11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1227
Okunma
Bir arkadaşım arabasına atlayıp Karadeniz turuna çıktı geçen sene.Sırf yaptığım reklamlardan ve "Likapa" dediğimiz üzümsü yemişin faydalarını ve ABD’de "Blueberry" denilen yemişin aynısı olduğunu öğrenince yollara düştü yanına aldığı iki arkadaşıyla beraber.
Trabzon’a gidip de Uzungölü görmemek olur da, izah etmek zor olur diyerek vurmuşlar araçlarını Uzungöl yoluna.
İkindi namazı kılmak için yol üzerinde bir yerde durmuşlar.
Oradan geçen bir Trabzon’lu (kesin ) yaşlı bir amcaya selam verip " Amca kıble nasıl burda ?" diye sormuşlar.
Amca gayet sakin bir şekilde " Ayni" demiş.
"Amca nasıl ayni?"
"Ayni eskisi gibi"
"Tamam da amca biz kıble ne taraftır burada hiç bilmiyoruz ki" ,
"Haa ,o zaman aha ayni pöyle töneceksunuz " deyip eliyle işaret etmiş.
Trabzon en iyi arkadaşlarımı bulduğum şehirdir benim için.
En temiz,en hin,en berduş,en sofu,en ...
Her şeyin "en"inden burada mevcut.
Güzel bir gün,Trabzon’un ilçelerinden birinde Kurtuluş günü kutlanıyor.Kürsüde ilçenin belediye başkanı :
"Sayin Valim,Aziz hemşerilerum,o kün yağmurli bi kündü ve dedelerumuz nenelerumuz ahan o tebeye bagayidiler ki tüşman Rus azkeri ne zaman kelecek da salduracağuk olara.
Ben sozumü uzatmayim da değerli ayaggabici hasan emice pizzat o küni yaşayan beyuğumuz olarag şimdi küsüye çıkacak ve size o kanli güni anlatacak.
Hasan amca şişe dibine benzeyen gözlüklerini silip kürsüye çıknca başlar o kanlı ve kahramanca savaş yapıldığına inanılan günü anlatmaya:
" Sayin Vali ve hepunuz hoşkeldunuz. Heee başgan toğri dedi,o kün yağmur yağayidi,ben aha haburda elumde bi küçük nacaglan pekleyidum.Herkes pegleyidi,ellerinde balta ,tüfek,tapanca,kazma ile pegleyidi bütüüüün buranun ahalisi.Tüşman aha hau tebeden köründi ki (düşmanın göründüğü tepenin aksi istikamette elini sallayarak) biz ,pütün ahali o yana toğri öyle kacayiruuuk öyle kacayiruuuuk"
Belediye başkanı olduğu yerde havalara zıplar "Hasan dayiiii sayin valimun oğünde anami ......"
Olmuş mu ? Olmamış mı? Bilemem.Anlatılan bu şekilde , arkadaşım rica etti "Ne olur bizim ilçe olduğuni yazma da Erol " ,ben de yazmıyorum.
Buradan değerli arkadaşıma selamlarımı ve teşekkürlerimi sunuyorum.Sürmene’ye geldiğimde ailesini ziyaret edeceğim bu yaz inşaallah ,bir aksilik olmazsa.
Trabzon’un bir köyünde gençler domuz avına gideceklermiş.Köyün gençlerinden biri amcasının evine gitmiş.Amcası kapıyı açınca delikanlı ne görsün,amcasının gözlerinin altı mosmor ve burnunun iki yanında iki derin yara. "Neeeooldi emice burnüne?" diye sorunca amcası "Tüştüm kapiya vurdum oni" demiş."Keçmiş olsun emice sağa zağmet tapancayi ver da ava kideceğuk,iki şaşür da mermi" demiş.Amcası tabancayı vermiş mermileri de .Tam giderken delikanlının arkasından seslenmiş "Ulaa Murat,tapancayi domuze doğrulttuğunde suratuna yakin tutma,biraz uzak tut burnundan,soğra ne olur ne olmaz ha " diye de uyarmış.
Bir arkadaşımın eşi evine giderken yolun kenarındaki çalıların arasından aniden ortaya çıkan bir kız çocuğun "bir daha buradan geçme,bizi rahatsız ediyorsun" demesine "hadi ordan sen de kimsin" diye karşılık verince ,küçük kızın yıllar önce ölen annesine dönüştüğünü görüp bayılmış. saatler sonra uyandığında hala "annem,küçük kız,annem küçük kız "diye başını sallayıp duruyormuş.
Aynı yerden geçen bir bayan mühendis hanım da aynı kızla karşılaşıp baygın halde hastaneye kaldırılınca, arkadaşım bu paranormal olayları irdelemek için çalıştığum yere gelip benden yardım istedi.
Cin’ler konusunda sadece Erzurum’da öğrencilik yıllarımda bazı deneyimlerim olmuşsa da bu kadar ciddi olanıyla ilk defa karşılaşıyordum.
Arkadaşıma bu konuda tecrübeli ve gayet bilgili olduğunu duyduğum Trabzon’lu değerli bir ilim adamını tavsiye edince,"illa beraber gideceğiz ben çekinirim" diyerek beni ikna etti.
