Okuduğunuz
yazı
10.7.2011 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
...
...
Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
İlk yayınlandığında okumuştum yazınızı. Ne yazık ki felsefi düşünce akımlarının çatışmasını pek kavrayamamıştım. Bu benim eksikliğim. Ancak bilmek ve yaşamak hakkında gel-gitler yaşatmıştı yazınız bana. Acaba dedim, "cahillik mutluluk" muydu? Yok yok dedim sonra, öyle yaşamaktansa. Kurdeleli haliyle tekrar okudum... Siz de de gel-gitler yaratmış. Ancak ısrarla direniyorsunuz... Direnmekte de haklısınız. Gerçeğe ulaşmak her zaman acı verir insana, her ne kadar gerçek tek olmasa da... önemli olan kendi gerçeği insanın. Ona ulaşınca rahatlıyor ruhlar. Tebrikler.
Böcek olmayı kabul edenler, ayaklar altında kalıp ezilmekten yakınmamalıdır’ sözü üzerine düşünmek için zaman istiyorum. Doğa ya da evrenin biçimselliğini unutmuş insanlardan biri olarak, gülmenin yaşlı fıskiyelerinden acıya katlanabilme orgazmlarının nasıl olabilirliği açısından denemelerin en bohem serinliğinde uyuyakalmak için çıkışı bekleyen kelimelerimin ardı sıra sıraya giriyorum.
Değerli kardeşim, fırsat buldukça yazılarını okumaya çalışıyorum ve çok beğeniyorum. Fulya'nın da dediği gibi; yazınızı okumak büyükçe bir kitap okumaya eş değer sanki.
Bilgi birikiminiz çok fazla ve cümle uzunluğunuzu sevdim. Geldim. Gittim. Oldu. Bitti. Gibi kısacık cümleleri, sık sık kırmızı ışıkta duran sürücüye benzetiyorum. Şimdiki yazarlar; her ne kadar kısa cümlede ısrar etseler de ben sizin gibi yazmaya çalışacağım.
Lezzetli cümlelerdi. Sesli sesli okudum. Çok okuyan yüklü bir beynin daha çok arayışlara girdiği izlenimine kapıldım. Bütün kitapları okuduktan sonra onları meydan ateşinde yakan adamı hatırladım. Yakmadığı tek kitap Kur' an' dı. Kabımca bir şeyler yazmadan geçemedim. Saygılar...
senin bu yazını okuduktan sonra kitap okudum sanki bu yazıya cevaben yazılmış gibiydi bundan sebep ikinci kez geldim izninle paylaşmak istiyorum..
Sokrates, 'sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değmez ' der, Alphonzo Lingis ise '' yaşanmamış bir hayat sorgulanmaya değmez' diyor. Belki de hayatın anlamını, hayatın anlamını aramakla yitiriyoruz kim bilir... belki de varlığını ancak kaybettiğinizde fark edebileceğiniz bir anlamdır bu. Belki de hayat anlamını aramak için değil salt yaşamak için vardır... yani hayatın bir anlamı yok ve biz bunu kabullenemediğimiz için elimizden geldiğince çarpıtmaya çalışıyoruz bu gerçeği... kim bilir?
Hayatın anlamı içinde saklı. Hayatın anlamıyla, hayatın anlarını birbirine karıştırmadan, hayata attığınız her doğru adım, sizi kendinizden uzaklaştırmamalıdır. Hayatın keşmekeşine uzanırken, kendi dinginliğinizi kaybetmemelisiniz. O dinginliktir sizi en girift sorunlara karşı sakince mücadele ettirecek olan.. yaşanmamış bir hayatı sorgulamakla, sorgulanmamış bir hayatı yaşamak arasında pek de büyük farklar yoktur aslında.
Hintli düşünür Osho'nun dediği gibi, ' hayatın anlamı keşfedilecek bir şey değildir; yaratılacak bir şeydir.' İşte bu yüzden hayatı başkasının hatasıymış gibi yaşayanlar iki kere yanılırlar..
bunu her zaman yapmam, inan kendi ellerimle yazdım, alıntı yapıp kolaya keçmadim, gözlerim ağrıdı, zaten okuldayken de sevmezdim, temize geçme fasıllarını :)
eyvallah sağolsın..
paraşütü heyecanla beklemedeyim.. hadi hayırlısı..
