13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4456
Okunma

Çok öksürüyor küçük Mustafa...
Hele geceleri besbeter. Çocuğun çiğerleri ağzından dökülecek sanki.
Babaannem bize "sümüklü böcek toplayıp gelin" diyor.
Poşetler veriyor halam elimize. Sabah erkenden bahçeyi adımlıyoruz. Gece yağan yağmurun otların üzerinde kalmış damlaları , dizlerimize kadar ıslatıyor.
Ağaçların bedenlerine tecavüze yeltenen sümüklü böcekleri ,bir hışımla koparıyoruz.Sümüğü akıyor.Kabuğunun içine saklanıyor.
Çeşmenin peteğine döküyor babaannem sümüklü böcekleri.Kabuklarının içine parmaklarını sokup alıyor et parçalarını.
Çıkarıyor bir ilistirin (gevgir) üzerine. Üzerine şeker serpiştirdiği sümüklü böceklerin sümükleri ,ilistirden içeriye akıyor.
Ara ara aşşağıya düşen kabuksuz et parçalarını alıp ilistirin üzerine koyuyor...
Akşam oluyor...Bir şişenin içine akmış olan suyu dolduruyor.Üç kaşık Mustafaya şifa niyetine içiriyor.
Mustafa ilk defa o akşam az öksürüyor.Herkesin yüzü gülüyor.Mustafanın yüzüne gün geçtikçe kan geliyor.Mustafa artık öksürmeden koşabiliyor.
Nermin ile dantel yarışı yapacağız.İkizimin de koklasından (dantel yumağı) aynı anda sağlattığı iplikleri, kollarını iki yana açarak sayıyor.Biliyorum benden çok önce öğrendi dantel örmeyi ama, yine de onu geçebileceğim hissi uyanıyor içimde.
-On iki, on üç yeter mi?
-Yeter diyorum.
-Neyine girelim?
-Bir paket çikolatasına.
-Üç deyince başla.Bir iki üççç...
Ben sağlattığımız ipin çoğunu işaret parmağımı doladım...Ama parmağım mosmor olmaya sonrasında ise buz gibi soğumaya başladı... Parmağım kangrenmi oluyor acaba?...Ya keserlerse?...Çikolataları yeseydim bari...
Nermin otomatik tüfek gibi hızlı hızlı örüyor.Ben daha iki sıra örebildim ancak...İp ise olduğu gibi duruyor...
Ne yapmalı Nermin’i nasıl yavaşlatmalı?...
-Nermin geçen gün aldığın o elbise sana çok yakıştı biliyormusun? Ayrıca ağabeyim de çok beğendi...Ağabeyime karşı olan zaafını kullanmak iyi bir fikirdi...Elindeki mili (tığı) yavaşca indirdi...Şaşkın gözlerle bir daha söylemem için ağzımın içine aval aval bakıyor...Bu arada elime acayip bir hız geldi. O otomatik tüfeği elime geçirmiş olmanın rahatlığıyla hızlıca bitirmeye başladım ipleri...
Bitirmeye bir kulaç kala ,hala benden bir şeyler söylememi bekleyen Nermin’e...
-Ee hadi çok yavaşsın.Ben neredeyse bitirdim . Diyorum...
Ona göre görümcesinin yanında eli şipşak olmalı...Yoksa ağabeyine methedemem öyle ya...
-Kazandım !...Diyorum. Nermin şaşkın...Ben gözümün altından pis pis bakıp sırıtıyorum. Oynadığım oyun başarılı bir şekilde sona eriyor .Perde kapanıyor . Akşam oluyor.Çikolatalarımı yerken yaptığım şaka aklıma geldikçe, gülüyorum.Yoksa çikolatalarmı gıdıklıyor beni?...
Askerdeki nişanlısı gelen amcamın ortanca kızı makbuleye gözcülük yapmam için ,üç sakız iki lokuma" tamam" diyorum.
Mısırlığın içinde kayboluyorlar.
-Çok gitmeyin korkarım .Diyorum.Dinleyen kim? Mısırlar fasulyelerle gazi mertebesine eriştiler bile...
Yengem görüyor beni mısırlık kenarında...Ben ağzımdaki şekeri bitmiş sakızı ,elime alıp savuruyorum karşıdaki bahçenin ortasına...Yenisini açıyorum... Bu sakızın rengini daha çok beğeniyorum... Turuncu ... Kavun gibi kokuyor... Yengem başımda duruyor...Ben sakız kağıdının içindeki resme bakıyorum... Yengem "öhö"lüyor. Ben resmin üzerindeki yazıları anlamaya çalışıyorum... Yengem ayaklarını sabrı bitmişcesine ,elini beline dayayıp "püflüyor...Ben lokum kağıdını açıyorum...
