7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1232
Okunma

Son resmini de bitirdi.Karşısına geçip, uzun uzun seyretti.Yağlı boya, içine sinmişti.Alışıktı kokusuna;aldırmadı. Atölyedeki diğer resimlere göz gezdirdi.Hepsi de, açacağı resim sergisine hazırdı.Şimdiki yaptığı, sonuncusuydu.Bir gün boyunca bu resimle uğraşmıştı.Aslında resimlere,bir saatin içerisinde fırçasının son darbesini vurup bırakırdı.
Bu resim, farklıydı.Platonik aşkını hayallemiş,içindeki volkanlar birbiri ardına patlayınca dayanamayıp,fırçayı eline almıştı.Hiç konuşmamıştı onunla.Sadece saniyenin binde biri oranında süren keskin bakışlar,yüreğini yerinden hoplatmasına yetip de artmıştı bile. Kestane rengi uzun dalgalı saçlar,hilal gibi kaşlar,ok gibi kirpikler,yüzüyle biçimli olan burnu ve altındaki muhteşem kelebek dudaklar,dudakların arasından bembeyaz inci gibi dişler,belliğine öyle bir kazınmıştı ki; o günden bugüne hep onun hayaliyle zamanını geçirmişti.
Kimdir,neyin nesidir,necidir bu tip soruları araştırmamış,her şeyi oluruna bırakmıştı.
“Allah,bu güzeli bana yazdıysa,illaki bir gün yine karşıma çıkartacaktır” diye dua etmesine rağmen,ne gelen vardı ne de giden…Gidiş o gidiş;kendisine yadigar kalan onun o günkü;siluetiydi.Hayalinde hep o anı yaşattı durdu.Yine de mutluydu;elde edememiş olsa bile içine aşk ateşini yerleştirmişti. Aşk,bu olsa gerekti.Anlık bir kıvılcım…Saniyelik bir bakış…“Mutluluk,kolay kazanılmayan bir olgudur;ne kadar beynini yorarsan yor,zamanı ve mekanı belli olmayan bir yerde karşına çıkabilir” düşüncesindeydi. Ve de zorla elde edilmeyen de bir özelliği olduğuna inanıyordu.
Kafası balon gibiydi. Duvardaki saate baktı. Vakit,hayli ilerlemiş,akşam olmuştu neredeyse.Bağırsaklarının guruldadığını hissetti.
“Bir şeyler atıştırıp da dışarıya çıkayım.Biraz sağa sola takılıp zaman geçireyim” diye düşündü.
Mutfağa geçip,buzdolabından öğleyin marketten aldığı tavuğun göğsünü soteledi. Soğanı önceden tavaya koydu.Sırasıyla biberi,patlıcanı…On beş dakika sonra da tavuğu…
Masa, hazırdı.Biraz karpuz dilimledi.Buzdolabından soğuk bir efes birası çıkardı.Şişenin kapağını açtı.Bardağa koymadan bir yudum içti.Sonra da yemeğine yumuldu.
Münzevi bir yaşam sürüyordu.Annesi babası, “Bizler,büyük şehre gelemeyiz" diye köyden ayrılmamışlardı.Kendisi de Güzel Sanatlar Akademisini bitirdikten sonra bulunduğu şehirde kalmıştı. Bir kaç yayınevinin grafikerliğini ,yazarların yayımlayacağı romanlarının kapak tasarımını yapıyordu. Kitabın kapağının içeriği ile uyuşması için öncelikle romanı okumak zorunda kalıyordu ama bundan da büyük bir haz duyuyordu. Daha geçenlerde yeni bir roman gelmiş,okumuştu. “Korkusuz Selim(!)” kitabın ismiydi. Öncelikle “Selim”i kaldırmak gerek,sadece “Korkusuz” olsun dedi,yayımcısına.Editörle de görüşüp fikir birliğine vardılar. Güzel bir kapak hazırlayıp vermişti. Kitap,ilk baskısından sonra ikinci baskıda adeta patlama yapmıştı.Sıradan bir yazar olmasına rağmen, ikinci baskı otuz bindi.
Yemekten sonra banyo yapıp bütün yorgunluğunu giderdi.Yazlık tişört ve kısa kabriyle dışarı çıktı. Uzun zamandır genelevine gitmemişti.Canı,normal ve sağlıklı bir erkek gibi kadın çekti.Minibüse atlayıp genelevinin önünde indi.Kapıdaki bekçi,yanındaki şalvarlı kadın ile konuşuyordu.Polis,gazetenin bulmacasını çözmekle meşguldü. Yirmi bir numaralı sokağa daldı.Kalabalığın arkasından gayri ihtiyari içeriyi süzdü.Oradan diğer sokağa geçti. İçerden kadınların kahkahaları geliyordu.Dışarının tenha olmasından yararlanarak kapıya yanaştı. Kadının biri bacaklarını açmış,kaldırdığı dizlerinin üzerine dayadığı gazeteyi okuyordu. Yüzünü görmediği halde;
“Dünyayla entegre halinde,kültürlü biri olsa gerek” düşüncesiyle, kadına yanaştı.
- Kaç numaralı oda?
- Otuz bir!..
Merdivenlerden bir çırpıda yukarı çıktı.Kısa kabrisini çıkarıp,öylece kadını bekledi. Çok geçmeden kadın,kapıda gözüktü.
-Hoş geldin sevgilim!..
Bakışları,kadının yüzündeydi… Birden dili lal oldu adeta. Yüreği hızlı hızlı çarptı.
“Hoş bulduk!” diyemedi.
Tuvaldeki yaptığı resmi anımsadı. Bir anlık aşık olduğu kadının gerçeği,karşısındaydı şimdi.
- Ne oldu canım,fiğ yutmuş güvercin gibi düşünüyorsun.Seni saatlerce bekleyecek halim yok ya...Sırada; bir sürü erkek var,senin gibi…Hadi,işini gör…