Evet, hayatın anlamı içinde gizli. İçi ne peki? Yaşamakla alınacak bir giz bu. Öyle diyor bazıları, veyahut çoğu. Ama ablacım, çok insan gördüm ki, onca şey yaşamasına rağmen hala düşünmüyorlar...Hayata ne için geldiklerini dahi bilmiyorlar...Bu mu yaşamak? Yaşamak buysa, ben yaşamayayım daha iyi, değil mi?
Kendi dinginliklerimiz, bizim farklılıklarımızdır. Yaşamanın amacı farklı olmak değil, farklı kılınacak doğallıklara ulaşmaktır. Yaşamak denilen şey, benim kanaatimce lisan-ı halden başka bir şey değildir. Böyle bir durum ile hayat paylaşılabilir. Yaşamak, bir tür etkileşimdir ve bu da gönlün rabıtaları ile sağlanır.
Düşünen biri olmasaydınız, buraya gelip de, okuduğunuz kitap içerisinden bir fikri, birkaç örneklemeyi ve izahı paylaşma zahmetine girmezdiniz. Bu da yaşamanın sadece yaşamak olmadığının kanıtı oluyor. Bazı bürhanlar ablacım, bizim hiç dediğimiz yerlerde gizlidir. Gizi, yaşam gizini farklı yerlerde arayan insanlara teessüf etmek lazım. Mesela siz, yaşamıyorum, hayat bu diye bir isyan etseniz hayatınıza, eğer gerçek bir gözlem ile hayatınıza kuşbakışı bakabilecek olsaydınız, görecektiniz ki; yaşam, sorgulamalarınızın bittiği yerde başlayan bir sunu değil. Tam aksine, hayat sorgulamak ile büyüyen bir denklem. Bu yüzden yaşamak, sadece fiil olmuyor. Yaşamak, eğer salt bir şekilde fiil ise, gönül ve akıl bu duruma isyane der ve robotlaşma denen varlık ortaya çıkar.
Aklıma daha bir sürü şey geliyor. Buna bir gün elbet döneceğim. Paraşütün bitmesine az kaldı. İnşallah yere bir ineyim de, yazacak çok şey var, yaşarken...
Hürmetle, çok teşekkür ettim paylaştıın bilgiler adına.
‘...Yarın ben de olmayacağım Ve sonra bir zaman gelecek, deniz Her şeyi kapatacak, gölgesi kalmayacak yüzlerimizin Kocaman bir ada bulacağım Homeros yaşayacak hala dizelerinin içinde Adamın yanında bir sürü ada çökerken okyanuslarına Susacak en son konuşacak büyük ölüm.’
yine güzel anlatımdı okumak bu sayfayı saygılarımla kalemine sağlık
İnsan için bir tek doğru olsaydı renkler olmazdı dostum. Bir büyük şöyle söylemiş " bütün itikadler birdir" Eğer mesele dağlardaki rüzgarlarsa her dağın rüzgarı kendi kuvvetincedir. İlişkilere gelince;torununun çocuğu da aynı seslenirdi. İnsani ya da İlahi.
Ne diyeceğimi bilemiyorum...Çok iyi yazıydı diyeyim, geçeyim en iyisi. İnşallah,okuyanı da, iyi yazı nasıl yazılırmış, göreni de bol olur... Tebrikler.
bu yazı güne düşmeliydi zaten..dün aynur hanımın yazısına güne düşmeli diye yazınca bazı dostlar ukalalık yaptığımı yazarak üzdüler beni, ama o yazı yanıltmadı güne düştü. bu yazınız için de aynı şeyi düşünmüştüm, ama dile getirmeye çekinmiştim...seçici kurulu bir kez daha taktir ettim... tebrik ederim dostum. oğlum için iyi dileklerinize de teşekkür...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.