-Kız burda ne yapıyorsun...Makbule ablan nerde?
Lokumu ağzıma atıyorum...Lokum çok taze...Ağzımın içinde çiğnemeye çalışırken ,dişlerime yapışıyor ...Kocaman oluyor...Ağzımdan suyu akıyor...Yengem kolumu tutup sarsıyor...
-Söylesene kız sana diyorum.Dilinimi yuttun?
Kolum acıyor ...Susuyorum ...Gözümün altından ,hiç başımı kaldırmadan yengemin elindeki kınaya bakıyorum...Dün gece yakmıştı .(sürmüş) Ne güzel almış...Kıpkırmızı...Yengemin elini tutuyorum...
-Bende bundan istiyodum!...Niye bana da yakmadın?...Basıyorum yaygarayı. Bir taraftan ikinci lokumu atıyorum ağzıma...Bir yandan sakızın yere düşen resimli kağıtlarını toplamaya çalşıyorum...Yengem şaşkın...Ben şaşkın...Bir anlarsa yaptığımızı önce beni "keser"...Öyle dedi ...Korkuttu beni Makbule ablam...
Mısırların arasından Makbule ablam görünüyor.Bir kucak mısır kırmış(koparmış) .Çemberi bir yana kaymış.Dudakları ,yanakları kıpkırmızı olmuş .
Yengem işkilleniyor.
-Bu ne hal kız ? Yüzün gözün vaziyeti ne böyle ?
-Mısırlıkta o sapa yer vardıya ana.İşte orda ayağım kaydı bende düştüm
-Kız ne fışkı yemeğe tarlanın ta öbür ucuna gittin...Bu pek düşmek işine benzemiyor emme...Du bakalım...Anlarız elbet...
İkimizi önüne katıp ,söylene söylene eve varıyoruz. Ben hala son sakızın kavun tadını eme eme ,sakız kağıdındaki resimlere bakıyorum...
Eve gidince Amcamın küçük oğlu Ahmet’ten Makbule ablanın nişanlısının askerden geldiğini duyan yengem , gözlerini gülke yatmış tavuk gibi kocaman açıyor...İkisi göz göze geliyorlar...Makbule abla gözlerini kaçırıyor...Yüzü kızarıyor...Yengem hasmının üzerine atlayacak Şahin gibi hiç gözlerini kırpıştırmadan bakıyor...Ben amcamın yanına gidip oturuyorum...Akşam askerden gelen damadına hoş geldine gidiyoruz...Yengem durumu çakıyor...Bir tarafında oturan beni...Diğer tarafında oturan Makbule ablanın kaba etini sıkıp mosmor ediyor...Eve gelince terlikler havada uçuşuyor...Biz kapının arkasında yengem odaya girmesin diye itİriyoruz...Yengem savunmamız karşısında deliye dönüyor...Amcam soruyor.
-Ne oluyor burda?...Gece gece kafayımı yediniz?
Yengemin kırmızı suratı siyaha dönmüş sinirden...Bizi bir eline geçirse parçalayacak...
-Ben size yarın sorarım diyor geçiyor odasına...
Makbule abla,geceliğini giyerken bi tarafı çatlamış , bulanık aynadan çürümüş boynuna bakıyor.
Ben ise elimde kalan son sakızın, kağıdındaki yazıları ay ışığına tutup anlamaya çalışıyorum...Canım lokum çekiyor...
Gece camın "çıt" sesiyle irkiliyoruz...Makbule ablam koşup bakıyor..."Yok olmaz gelemem" diyor..."Gelsene "diye inat ediyor biri...Yan taraftan yengem amcamın tüfeğiyle bahçede birini kovalıyor...Üç el silah sesi duyuluyor...Yengem karanlıkta durmadan koşuyor...Amcam kalkıyor..."Ne oldu? "Kim ateş etti tüfekle" ?...
Yengem sinirden feldir feldir gözleriyle."Bişi yok sen uyu...Ben nöbetteyim!...Diyor.
-Hasan atsana ipi bu yana...
-Koca kafalı Hasan sana diyorum...
-Atıyorum tutun hadi...
-İlk binme hakkı benim...
-Nedenmiş o?
-Salıncak yapmak ilk benim aklıma geldi. Sonra düğümü ben attım.
-Ona kadar sayıcam.Sonra sırayla siz binersiniz...Ben sayıyorum."Bir bir bir bir iki iki iki iki"...
Sıranın kendilerine gelmeyeceğini anlayan, Hasan ile Fatma söylene söylene gidiyorlar...
-Nereye gidiyorsunuz?...
-Böğürtlen toplıcaz...
-Bende geliyorum...
...