Cin olayları karışık ve bizim anlayamadığımız bir alemde cereyan ettiğinden hem ilgimiz çekiyor hem de korkuyoruz.
Tecessüs derlerdi eskiden bu hale.
Bir zamanlar Trabzon’un bir ilçesinde kızıl uzun saçlı peri kızıyla evli olduğunu iddia eden bir arkadaşım vardı.
Aynı yurtta kalıyorduk ve bazı geceler sabaha kadar sohbet ediyor,sabahın ilk ışıkları ile konuşmalarındaki değişikliği hayretle izliyordum.
Cinler yalancılığı ve cinselliğe olan düşkünlükleri ile farklı bir millet.
Bazı cinler geceleri insanların koynuna girip oynaştığı biliniyor.
Hatta bazı yerlerde bu tip gece muhabbetlerini engellemek için muskalar ve dualar yapılıyor.
Ücreti mukabilinde yazılan veya öğretilen bu duaları heryerde bulmak zor.
Bizzat şahit olduğum cin kovma seansında bu işlemi yürüten adamın köşesinde astığı fiyat listesinde :
" Gece gelen ve oynaşan cinleri kovmak 50 lira" ve"Gece oynaşmak için cin çağırma bir saat 150 lira", en son fiyat listesinde ise "Sabaha kadar cinle beraber olmak 350 lira" diye yazıyordu.
Bu cin pezemeknliği yeni meslek değil,çok eskiden beri varmış,biz yeni duyduk.
Bizum köye bi toktor keldi,nufusi kontrol edeceğum dedi,bizi aldi muhtarun odasina,dedi bağa senun kaç çocuk var dedum beş dedi ooooo dedum neeeee dedi seni kontrol edeceğuk.Dedum nasil dedi aha bu layloni şeyederken sen takacasun,buni hanumune kiydureceksun aha buni da komşiye takacaksun.dedum kariyi anladuk da komşi niye kiyecek laylon.
Bilseniz sizin eski anıları okudukça aklıma neler geliyor.
Mesela bugün Emine 45 hanımın yazdıklarını okuyunca seneler öncesine uçtum adeta.
İlkokula daha başlamamıştım,küçük ve masum zamanlarımızdı yani.
Annem ebeydi hastanede. Mahalleden çocuklar bizim eve çok gelirdi.
Annem bizi pek göndermezdi başkasının evine .
Bir gün oyun oynadık ,biz kız anne oldu.Sonra kocası (İlyas abi) onun yanağını öptü.Sonra da kız hamile oldu,karnına yastık koyduk.
Ben de annemim tecribelerinden feyz almış biri olarak olaya müdahale etmek zorunda kaldım Senaryoya uymak da zorunlu tabi ki. E komşu kız doğurdu doğuracak.
Ben de "Yeşilçam" dan fırlamış gibi,anamın beyaz önlüğü yerlerde sürünerek odaya dalıyorum.
Aman Ya Rabbim...Bir de ne göreyim!
Ayşegül’ün yastığı burnunda, ha doğurdu ha doğuracak.ben nedense daima bu durmlarda "Saattleri ayarlayalım" derdim bir defa. Nedenini sormayın,alışkanlık işte.
Sonra "sıfır eraş pozitik" kan iki tas muhakkak isterdim.
Sonra annemim doğumda ve muayene kullandığı aletlerle kızcağızın içindeki anamın etamin örgülerine dünyanın parasını verdiği yastığı çıkarmaya çalışırdım.
Tabi olayı ne kadar uzatırsam o kadar rol yapmak hoşuma gittiğinden öyle şimdiki gibi "cırrrp" diye doğum olmazdı.
Uzun,iki kollu bir çelik alet vardı,onu Ayşegül’ün kulaklarına koyargüya hastanın bazı sesleri duyup korkmaması için dizayn edilmiş alet gibi kullanırdım .
Sonra annemim o aleti ne maksatla kullandığını öğrenince,Ayşegül’ün kulaklarını iyice yıkamış olduğunu hayal eder vicdanen rahatlardım az da olsa.
Çok hasta baktım.
Ebe babalık yaptım çocuk oyunlarımızda.
Çocukluk işte her şeyi masum ve güzel.
Annemi bir köyde doğum yaptırdığı esnada pencereden seyreden kadınların arasına dalıp seyredince,tam bu sırada da bebek başını uzatıp ağlamaya başlayınca bu işlerin öyle oyun olamadığını anladım.
Annem de ben yemek yememeye başladığım için, bende bir haller olduğunu anlamış olacak ki " sen niye benim yemeklerimi yemiyorsun bakıym" dedi.
Selam ve saygı ile herkese...
Günün Ayeti :
Mu’MİNUN SURESİ /3
غَافِرِ الذَّنبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَدِيدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ إِلَيْهِ الْمَصِيرُ
(O ki) günahları mağfiret eden, tövbeleri kabul eden, cezası şiddetli olan, ihsan, fazl ve kerem sahibi olandır. O’ndan başka İlâh yoktur. Dönüş, O’nadır.