Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz

O ZAMAN AYNALAR SUÇLU

Yorum

O ZAMAN AYNALAR SUÇLU

18

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1824

Okunma

O ZAMAN AYNALAR SUÇLU

O ZAMAN AYNALAR SUÇLU


Hayat otuzlarında nasıl olmalı ayna? Gençliğin hayallerinden ve girdaplarından uzak…Saçlarına düşen ilk akların telaşı içinde sermest…Ama sıkıntılı bir telaş olmamalı bu değil mi? Artık büyüdüğümü ve asıl ben olmaya doğru yaklaştığımı hissediyorum.

Büyümek ne zaman durur? En büyük anıma geldiğimde ne olacak? Beni nelerin beklediğini bilememek biraz ürkütücü. Ama yaşadıklarımdan daha farklı acılar ve sevinçler yaşayacağımı sanmıyorum.Gerçekten her kula kaldırabileceği kadar yük veriliyorsa, benim yükümde bir değişiklik olmayacak ileriki yıllarımda. Çünkü hala dayanabilme eşiğim aynı. Hala kırık bir bakışta dudaklarım titriyor, hala çizgi filmlere gülebiliyorum.

Çamurlu bir yolda yürürken, bir kedi izinin parmaklarını sayabilecek kadar meraklı bir çocuğum. Yaşlı bir yüzden –bu ağaç ya da hayvan, hatta eski bir eşya yüzü de olabilir- hayat felsefesi çıkartabilecek kadar büyümüş bir varlığım.”

Duvardaki aynaya son bir bakış atıp yatağına uzandı. Tavandaki lambanın kıvrımlarında, penceredeki perdenin desenlerinde gözlerini gezdirirken, aynaya söyleyemedikleri geçiyordu yüreğinden. Aynasından bile sakladığı hüzünlü hatıralarını düşündükçe, ufacık bir et parçasına döndü bedeni. Suskunluğunun ucundaki kilide uzanmaya çalıştıkça, gözlerinin yandığını ve nefesini tuttuğunu fark etti.

En büyük acılar bile birgün nihayetleniyor.

Bir müddet sonra başka diyarlara dağıldı düşünceleri. Bugün taşınan komşusunu, onda kalan mavi çiçekli pasta tabağını, öğretmenin küçük kızının defterine yazdığı notu, kocasının temiz çorabı olup olmadığını düşündü. Sonra birkaç sıradan şey daha…En son, hafif aralık pencereden esen rüzgarın, perdeyle ahenkli danslarını izlerken gözleri kapandı.

“Evvel zamanların birinde; birinin not etmeye dahi gerek duymayacağı kadar sıradan bir vakitte, küçük bir kadın kız doğurdu.

O vakitler kız doğunca yer gök ağlardı.

Kız doğuran her ana gibi, küçük kadın da ağladı. Korkuyordu. İyice korktuktan sonra, ağlayan kızına korkulu sütünden emzirdi. Böylece annesinden emanet aldığı korku, vakit kaybetmeden göğsünden kızına aktı…

İlk süt sarı olur. Kim ne derse desin; sebebi annenin korkularıdır aslında. Yağlı bir korku nehridir ilk süt. O yüzden herkes biraz korkaktır.

Küçük kadın bebeğine hüzünlü ninniler söyledikten sonra, gidip duvardaki kırık aynasına baktı. Ağladı. Zaman biraz geçti…

Zaman kadını kandırdı, zaman kızı büyüttü.

Bir sürü şey büyüdü kızla beraber. Kadının ağrıları, bahçeceki yemişin dalları, küçük kızın terlikleri, dizinden diline değen yaraları…

Kız yeteri kadar büyüdü birgün. Babası öyle dedi. O zamanlar büyüyüp büyümediğine babalar, bir de –varsa- dedeler karar verirdi. Erkeksen inzibatlar gelir alırdı seni, kızsan al bayraklı atlılar… “Börek yapabiliyorsun sen, tamamsın.”dedi baba bir akşamüstü. Börek yapan, yufkaya ekşi çökeleği maharetle sarandı. Yufkayı saran bir erkeği de sarardı.

Sustu kız. Gidip annesinin aynasına baktı. Ayna yaşlanmıştı. Zaten annesi yaşlamıştı aynayı, bir de kız yaşlayınca, aynanın sırrı göçtü. Kırık yerlerinden yosun çıktı.

Yosunlar…Ah nemli yönlerin çiçekleri! Aslında kuzeyi göstermez yosunlar. Bu yalan! Kederli yüzleri bulamasınlar diye icat edilmiş bir yalan.

