen malın (veya hizmetin) ilk anından pazara sürüldüğü ana kadar geçen (toplumsal-ekonomik-sınıfsal-çevresel) evrelerine duyarsızlığa, tüketim rahatlığına yol açmaktadır. Yaptığı işi, ürettiği malı ve kendini değersiz gören emekçiler (genel olarak sınıfın bileşenleri) kaçınılmaz olarak kapitalizmin üretim ve tüketim kültürünün yol açtığı sonuçlara da duyarsız kalmaktadır. Bu yüzden bizim tek başımıza yaptığımız mal veya hizmet üretimimizi düşünmek yerine bir bütün olarak işçi sınıfının (ve sınıfın bileşenlerinin) mal veya hizmet üretimlerini düşünmemiz gerekir. bu aynı zamanda toplumsal yaşamın ve ortaklaşa üretmenin ayrımına varmamızı sağlayacak, kendimizi tek (yalnız) ve değersiz görmemize yol açan üretim psikolojisini yenerek sınıfın bir parçası olduğumuzu anlamımızı, görmemizi sağlayacaktır.

“Bilindiği gibi, kapitalist üretim biçiminde toplumla üretim arasındaki ilişkiyi Pazar sağlamaktadır. Kuşkusuz, üreticiler tüketim mekanizmalarıyla (reklam, moda vs.) toplum talebini belirleyebilmektedirler;.... Böylece, üretim ile tüketim arasındaki ilişki pazarda ama üreticilerin denetiminde sağlanabilmektedir.... Doğu Bloku ülkelerinin bir bölümü, kolektif toplum yöntemleriyle bağımlılık konumundan sıyrılmak istemiş ve bu alanda başarılı da olmuşlardır. Fakat, bir yandan hızlı bir biçimde ortadan kalkan piyasa ve diğer yandan onun boşluğunu dolduramayan merkezi plan, toplum ile üretim arasında derin bir kriz yaratmıştır.”(4)

Bu uzun alıntıdan da anlaşılacağı gibi aynı zamanda tüketici de olan işçi sınıfı üretim sürecinde olduğu gibi tüketim süreçlerinde de tüketim araçlarıyla (reklam, medya, moda vs.) veya devlet müdahalesiyle yönlendirilmiş, kendisi adına belirlenenleri tüketmeye zorlanmaktadır. Felsefi açıdan insanın gereksinimleri doğrultusunda, gereksindiği kadar tüketmesinin öğretilebileceği söylenebilir. Fakat, insan yalnızca üreten ve ‘tüketen’ bir canlı değildir. Herşeyden önce iklime, coğrafyaya, geleneklere, bireysel bilgi ve yeteneklerine göre belirlediği öncelikleri, önemsedikleri olduğu gibi estetik beğeninin sonucunda açığa çıkan beklenti ve istekleri de vardır. Kapitalizmin doğası gereği üretim sürecinde olduğu gibi tüketim süreçlerinde de insanı yok saydığını gözden uzak tutmamalıyız. (defalarca izleyip, okuduğumuz piyasadan –genellikle eşdeğeri üretilince- çekilen zararlı ürünleri, hatta tıbbi malzemeleri.... İlk başlarda bu yöndeki açıklama ve uyarılara direnildiğini de.)

Öyleyse kapitalizme karşı çıkarken hem birey hem toplum olarak insanın duygusal, fiziksel, estetik değerleriyle uyumlu, doğayı yok saymayan, geleceğin haklarını bugünden koruma altına alan ve özgürce, fakat bilinçlice belirlenmiş bir üretim ve tüketim anlayışını (bilgisini) örgütlememiz, bu yönde geçmiş deneyimlerimizi geliştirmemiz gerekmektedir. Sermayenin, toplum adına devleti yönetenlerin üretim ve tüketim araçları üzerinde egemenlik kurmalarını, bu egemenlikli ekonomik-siyasi-toplumsal-sınıfsal (hatta bireysel) vb. çıkar sağlamalarını önleyici bir demokratik toplumun yaratılması üzerine de düşünmeliyiz.

DİPNOTLAR :
1) Kemal Ulusaler- ESM Dergi, Temmuz 2008, sf.4 (“Koca Ayak Yürüyor, Yoksulluk Büyüyor” başlıklı yazı)
2) Kemal Ulusaler- ege. Sf.4
3) J.Kenneth GALBRAITH, Ekonomi Üzerine Hemen Herşey, sf.8 – Çev.:Prf.Özer OZANKAYA, Cem Yay.
4) Deniz Can Saner, Zenginler,Yoksullar ve Robotlar, sf.111-112, Bireşim yay.

Salim Çalık

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kültür-insan ve tüketim üzerine notlar 4 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kültür-insan ve tüketim üzerine notlar 4 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KÜLTÜR-İNSAN ve TÜKETİM ÜZERİNE NOTLAR 4 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL