9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1222
Okunma

Hepimizin tanık olduğu, bazılarımızın da rağbet ettiği olaylar bu yazıda eleştirmek istediklerim.
Bir önceki Cuma vaazında Hoca efendi hararetli bir şekilde anlatıyor :
- Şu duayı şu kadar kere okumak şu kadar sevaptır !
- Şu duayı bu kadar okumak insanın şu kadar günahlarını affettirir !
O kadar da çok ki bu maddeler, insanı neredeyse isyan ettirecek.
Akşam iftar öncesi tanınmış kanallardan birinde, yine çok tanınmış, Profesör ünvanlı bir din adamı yeni yayınladığı kitabın reklâmını da yaparak hararetli bir şekilde anlatıyor :
- Başı ağrıyan insan, şu duayı, şu kadar defa okursa ağrısı geçer.
- Falanca dua, falanca hastalığa iyi gelir.
- Allah’tan şunu isteyen, şu duayı okusun !
İTİRAZ EDİYORUM, İSYAN EDİYORUM !
Hoca’m, bize şu sözleri söyleyin de utanalım, yüzümüz kızarsın, günahkâr olduğumuzun farkına varalım, binlerce defa tövbe edelim :
- Ey Müslüman kardeşlerim ! Madem ki Müslümandınız da, bu güzel dinin bir tanecik kitâbı olan Kur’an-ı Kerim’i anlayabilmek için niçin Arapça öğrenmediniz / öğrenmiyorsunuz ?
Bize bunu sorun Hoca’m !
Yeni doğmuş çocuklarımıza bile - özellikle ekonomik nedenlerle- İngilizce öğretmeye çalışırken, hem kitabımızda yazılanların, hem namazda okuduğumuz duaların, camilerde dinlediklerimizin ne anlama geldiğini öğrenebilmek için Arapça’yı öğrenmeye niçin ihtiyaç duymuyoruz ?
Bir de aynı dinden olduğumuz ülke insanlarıyla anlaşabilmek , ticaret yapabilmek için de İngilizce’den çok daha önemli olmalı Müslümanım diyenler için.
Anlamadığımız kitabı, ne anlama geldiğini bilmediğimiz duaları binlerce defa okumanın sadece ve sadece saygı sayılabileceğini anlamamız gerekir.
Dinimizin aslı asla bize anlatıldığı gibi, bir duanın defalarca okunmasından sevap kazanılacağı, cennetlik olunacağı, türlü hastalıkların, belâların, sıkıntıların giderileceği şeklinde olamaz.
Aslolan kendi dilimizle hatta düşüncelerimizle bile samimi olarak Allah’a yalvarmak, araya asla başkalarını koymadan sadece ve sadece Allah’tan yardım ve af dilemektir.
Kur’an-ı Kerim asla hiç bir hastalık için herhangi bir duayı falan tavsiye etmez. Bilime rağbet etmemizi, Tıp adamlarından çare beklememizi ve temiz kalple, iyi niyetle, Allah’ın da izni ve yardımıyla hastalıklardan, sıkıntılardan kurtulmayı beklememizi emreder.
Hele para karşılığında - mevlit dahil- yapılan her türlü duanın makbûl olmadığı da kesindir.
Müslüman olduğumuzu ilân ediyorsak, Kitabımızı anlayarak okuyabilmek için Arapça’yı ve Kur’an dilini bir nebze olsun öğrenmeye çalışmalıyız.
Dualarımızı mutlaka ne anlama geldiğini bildiğimiz şekilde, hiç bir aracıya gerek kalmadan yapmalıyız.
Hiç bir hastalığın, sıkıntının, belânın çözümünü birilerine okunup üflenmekte falan aramamalı bilime, tıbba rağbet etmeliyiz.
Hoca’yım, din adamıyım diyen insanlar da bu konuda daha duyarlı olmalı ve insanlara İslâmın özünü öğretmeli, hurafelere, üfürüğe, mantıksızlığa teşvik etmemelidir.
Bizim dinimiz gerçekten de en güzel dindir. Mantıksız hiç bir emri yoktur. Bilime, Tıbba son derece önem verir.
Fikret TEZAL