Büyüdün dediklerinde sahiden duruyor muydu büyümek? “Ya bedenim büyürken, ruhum bir kuytuda oyuna dalmış ve kervanı kaçırmışsa.”dedi kız. Sonra dilindeki itirazımsı tattan korktu. Dudaklarından havaya dağılan kelimeleri toplayıp, aynanın çatlayan yanlarına sıvadı. Annesi de böyle yapardı. Sonra otururdu ocağın önünde, içli türküler gibi ağlardı. Ondandır, küçük kızın kulaklarında daima eski bir şarkının nakaratı vardı. Bir de kimseye duyurmadığı düşten sesler…Onlar yasaktı, kız ürkek…

O zamanlar yasaklara en çok ürkekler uyardı. Ürkekler, hayal edebilecek kadar cesur ve fakat; hayallerini kendileriyle dahi paylaşamayacak kadar serçeydi.

Yine bir akşamüstü, göz kararı bir tutam umut aldı kızın göğsünden babası. Ve göz kararı bir sigara sardı. Sigaranın dumanı haneyi dolandı. Ağabeyler bağdaş kurup oturdular. Anne bir köşede paspas dokudu, bir gayret. Kız yan odadan onları dinledi. Duvardaki ayna, hem gördü, hem dinledi. Ayna “ Yine aynı şey” dedi içinden. “Artık kırsınlar beni.”

Mizan kuruldu. Baba, gövdesinden kimin ne kadar su çekeceğini tarttı. Dal dal evlatlar büyütürken, kararı erkenden vermek şarttı. Kim budanmalı, kim boy vermeli muhasebesi, mevsiminden sonraya bırakılmamalıydı.

Kızın çay doldurduğu bardak çatladı. Oysa odadakiler memnundu. Anne hariç. O hala mavi beyaz bir paspas dokuyordu. Paspas en elzem şeydi bir çeyiz için. Eşiklerden kir sıçramamalıydı.

Ağabey okuyacaktı. Kız mı? Alan bakacaktı.

Hayat bin yıldır akıp gittiği gibi akacaktı işte. Birileri dantellerine “ya nasip” dokuyup, çitilenmiş avlularda beyaz çoraplı ve hayırlı kısmetler bekleyecek; birileri sermayesi babadan mutluluklara hesapsız yelkenler açacaktı.

Müddet doldu. Kapı çalındı. Dernek kuruldu ve kız alındı. Ağzı bıçak suskunluklarla boynu bükülen kız, çokça alındı. Alınması, alınmasını engellemedi ama…

Gelin beyaz çoraplı kısmetiyle sessizce yola koyulurken –bütün kız anneleri gibi- annesi ağladı. Duvardan indirdiği gamlı aynayı ipekli bir çarşafa sardı. “Al” dedi kızına. “Al anneni de götür.”

Aynanın izi duvarda kaldı. Yuvarlak bir kirsizlik deldi duvarı. Anne gidip gelip duvarın tek temiz kalan yerine baktı.

Birgün anne de gitti sessizce. Kız, annesi giden bütün kız çocukları gibi ağladı. Gidip gelip sırrı göçmüş aynasına baktı sonra…Baktıkça gözleri yaşlandı. Ayna yaşlanmadı ama; çünkü o çoktan ölmüştü.

Ölüler yaşlanmaz…

Ayna ölmüş de olsa aynaydı işte. Annesi gülümsedi her seferinde aynadan. Hiç gülümsemedi kız. Kırgın baktı hep. “Öptüğün yerlerde ince bir sızı…Kimse karşılıksız durmuyor başucumda. Bin hüzünle büyüyor annesinin kızı…Sen de beni özledin mi anne?”dedi. Terledi aynanın yosunları. Çatlaklarından saç telleri aktı.

Zaman da aktı…

Ama akışkan olmasına rağmen kir tuttu zaman. Azaldı…Artık hiçbir şey teselli etmiyordu kızı. Bir şey vardı eksik olan. Nefes almaya yarayan, yanaklarını kırıştıracak kadar yüz güldürücü bir şey…Kitapların, şiirlerin hararetle anlattığı o şey…Kirden arınmış, şehvetten uzak, tutkuyla eş, gözyaşına bulanmış ama o haliyle bile yaşam salgılatan bir şey…

Artık korkmuyordu.

