- 579 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TOPLUMDAKİ SOSYAL EREZYONUN ANALİZİ
TOPLUMDAKİ SOSYAL EREZYONUN ANALİZİ
KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA
İNSANCA YAŞAMIN HAYAT TARZI OLARAK SEÇİLDİĞİ BİR DÜNYA DÜZENİ
TOPLUMDAKİ SOSYAL EREZYONUN ANALİZİ
Toplum ile hayatımızı idame ettirmek zorundayız. Bunun içinde bazı değerleri yaşamımızdan hiç bir zaman çıkaramayız. Bu değerlerin başında da insanlık gelir.
İçinde bulunduğumuz zaman diliminde ise; insani değerler yerine unvan, şöhret ve para öne çıkmaktadır.
Kendimize günlük hayat içinde sorular soralım……
1- Bize karşı tutum ve davranışında menfaatleri öne çıkarmayan sade duruş gösteren, fiyakadan uzak samimi davranış içinde olan ve unvanını, şanını, şöhretini hesaba katmadan selam veren insana karşı nasıl davranıyoruz ?
2- Ünvanı olan bir kimse bize selam verdiği zaman nasıl davranış içinde oluyoruz?
3- Sosyal katmanlar içinde kimseye zararı olmayan ama madden de kimseye destek olamayan bir kimseye karşı davranışımız nasıl?
4- Süslü laf bilmeyen, yüreğinden geldiği gibi açık olan bir insana karşı bizim düşüncemiz nedir?
5- Süslü laf söyleyen ve unvanı olan birinin yanımızdaki yeri nedir?
Etrafımızdaki insanların bize karşı yaklaşımını da günlük yaşamın analizini yaparak görebiliriz.
1- Sıkıntılarımız olduğu zaman bize karşı nasıl davranılıyor?
2- Paramız, şöhretimiz, nüfuzumuz, makamımız, unvanımız var iken etrafımızda bulunan insanların bize karşı davranışı nasıl?
3- Hasta olduğumuz zaman, madden bir sarsıntı geçirdiğimiz zaman, makamımız olmadığı zaman, darlıklar ile birlikte hayat sürdüğümüz zaman etrafımızda bulunan insanların davranışları nasıl?
4- Sade davrandığımız zaman bize karşı davranışlar nasıl?
Bütün bunları değerlendirmesini net olarak geçmişteki hayatımızdan bazı kesitlerin tahlilini yapmamız yeterli olacaktır.
Bir dönem çok iyi şartlarda yaşam tarzımız olduğunu varsayalım. O dönemlerde yanımızda “en iyi olan sensin, en güzel olan sensin, en mükemmel insan sensin, en güçlü sensin, ….. “. diyenlerin olduğunu görmüşüzdür.
Ne zamanki o çok iyi dudumlar dediğimiz anlar ortadan kalkmış ise; bize karşı yine aynı kişilerin yüzümüze karşı demeseler bile; ardımızdan “Boş ver, gereksiz adam, parası yok, baksana aç, itibarı kalmamış, adam yerine koyan bile yok….”. gibi söylemlerde bulunduklarını hissetmişizdir. Yüzümüze karşı da samimi söylemlerin yerini sahte, maskeli davranışlar aldığını görürüz.
Bütün bunların bu noktaya gelişinde bizim de hatamız oldu mu acaba?
Acaba biz de hayatımızın bir yerlerinde benzeri davranışları başkalarına yaptık mı?
İnsani ölçüler içinde olan, riyadan ve çıkarcılıktan uzak yaşantısı olan amacı sadece insanlık olan birine karşı yeter kadar net duruş gösterdik mi acaba?
İki türlü yaşam şeklini yan yana getirip bir daha analiz yapalım mı?
