8
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
670
Okunma

Size soruyorum? Siz buluşmalardan korkar mısınız? Buluşmalara gebe yaşanacaklardan, gözyaşlarından hatta ayrılıklardan! Ne cevap vereceksiniz bana? Vereceğiniz cevap, yüreğimi bir devekuşu gibi gözlerim kapalı bir öykünün içine mi sokacak; yoksa metanetle, masalın görünmez sayfalarında giz dolu bir geziye mi çıkaracak?
Farkında mısınız bilmem buluşmaların bir yüzü intihardır. İşin tuhafı da beklenen intiharlardır!
Ahhh ne sinsidir bilemezsiniz buluşmalar. İki yüreği öyle sessizce değdirir ki birbirine, yaşam bile farkında olmaz. Duygu tarlamızda özenle yetiştirdiğimiz düşlerimiz buluşmaların için saklanıverir gizlice. Kimseciklerin yüreği bile duymaz... Her şey ilk buluşmayla başlar çünkü.
Belirli belirsiz beklentilerin hepsi ilk buluşmalarda şekillenir. Yani bir tuvale atılan ilk fırça darbeleridir ilk buluşmalar. Tuval iki kişinin ortasındadır. İki kişinin de elinde fırça ve renkler vardır. İlkin her bir kişi kendi fırçalarıyla başlatır resimlerini. Kiminin fırçası ürkek, kiminin fırçası heyecanlı, kiminin fırçası coşkulu, kiminin fırçası hesaplı, kiminin fırçası ketum, kiminin fırçası da maskelidir.
Evet, ilk buluşmada resim tamamlanmaz ama, en azından fırça darbeleri, kullanılan renklerin uyandırdığı duygular resmin geleceği hakkında bilgi verir bize. Yarım kalsa da tablo...
Buluşma birden biz olmaktan çıkar gelecek olur... Ürküten... Korkutan.. Acıtan... İnciten... Ya da sevdalandıran...
Cemal Süreyya ne demiş? :
’MUT(SUZ)
Kim istemez mutlu olmayı?
Benimle mutsuz olmaya da var mısın? ’
Buluşmalar çok kollu nehirler gibidir. Kimi mutluluk kimi de mutsuzluk denizinde birikecek olan nehirler gibi. Cemal Süreyya belki de bir buluşmanın hemen sonrasında söylemiştir bu dizeleri sevdiğine. Belli ki ilk buluşmada sevdalı fırça darbelerinin izlerini hemen fark etmiştir Süreyya. Nehir nereye akarsa aksın göze almış sevdalı yolda ilerlemeyi. Yoksa Kolay mı ’mutsuz olmaya da var mısın?’ demek...
Buluşmalarda, özenle harmanlarlar buluşacaklar kendilerini. Yepyeni cümlelerle eski cümlelerini, yepyeni düşlerle eski düşlerini, yepyeni aşklarıyla eskimiş aşklarını karıştırıp dekolte bir kimlik giyerler üzerlerine. Peki ya biz?...
Ya birden hiç tanımadığımız biri gelse birden buluşmamızın kıyısına birden buluşmanın üstündeki elbiseyi çekse... Ve çırılçıplak, tüm açıklığıyla kalsa buluşmamız... Ve birden yine o tanımadığımız insan, ’Bu mu sizin buluşmanız? Bakın tüm sırlar orada işte şimdi ne yapacaksınız bakalım ?’, dese ne yaparız?
Buluşmalar bir öykünün bir romanın ön sözüdür. Ön sevgileri... Ön aşkları... Ön nefretleri... Ön hayal kırıklıkları...
Size soruyorum? Siz buluşmalardan korkar mısınız? Ya da hazır mısınız ilk konuşmaların, ilk yürüyüşlerin, ilk soruların, ilk zorlanmış mimiklerin, ilk sıkılgan davranışların doğuracağı öyküye?
Vereceğiniz cevabı, yaşadıklarınızın veya yaşamak istediklerinizin içinden seçip verin lütfen. Ama acele edin; umut sokağının köşesinde bizi bekliyor buluşmalar...
Oktay Coşar