Uçurumun başına kadar emekleyerek gelenler, sonundan korkmaz artık. Çünkü o uzun yolda, öylesine alıştırmışlardır ki kendilerini o “mukaddes” sonlarına, artık düşmek değil, tutunmak korkunç gelir onlara…

Yalnızlığı gökyüzünü silkeledi bir gece ve bir Kervankıran Yıldızı düşürdü eteklerine. Rızkını kestaneden çıkartan bir dağ köylüsü gibi şefkatle sardı Kervankıranı… Sahte bir ışıkta kırıştı gül yanakları. Oysa en güzel yanıydı yanaklarındaki bir çift ıslak yol. Yolları şaşırdı…Çobanaldatanları serçe, et obur çiçekleri gül sandı. Karanlığında açan çiçeklerin kokusuna aldandı.

En güzel gece açan çiçekler kokar. Çünkü onlar, çoğalmak için, meçhul suretlerine, başdöndürücü kokularıyla cisim verirler. O yüzden çirkin de olsalar güzel tahayyül edilirler. Oysa her çiçek güzel değildir.

Her yanlış bir erdem kattı hayatına. Bildi. Fark etti. Bir beşik gibi sallandıkça hayatın kollarında, acının ve hüznün ona ne kadar yakıştığını ve onu bir anne şefkatiyle büyüttüklerini gördü. Kimseye diyemediklerini fısıldadı kendi kulaklarına. Sessizlik ona mavi bir atlas hediye etti. O aşk dolu mavi atlasa daldıkça, mercanların arasına gizlediği ruhunu öptü. Bunu kimse bilmedi.

Aradığı aşk buymuş meğer…Hüzünlere sarıldıkça, hüzün elbiseli kelimeler doğurmak. Hiçbir şey insanın kendi hüznü kadar sadık değilmiş. Gerçek aşk, her yanı çok çirkinle, her yanı çok güzelin dudaklarını birbirlerine değdirmesiymiş…Çirkin, olanca bedliğine rağmen sevildiği için müsterihtir. Güzel, zaten değiştirme gayretinden ırak bir tutkuyla sevmiştir. Çirkin hüzün, güzel kız…

Şartsız bir “evet”, beklentisiz bir “hayır”, ortaklaşa dillendirilen bir “olabilir” miş aşk.

Fakat farkında olmadan ikiye bölündü çatlayan ruhu. Biri hala dizindeki yaraya üfleyen küçük bir kız olarak kalmıştı zaten. Diğeri duvar kadar dilsiz ve sert…Bir gövdeden ayrılan iki dalın, fırtınalı havalarda birbirine dolanması misali, çaresiz anlarında kendisine sarılan yine kendisi oldu. Ağlayan ruhuna, sert ruhu siper etti bütün korunaklığını. Sert ruhunu kuruyup kırılmaktan, ağlayan ruhunun ıslaklığı korudu.

Atlasında gizlediği kelimelerden kimsenin bozmaya kudret yettiremeyeceği büyüler yaptı düşlerine. Yine ekşi çökeleği yufkaya sarmaya devam etti. Annesinin dokuduğu paspaslara ayaklarını sildi. Kadın oldu, anneliği bildi…Evin odalarında gezindi, toz aldı, pencereden caddelere baktı.

Hayat bir yanda akıp gidiyor, bir yanda durup ona bakıyordu.

Sonu mu? Sonu bu masalda değil…

Her masal kadını, eski bir şarkı, derin bir kırık, yosun rengi bir sızı olarak aynada kadı. Ancak ayna bir sonraki sahibinin eline geçince, bir önceki masal kadınının akıbeti belli oldu.

Ayna sır…Sırların hepsi ayna…Daha çok güzelken beni kır. Unutma ki; beni kızına bırakan, ona bir de çileli kadınlar mezarlığı bırakır.

Beni kır! Aynalar intihar etmeyecek kadar cesurdur.

Gözlerini açtı ve gözbebeklerini hiçbir yere değdirmeden duvardaki aynaya baktı. Yan odadan gelen acılı bir şarkıyla yanakları ıslandı. Sonra kızının hıçkırıkları böldü kederini…Hızlı bir kanser hücresi gibi yayıldı benliğine hıçkırıklar. Ağlamaktan vazgeçti.

Bir anne ağlamaktan daha başka şeyler yapmalıydı yavrusu için. Hızla kalktı ve duvardaki aynayı yerinden çıkarttı. Onun duvarında iz yoktu henüz.

Banyonun soğuk zemininde aynayı kıracaktı ki, birbirine karışmış onlarca hıçkırık ve ağıt duydu. Sonra aynanın çillenmiş yüzünde kırık dökük suretler. İçlerinden bir annesini tanıdı. Annesi aynayı ona verirken “Anneni de al” götür demişti. Bir kez daha gitmemeliydi annesi. Aynayı kıramadı. Ama yerine de asamadı. Onu usulca banyodaki çöp kutusuna bıraktı.

