6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1351
Okunma

Çocukluğum hakkında yazmak hoşuma gidiyor.
Herhalde bu kadar kalabalıklarda yalnız yaşamaya mecbur edilen günümüz insanının en çok aradığı o eski günlerdeki ilgi ve dikkatin üzerinde olmasını en azından anılarda hissedebilmek.
Oysa farkedilen ve ilgilenilen insan zamanın nasıl geçtiğini anlamakta zorluk çeker,eskiye özlem duymaya zamanı olmaz, hayat yaşanılan o vakittir.
Şimdiki zamanı zorluk ve sıkıntı ile yaşayan insan da rahat ve huzurla zamanların özlemini çeker ve hatıraları sayfa sayfa gezerek ,eski güzel günlerin o unutulmaz muhteşem dakikalarını içine çeker.
Ben de öyle bir hal var mı?
Var !
Ben çocukken daha mutluydum.
Daha neşeli,sorumsuz ve huzurluydum.
İçimde hiç bir sevdiğimin yokluğundan ,özleminden eser yoktu.
Ben o zaman sadece oyuncaklarım ve çikolata için ağlardım.
Ne sorumluluk tanırdım ne yetki.
En büyük derdim "yenmek" ti.
Güreştiğimiz zaman,misket oynadığımız zaman,savaş oyunlarında,yakartop ve diğer bütün oyunlarda yenmekten başka bir emelim yoktu.
Ekmek kaç lira bilmezdim,merak da etmezdim.
Dün rahmetli kardeşimin çocuklarıyla beraber oyunlar oynadık.
Ben eski bir çocuk olarak onlara tecrübelerimi aktaramıyorum.
Zira; bizim zamanımızın oyunları ile içinde bulunduğumuz asrın oyun mantığı ve kahramanları tamamen farklı.
Yeni tarz oyunlara ve kahramanlara yabancı kalıyorum. Haa "Fransız " kalıyorum son günlerin flaş tabiriyle.
Bizim zamanımızda "Ben-Ten " diye bir şahsiyet yoktu mesela.
Bir tek "atçılık" değişmemiş.
Aynen devam ediyor,büyük biri at gibi duruyor siz de üzerine biniyorsunuz ve elinizdeki mutfaktan aşırdığınız kepçe veya kevgir ile atın kıçına vuruyorsunuz ,o da dıgıdık dıgıdık evin içerisinde dolanıp duruyor.
Siz vurdukça o dönüyor,at yorulmuş,elleri acımış,pantolonu kırış buruş olmuş,iyi bir binici olarak sizi alakadar etmiyor.
O altta ter su koşmaya gayret ederken siz üstte (Kalamiti Ceyn ve Red Kit) hem kıkır kıkır gülüyorsunuz hem de kevgirsel kamçı ile "şraak şrrruk" şaklatıp gidiyorsunuz.
At atlığını bilecek.
Aslında bu rodeo saatinden atların da mutlu olduğunu bilmezdim.
Üzerinde sevdiği binici olunca atlar da mutlu oluyormuş. Vallahi bakın,bir deneyin göreceksiniz ne kadar mutlu oluyor insan kardeşinin yetimlerini mutlu edince.
Ama size önce iki adet yetim lazım.
Benim şansım var,bende onlardan tam da yeterli miktarda var.
Hem biri kız biri de erkek.Kız altı yaşında,erkek üç buçuk.
Bahadır dört yaşının yörüngesinde olmasına rağmen beni hayrete düşüren cümleler kuruyor.
Evde oynarken elini ezen annesine "Anne parmağımı ezdin.Hem de en sevdiğim parmağımı" demez mi.
Ben inanın şimdiye kadar böyle bir kavramın olduğunu bilmiyordum.
"En sevdiğim parmağım" da oluyormuş meğer.
Sizin var mı?
Sahi hiç düşündünüz mü en sevdiğiniz parmağınız hangisi?
Ben hiç düşünmedim,hiç.
Bir de evdeki bez bebeklerden birini "oğlu" ilan etmiş.
"Bu benim oğlum amca" demez mi !
"Sana benzemiyor " dedim.
Cevap hazırmış "her çocuk babasına benzemez ki zaten" dedi.
"Oğlum" dediği yeşil gözlü bez bebekle yatıp kalkıyor.besliyor ,oynuyor.
Bez bebek ağladığında "ağlamaaa,ben seni bırakıp Allah’ıma gitmem" diye bebeği sakinleştiriyor.
Babası ile oynadığı oyunları o da bez çocuğu ile oynuyor,"babam böyle yapardı,babam şööyle atardı yukarıya " diyerek bez bebeğin anasını ağlatıyor.
Beraber resim çektiriyorlar,babasının ona sarıldığı gibi sarılıyor yeşil gözlü bez oğluna.
Babasının kızdığı gibi kızıyor bez bebeğe, babasının onu sevdiği gibi sevip okşuyor.
Bana "biz bir takımız amca" dediği zaman bez çocuk da aramızda oturuyor ,takıma dahil oluyor.
Dün akşam "biraz hastalandım amca" dediğinde bez bebeğin gözlerinden düşen yaşları gördüm.
"Ağlama bez bebek baban burada,bir yere gitmeyecek" demek geldi içimden.
Tam söyleyecektim ki "Ama atlar konuşmaz amca" diye uyarınca jokeyim, sustum.
Hepinize en içten "dıgıdıklarımla" .
Günün Hadisi:
كَافِلُ الْيَتِيمِ لَهُ أوْ لِغَيْرِهِ أنَا وَ هُوَ كَهَاتَيْنِ فيِ الْجَنَّةِ وَأشَارَ بِالسَّبَّابَةِ وَالْوُسْطَى
Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur.
Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.
Ve kısa bir not kadrolu at’tan :
Hazret-i Ömer’in rivayet ettiği bir hadîs-i şerifte şöyle buy-rulmaktadır:
«Bir yetim dövüldüğü vakit, onun ağlamasına Arsü’r - Rahman titrer. ALLAH Teâlâ. daha iyi bildiği halde, meleklere der ki: EY MELEKLERİM! BABASI TOPRAK İÇİNDE KAYBOLMUŞ O YETİMİ KİM AĞLATTI? Melekler de: Rab’oimiz, bizim hiçbir ilmimiz yoktur, derler. ALLAH Teâiâ buyurur ki:
BEN SÎZİ ŞAHİD TUTUYORUM. KİM ONU RAZI (VE HOŞNUD) KILARSA KIYAMET GÜNÜ BEN DE ONU KENDİ KATIMDA (yapacağım ikramda) N RAZI KILACAĞIM.»
Bu hadîs-i şeriften aldığı ilhamla Hazret-i Ömer, nerede bir yetim görse mutlaka başını okşardı.