5
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1457
Okunma

Etrafı taştan örülü üst kısımları çalılarla kaplı bahçe kenarlarına badem , tek tük elma ve armut ağaçları arasında üzüm bağları, yemyeşil doğayla parlıyordu. Dere buyunca selvi ve iğde ağaçları rüzgarın esintisi ile bir sağa bir sola yatıyor, ince akan suyun sesi sessizliğe gölge gibi düşüyordu. Yaşlı çınar ağacı, şimşeklerin kışın vurgunu yüzünden gövdesinde kocaman boşluğuna rağmen, başı dik asil duruşu ile bahçeyi süslüyordu. Bir traktörün zorla geçtiği taşlarla döşeli yolun kenarlarında, ufak ufak parselli tarlaların hepsinin kenarları çevrili, ince uzun dalların birleştirilmesi ile yapılan az bir zorlamayla kolayca açılan kapıları yola bakıyordu. Tek damla su olmasa bile domates, biber, patlıcan susuz yetişir toprağın tüm lezzetini taşırdı. Kışa da kurutulur en lezzetli yemek olur sofraları süslerdi.
Yeniden, her yıl olduğu gibi kışa hazırlık başladı. Doğa da,yapraklar ansızın rüzgarın etkisi ile dört bir yana dağılıyor, toz duman içinde havada uçuşan kıpkırmızı toprak insanların gözlerine doluyordu. Kış çetin geçeceğe benziyordu, onun için bir telaş vardı evlerde. Pekmez zamanı idi. Kapkara gel beni ye diyen parlak, kütür kütür üzümler, el birliği ile kesiliyor ve küfelere dolduruluyordu…
Bahçe duvanırın yanında bulunan, havuzun ağız kısmına uyduruk plastik süzgü yerleşikti. Kalınca tahta oluktan, sıkılan üzümlerin suyunu, kovalara birleştirmek için hazır bekliyordu. Hendekler kazıldı, kazanların oturtulması için, beş kazan sıralı, dibinde bir sıra halinde sırma tutmuş olan meşe odunun külü serpili, altında ise çalı çırpı ile iri kütükler itina ile yerleştirildi. Yakılmaya hazır, sıkılacak üzüm sularıyla hasretle kavuşmayı bekler gibiydi. Kadınlar hiç durmadan üzüm kesiyor, erkekler de kesilen üzümleri delikli çuvallara doldurup lastik çizmelerle üzerinde ileri geri hareket ederek üzüm sularını çıkarmaya başladılar. Her şey sıralı, doğanın bir parçasına uymuş, sessiz ezgi gibiydi.
Arada fazla derin olmayan kuyudan çekilen su seslerinin tıkırtısı ve kovanın dışarı vuran tınısı içinde saat gibi işliyordu zaman. Sanki görünmez bir makine vardı işinin ehli. Acı tat olmaması için, kazanlara giren üzüm suları kaynadıkça köpürüyor köpükler uzun saplı tahta kepçe sayesinde alınıyordu. Gittikçe koyu kırmızı hale dönüşüyor, ateş, harlanıyor, göğe pekmez kokuları yayılıyor has tadına bürüyordu.
Akşamın alaca karanlığına kadar sürdü bu hummalı çalışma. Bereket vardı boldu bu sene üzümler. Yüzleri gülüyor arada birbirlerine geçmiş yıllara ait anıları paylaşıyorlardı. Günün nasıl bittiğini anlamadan, feri sönen lambaya benzeyen güneşin ışıkları, dik dağın arkasından kayboluncaya kadar çalıştılar. Koyulaşan pekmez ayaz da kalıp bozulmaması için, üstleri iyice örtülüp kazanlarda kaldı. Gruplar halinde, omuzlarına çöken, tatlı bir yorgunlukla evlerinin yolunu tuttular.
Devam edecek inşallah hayırlısı ile... ilk öykü denemem...yorumlarınız her zaman bana güç vermiştir eksiklerimi yazarsanız çok daha mutlu olurum...sevgi ve saygılarımla çok teşşekkür ederim...