Sonra gidip kızına sarıldı.

*

Bir çingene “Benim adam tıraş olurken bakar” diyerek heybesine attı çöplükte bulduğu aynayı. Masal başka bir hanede devam edecekti artık. Bizim kızın sonunu da, o hanenin kızı bilecekti yalnızca…


...ENGİNDENİZ...


-TAMAMEN KURGUDUR- (Artık bu ibareyi bütün yazılarıma ekleyeceğim.)


Öyküm "Konu annesi" olan Mehtap ALTAN’ a ithafen yazılmıştır.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
O zaman aynalar suçlu Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz O zaman aynalar suçlu yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
O ZAMAN AYNALAR SUÇLU yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Gülayşe DELEN
Gülayşe DELEN, @gulaysedelen
24.5.2011 16:05:48
asırladır süre gelen geleneği yıkmadan başka bedenlere taşımak aynanın gizinin içinde görmek harika bir duygu farklı bir tarzla sunmak maharet canım sevgilerimle kalemin daim olsun...
Bedri Tokul
Bedri Tokul, @bedri-tokul
12.5.2011 23:32:12
Aynur kardeş...Cümlelerindeki güce takıldım. Öze ulaşmak için tekrar okudum.
Öz güzelde... Hele o cümleler...

Selam ve saygıyla...
(Mustafa Çetiner)
(Mustafa Çetiner), @mustafa-cetiner
12.5.2011 21:56:35
Bir de boş yorum gelmiş kusura bakmayın.
Her halde bu öykü güne düşecek:)

cetiner07 tarafından 5/12/2011 10:34:04 PM zamanında düzenlenmiştir.
(Mustafa Çetiner)
(Mustafa Çetiner), @mustafa-cetiner
12.5.2011 21:52:15
Tek kelimeyle müthiş bir öykü.
Her yazdığını büyük bir beğeniyle okutan ve merakla bir sonrakini bekleten kalemi kutluyorum.
Selam ve Sevgimle.
Billur T. Phelps
Billur T. Phelps, @billurt-phelps
12.5.2011 18:18:05

Duvardan indirdiği gamlı aynayı ipekli bir çarşafa sardı.
“Al” dedi kızına. “Al anneni de götür.”
Aynanın izi duvarda kaldı.
Yuvarlak bir kirsizlik deldi duvarı.
Anne gidip gelip duvarın tek temiz kalan yerine baktı.

Kadının çaresizliği gün yüzüne çıktı yine bu hikayede... Devamı gelecek ise, okuma sırasında bekrleyenlerden biri de benim bilesiniz..

Sevgiler..
astakoz
astakoz, @astakoz
12.5.2011 17:52:33
8 puan verdi
Tebrikler şimdiden...
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik, @lacivertignedenlik
12.5.2011 16:05:26
Demiştim ki ;

-kibrit yanar yaşarsın

Hep kadınlar değil midir birilerinin verdiği aldığı kararları göğüsleyenler


-kibrit ıslanır öğrenirsin

Öğreniyoruz işte aynalara bakaraz kendi kendimize sufle söyleyerek yine kırılan aynalardan dirilmeyi öğreniyoruz

evet kibrit yanar yaşarız.


sevgimle



reyya
reyya, @reyya
12.5.2011 15:57:01
10 puan verdi
iki haftadır her gün baktım sayfana baktığıma değdi doğrusu 10/10
yüreğin hep gülsün.
müsaadenle şimdi gidip ağlayacağım...
Davidoff
Davidoff, @davidoff
12.5.2011 12:51:10
10 puan verdi
Beğeniyle okuduğum ve gerçekten bunu da söylemekten çekinmediğim kalemler Engindeniz - Altan ikilisi.

Güzel bir okuyucu kitlesi yakaladılar.Şimdi Engindeniz'in bu sayfada güzel bir yazı yazacağını bile bile geldim, keyifle okudum.

Büyük bir keyifle de TEBRİKLERİMİ BIRAKIP ÇIKIYORUM.
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
12.5.2011 12:02:20
Yaşamlar kısır döngü
Bir esaret çilesi
Kadın doğmak suç gibi
Vurulmuş kelepçesi

.......bu yazgı...değişmedi değişmiyecek gibi....usta kalemin yine kaviliği üstünde...büyük keyif veriyor....saygılar
hicbitmez
hicbitmez, @hicbitmez
12.5.2011 12:02:15
10 puan verdi
Bir anne ağlamaktan daha başka şeyler yapmalıydı yavrusu için.
Evet cok güzel sözler..