Buyrun birlikte inceleyelim…
Birinci Katagori:
Unvan sahibi, ağzı laf yapıyor, üç beş kuruş parası da var. Giyinirken marka giyiniyor. Arabası modelli, İnsanlara süslü laf etmeyi de çok iyi öğrenmiş. Her akşam nerelere gittiğini ister özel olsun ister se genel olsun övüne övüne anlatıyor ((Kendisi anlatmasa bile (bazı ağır adam rollerinde genelde bunu taktik olarak yaparlar) başkasına bilinçli olarak kendisinden söz eder ilgi çekmeyi sağlar)). etrafı olduğunu her fırsatta söylenir. Ona göre dünyada gezmediği yer, tanımadığı kültür katmanı kalmamıştır… Ama hep çıkarcılık öne çıkmaktadır. Bunu başlangıçta belki bizler bile hissedemeyiz. Belki de şöyle düşünürüz “”Bizim gibi sade insana, sıradan birine koskoca mevki sahibi selam veriyor helal olsun şu insana …”. değerlendirmesini yaparız. İşte karşının da istediği bizim bu noktadan değerlendirme yapmamızı sağlamak ve tuzağın birinci ayağını geçmektir. Buradaki tuzağı geçenler, ikici aşamayı rahat geçerler çünkü biz ona selam vermek için can atarız. O kadar yoğun olduğu görüntüsünü de vermış, ama o yoğunlukta yine de bizim selamımız alınmıştır.. Bu durumda mutlu oluruz.. Halbu ki bu durum şlerde başımıza olmadık işler açacaktır…..
Çünkü biz burdaki davranışımızla insani değerleri ön plana çıkarmadan sadece karşı tarafın makam ve şöhreti için selmlaşıp ondan da mutlu olduğumuzu sanmışız. Bu davranışımız ile de hatalı olduğumuzu bilememişiz.
İkici katagori:
Unvanı, arabası, makamı yok, elbiseler de kat kat değilmiş, öyle süslü laf da bilmiyor. Doğru bildiğini yapıyor, yaşıyor, Başkasını da kendisi gibi biliyor, kendine yanlış yapılmış ise bu yapılan yanlışlığın kaynağını, sebebini anlatıyor ki aynı yanlışa başkası da düşemsin…
Her gece başka başka alemlere de gitmemiş, evi ile işi arasında bir yaşamı var.
Bu durumda iki ayrı davranış, iki ayrı insan var karşımızda… Biir sade, biri süslü…
Biz bunların hangisine daha yakın davranmalıyız sorusunu ele alır isek sonuçta yine hata yapmış oluruz.
Bunun yerine insani değerlere göre davranış belirleyip, insan olan ve insanca davranan kimse benim için selam verilmeye değer diyerek görüş ve yaşam tarzı belirlemeliyiz.
Biz bunu yapmadığımız sürece toplumda sosyal sınıflar arasındaki çatışma hep var olacaktır. Toplumdai acımasızlıklar hep devam edecektir.
Bu duruşun acımasızlaları ortadan kaldıracağını söylemek de saflık olur. Ama yeni ortaya çıkacak geri dönüşü olmayan üzücü olayların önlenmesi ancak bu düşüncenin hayat tarzı olarak seçilmesi ile mümkün olacaktır.
İnsanlığın öne çıktığı bir ferdi yaşantıda, topluma buna göre yansımalar olur. Toplumda bu yaşantıyı gözleyen bir kimse bu yaşantıyı kendine örnek alır. Böylece ikinci bir kişide insanideğerleri yaşamında öne çıkarmış olur. Bu daha ileriki dönem ve zamanlarda yaygın bir yaşan tarzı belki de toplumumuzun genel yaşam tarzı haline de gelebilir.
“Ben bana nasıl davranılmasını istiyor isem; karşımdakine de aynı şekilde davranış göstermek zorundayım”. felsefi düşünce olmaktan çıkıp yaşamımızın değişmez bir parçası haline gelmelidir.
İnsani değerle ile hayat süren kişiler daha istikrarlı olurlar.
Hakkaniyet de ancak bu şekilde tesis edilir.
İnsanca yaşamak hepimizin hakkıdır..
Bunu bize kimse çok görmesin. En önemlisi de kendimize iyilik yapalım ve bu yaşam şeklini kendimize çok görmeyelim.
İnsanca yaşanan yarınlara selam olsun.
Allah (C.C) Yar ve Yardımcınız Olsun
Kadir DURAK
lebiderya