18
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
799
Okunma

“ Yapma İsmail, bir gören olacak şimdi. Hadi ben gidiyorum. Şimdi birisi çıkagelir. “
“ Kız dayanamıyorum işte anlasana.Seni görünce yüreğim yerinden çıkacak gibi oluyor. Her tarafım uyanıyor. Elimde değil. Dur azıcık koklayayım bari”
“ Ama bak söz ver. Sadece koklayacaksın. Bir gören olursa ben öldüm demektir. Namusum ayaklar altına düşer. Rezil olurum. “
“ Tamam tamam korkma. Ohhhh senin kokuna doyamıyorum Hatice’m. Biliyor musun? Hiç gitmiyor kokun burnumdan.”
“ Hadi ben gidiyorum. Çocuk zırlamaya başlamıştır şimdi. Kaynanam da homurdanmaya başlar. Çok korkuyorum İsmail. Ne olacak bizim sonumuz?”
“ Ne olacak kızım. Sevdamızı yaşıyoruz işte. Sen beni sevmiyor musun? “
“ Seviyorum. Hem de çok. Bugüne kadar kimseyi sevmedim ben. Sadece seni sevdim.”
“ E o zaman sorun ne?”
“ Vicdan azabı. Kocamın ve oğlumun yüzüne bakamıyorum senin koynundan çıkıp eve gittiğimde.Sen beni anlayamazsın. Çünkü sen evli değilsin.Hesap vereceğin kimsen yok.”
“ Ya bir gün olursa? Kıskanır mısın onu?
“ Kıskanmak ne kelime? Ölürüm ben ölürüm.Dayanamam.”
“ Ben dayanıyorum ama.”
“ Dayanma İsmail.Senin karın olayım.Hep yanında olayım istiyorum”
“ Neyse ya hadi sen geç kalma.Başın belaya girmesin. Git. Gene buluşuruz.”
“ Peki İsmail. Nasılsa hevesini aldın benden.”
“ Yapma kızım ya! “
Gizli buluşmaları uzun süredir devam ediyordu. Hatice, on altı yaşında evlendirilmiş ve bu köye gelin gelmişti. Uzun boylu, kumral,uzun dalgalı saçlı, ela gözlüydü. Bir düğünde kaynanası tarafından beğenilmiş ve kısa süre sonra da nikahta gördüğü kocası Mehmet ile evlendirilmişti.
Evlendikten üç ay sonra da oğluna hamile kalmıştı. Köy işlerinde de becerikliydi.Kısa bir zaman içinde köylü onu çalışkanlığından dolayı hemen aralarına almışlardı.
İsmail ile yakın komşulardı. Ne olup bittiğini anlayamadan, İsmail’ in deniz mavisi gözlerinde yüzmeye başlamıştı. Onu gördüğünde heyecanlanıyordu. Öylesine bir evlilikte, rolünün gereği karanlık gecelerde, kocasının koynunda, robot gibi kadınlığın ne olduğunu bilmeden sürdürüyordu evliliğini.
Mutluydu da ona göre. Sadece kendine bile itiraf edemediği eksik bir şeyler vardı. Mehmet, ona çok sıradan geliyor, o ne yaparsa yapsın bir türlü mutlu olmuyordu. Çevresine baktığında, onun gibi kadınların varlığıyla şükrediyordu.
İlk zamanlar, İsmail’ den kaçmıştı. Yaklaşan tehlikeyi seziyor, ondan uzaklaşmak istiyordu. İsmail, o kaçtıkça yoluna çıkıyor, dayanamadığı bakışlarıyla onu süzüyordu.
Dayanma gücü giderek zayıflıyordu. Yakışıklıydı İsmail. Ağzı da laf yapıyordu Allah için. Kocası ve diğer erkeklerden çok farklıydı.
Gözlerinde biriken iki damla gözyaşı ile yerinden doğruldu. Üstünü başını düzeltmeye çalıştı. Oysa, mutlu olması gerekirken o mutsuzdu. Boğazında bir cisim düğümlenmişti sanki. Kalktı koşarak samanlıktan çıktı.
Son olmasına karar verdiği buluşmalar, her seferinde daha da şiddetli bir arzuyla doluydu artık.
Odaya girdi. Kapıyı kilitledi. Hazırladığı urganı, tavandaki oğlunun beşiğini astığı kancaya geçirdi. Düğümü attı. Sağlamlığını kontrol etti. Sağlamdı.
Pencerenin önündeki sedire geçti oturdu. İki gündür bir türlü kesilmemişti davulun ve zurnanın sesi. Güm büdü güm… Güm büdü güm…
Tokmağın her davula değişinde, yüreğindeki sızı biraz daha artıyordu. Keskin bir bıçak, sol yanını deliyor ve büyük bir acıyla daha içeriye saplanıyordu sanki.
“ Lanet olasıca! Ben de seni adam sandıydım. Gavur parasıyla beş kuruş etmeyecek birisiymişsin. Allah belanı versin. Bir ömür boyu mutlu olma emi. Sana hakkımı helâl etmiyorum İsmail. İffetimi senin uğruna yitirdim. Söylediğin sözlerin hepsi yalanmış. Ben de aptal gibi sana inandım. Kocamı bırakıp, sana varacaktım. Dayanamıyorum Allah’ ım bu sese!
Davulların sesi kesilmişti. Kendine geldi tekrar. Bir an için rüya görüyor olmayı istedi. Camı açtı sonuna kadar. İçeriye tertemiz hava girdi.
Davetliler, yemek için mola vermiş olmalılardı. Öylece o tarafa baktı.
“ Lânet olsun sana İsmail. İnşallah bir ömür boyu mutlu olamazsın. Dayanamayacağımı söylemiştim sana. Allah sana evlat nasip etmesin. Benim günahımla bir ömür geçirirsin inşallah. Hakkımı helal etmiyorum sana. Allah’ ım beni affet. “
Yerinden kalktı. İskemlenin üzerine çıktı. Gözlerini kapattı.
Davullar yine aynı hızla ve ahenkle çalmaya başlamışlardı. Ayağının biriyle iskemleye tekmeyi attığında, sevgi uğruna bir kadın, sessizliğin içinde kayboldu gitti.
10.08.2011
NERMİN KAÇAR BOLU