13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1583
Okunma

Aslında bütün bunları açıklamak başıma işler açacak,biliyorum.
Fakat son günlerde artan dedikoduları susturmak için müdahale etmem gerektiğine karar verdim.
Sorumlu bir varlık olarak.
Akıl sahibi bir varlık olarak son gelişmeleri okuduktan sonra binlerce yıllık sırrı taşımanın verdiği yorgunluğun ve ruhumda sebebiyet verdiği mutluluğun nihayete ereceğini düşünerek bu açıklamayı yapmayı uygun bulduğumu belirtmeliyim.
Bir takım kişilerin ve devlet kuruluşlarının bana kızacağını,hasım olacağını ve beni susturmak için seçim arefesinde memleketi krize düşürmek pahasına gazetelerde haberler yaptıracağını biliyorum.
Asla doğruları söylemekten kaçınmayacağım.
Yıllar önce evimizi basıp beni ve ailemi gözlerimiz bağlı halde rutubet kokulu zindanlarda işkenceye maruz bırakan "devletimin" kahraman istihbaratçıları ve polisleri, artık sizden korkmuyorum.
Ve bildiklerimi herkese söyleyeceğim.
Bütün resimleri boy boy gazetelerde göreceksiniz !
Kol kırılır yen içinde anlayışından çektiğimiz yeter!
Ben bir uzaylıyım.
Artık herkes bilsin,kimseden korkum yok.
Yıllar önce ben ve bağlı olduğum klan, bizim lisanımızda "Wöwaq" adlı gezegende yaşarken, bilinmeyen bir cismin galakside kayarak masmavi yüzeyi olan planetimizi harabeye çevirmesi sebebiye acilen araçlarımıza atlayıp yeni yurt aramak gayesiyle uzayda yıllar sürecek yolculuğa çıktık.
Uzayda ilerlerken yeşil ve mavi renkte bir gezegen gören uzay gemimizin kaptanı ve halamın kocası saygıdeğer üstadımız ve önderimiz Löçenbareyumsulatirikantosalinapkoçisnavae tarafından toplanan konseyin aldığı karar ile gezegeninize indik.
Babam Karakurinurisakasaltanabacakisomtancape de uygun bulunca ve yapılan tetkiklerde de yaşam koşullarımıza uygun olduğu tespit edilince sonradan adının "dünya" olduğunu öğrendiğimiz gezegenin,bizim gezegenimize en çok benzeyen yeşil ve mavinin seviştiği Karadeniz kıyılarında yaşamaya karar verdik.
O zamanlar araziler boştu ve indiğimiz mahal kalabalık değildi.
İlk işimiz uzay yolculuğunu yaptığımız gemiyi gizlemek oldu.
Daha sonra bu gezegende yaşayan insanlar gibi görünmek için bir dizi operasyon geçirdik.
Sizin gibi mekanlar yaparak içlerinde yaşamaya başladık.
Dünyada yaşayan yerlilerin bizi dışlamaması ve uzaylı olduğumuzu anlamaması için davranış değişikliklerine karar verildi.
Ve biz de değiştik.
Ağzımızdan çıkardığımız bir takım salgıları yaşadığımız yerlere atmaya,nefes almamızı kolaylaştıran ağzımızın üzerinde dizayn edilmiş olan iki delikli organımızı yeni parmaklarımızla oymaya ve çıkan artıkları oturduğumuz koltuklara,üzerimize veya yakınımızda bulunan sevdiğimiz birinin üzerine sürmeye başladık.
Bu arada bazen sorunlar yaşadık.Fakat üstesinden geldik.
Zira bizi zor durumlardan kurtaran çok güzel sözler keşfettik.
Bizim oralarda yoktu,olsaydı ne olurdu bilemem.
Kolay ve bir kaç cümlelik bu sözlerin bazıları "şerefsizim-anam avradım olsun ki-iki gözüm önüme aksın-vallahi billahi tallahi-şurdan şuraya gitmek nasip olmasın" gibi başkalarını kandırmamıza yardım eden değerli bilgilerdi.Babam Karakurinurisakasaltanabacakisomtancape bey ile halamın beyi üstad Löçenbareyumsulatirikantosalinapkoçisnavae İstanbul adlı büyük metropol’e taşınmaya karar verince şimdi yaşadığımız bu şehire geldik.
Burası diğer tarafa nazaran daha iyiydi.
Sonra süt’e su,benzine ispirto,kaşar peynire patates,karpuza kabak,kabağa hıyar,mazota solvent,solvente asit,asite insan,insana puştluk,tavuk’a domuz ,kuzu’ya gergedan ,kirpiye balık,balığa kedi,armuda araştırmacı gazeteci yazar,ilaca gazoz,elmaya deri mont, patlıcana çay kaşığı,kahveye Nataşa, üzüme telgraf, domatese nalon çorap karıştırmayı öğrendik.
Kırmızıya mor,penbeye pembe,kahverengiye faşist,yeşile demokrası demeyi öğrendik.
Otobüse arkadan binmeyi,ücret ödemeden seyahat etmeyi,ihaleye fesat karıştırmayı,adam kayırmayı,en büyük payı kendimize ayırmayı,askerlikten kaytarmayı,kalabalık yerlerde sessizce gaz çıkarmayı,deforme erkek olmayı,sahte rakı yapmayı,yardım kuruluşlarını boşaltmayı,maçta şike yapmayı,yalancı dolmayı,en ince ayrıntısına kadar yalakalığı,hatta dilsiz şeytan olmayı,hak yemeyi,yetim kalbi kırmayı,sahte para basmayı öğrendik kısa zamanda.
Yalandan sevmeyi,yalandan yemini,yalandan ağlamayı ve özlemeyi öğrendik.
İhanet etmeyi çok kısa zamanda öğrendik.
Aldatmayı ve aldanmayı da.
Gelirken getirdiğimiz yüreğimizi,sözlerimizi,ahdimizi terkettik.
Görüntümüzü ve rengimiz değiştirdik ya !
Mutlu olacağız zannettik.
Ben Karazunwewetenceresyakontopilikansomtancape,kısa adı ile "erolabi",soyadımı yazmıyorum zira iki sayfa tutuyor.
Geldiğimiz gezegene geri döndüğümüzde nasıl uyum sağlayacağız,bilemiyorum.
Bize verdiğimiz sözler hatırlatılınca...
Nasıl izah edeceğiz?
Unutmayın ki ne kadar değiliz deseniz de aslında hepimiz "uzaylıyız".
Günün Ayeti :
وَلِلّهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مِن دَآبَّةٍ وَالْمَلآئِكَةُ وَهُمْ لاَ يَسْتَكْبِرُونَ
Semalarda olanlar ve yeryüzünde olan dabbelerin (yürüyen canlıların) hepsi ve melekler, Allah’a secde ederler. Ve onlar, kibirlenmezler. Nahl/49.