Yine bir baska güzeldi bütün olarak.
Yüregine saglik sevgili Aynur
Sonsuz sevgimle

hicbitmez tarafından 5/12/2011 12:03:04 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ve
Veysel Başer, @veyselbaser
12.5.2011 11:40:26
Felsefi yönlü öykü yazmak her bir babayiğidin harcı değildir. Sizi kutluyorum. Başarılı bulmamın kanıtı da şu oldu.
Öykünüz bana, Nietzsche'nin "Böyle Buyurdu Zerdüşt" kitabında okuduklarımı çağrıştırdı. Orada yazılanlar değerini
verdi bana. Yazım konusunda ise, tırnak içinde bitmeyen
cümlelerde nokta yerine virgül koyun ki, bundan sonra bu
anlamda benden tık çıkmasın.

Başarılarınızın devamını diliyorum.

Veysel Başer tarafından 5/12/2011 12:03:09 PM zamanında düzenlenmiştir.
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
12.5.2011 09:38:30
evet harika bir deneme
hayat devam ediyor anne ve kızın kaderi gibi
çok çok güzeldi
sevgi saygımla
erolabi
erolabi, @erolabi
12.5.2011 09:23:07
Ben nedense okuduğum yazılarda veya seyrettiğim filmlerde anlatılanı değil kelime aralarına veya görüntülerde sıkışmış can çekişen aytrıntıları daha fazla görüyorum.
Söyleyince de "Ya nerden çıkarıyorsun" diyorlar.
Susuyorum.
Aslında "إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَّبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık.İNSÂN (DEHR) - 2 Suresinde akıl sahipleri için anlatılan hakikatin ışığında bakmak lazım diye düşünüyorum.
Ve aslında her zaman kadın egemen beyinlerin erkek egemen eylemler yaptığı zannedilse de ...
Velhasıl...
Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz.كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ۗ وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً ۖ وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
Ülviye Yaldızlıı
Ülviye Yaldızlıı, @ulviye-yaldizlii
12.5.2011 08:26:21
10 puan verdi
Anneler ve kızları artı kızlarının kızları

Kader baştan kızının alın yazısını annesine nakşedermiş.

Anne ne yaşadıysa kızı da aynısını görürmüş
Hayat tekerrürden ibaretmiş anne ve kızları için

Değiştirmek için aynanın sırını dökmek gerekmezmiydi.
Yada aynayı bin parçaya bölüp dağıtmak ki başka ocaklarda aynı başlangıçlara sonlara uğramasın diye.

Sevgiyle sevdiceğim.

Bir yer daha varki.Beni anlatan.
Ben de hüznümü giymessem nefes alamam.
Ne güzeldir hüzün.
Kimileri şikayet etsede onun varlığından ben sıkıca kucağımdan indirmek istemem ,niyeyse garip bir aşk ile bağlıyım hüznüme o da bana.

Tekrar sevgimle Mehtap ve seni yüreğinizden öpüyorum
O qué
O qué, @o-qu
12.5.2011 06:02:11
Aynalar, anneler ve kızları. Hüznün ortakları, hüznün yolcuları.

Tebrikler yine şahane, pek okunası.

Saygılar
HakkınSesi
HakkınSesi, @hakkinsesi
12.5.2011 02:49:42
10 puan verdi
Yav ablacım...Ne deruni girmişsin mevzuya....Ders kitabından sayfa sayfa yırtmışsın da buraya koymuşsun zağar..

Şu dikkatimi çekti...Yazı da anlam kayması yok....Bir bütünlük mevcut...Bu da yazıyı güzelleştiren bir etmen..

-TAMAMEN KURGUDUR- (Artık bu ibareyi bütün yazılarıma ekleyeceğim.) yazısı da o kadar ciddi ciddi duruşum sonrası vakarlığıma gülücükler açtırdı:))

tebrikler..

hürmetle..
Mehtap ALTAN
Mehtap ALTAN, @mehtapaltan
12.5.2011 00:41:33
10 puan verdi
Aynanın sırrına sarılan kızın kadın gölgesine bir gölge yaklaşır...

O gölge korkularını düşleriyle harman eden şiir ülkesinden gelen kelimeler gelinidir...

Belki de yaşamın hep bir köşesinde saklı olan umudun dermanıdır aynaların kırık yanından göveren son çığlıkların yaşama tutunuşu....

Bu yazın başkaydı farklıydı ağırdı...

Yazmak sana ne çok yakışıyor sevgili Aynur....

Teşekkür ederim....
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL