13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1384
Okunma

Yeni anı eklemek için değil de ..eskileri hafızamın tozlu raflarında unutulmaya yüz tutmuş ciltlerden çıkarıp güneşlendirmek için yazayım dedim.
Bir zaman önce ..tahminen otuz yıl kadar bir zaman ben bir kıza aşık olmuştum.
Normal aşık canım.Öyle büyütülecek bir şey değil.
Ellerimi jiletle doğramadan...
Yemeğimi her zamanki iştahla yiyerek...
Saçlarımı ıslatıp yıkamadan..
İşte öylesine bir aşk idi benimki.
Kız çok güzel olmasına rağmen güzelliğinin farkında değildi.
Zaten güzeller farkında olmazlar ya :
Bana "seni çok seviyorum" dediğinde "Bi yemin et " demiştim de morarıp kalmıştı.
Oysa ben cidden sormuştum.
Zira o zamanlar sevmek ve sevdiğini söylemek sıradan bir iş olduğundan,günde ortalama üç kıza söylenirdi erkekler tarafından.
Ben sevmediğim birisine asla söylemedim.
Gerçi sevdiklerime de söyleyemedim ya o da benim hatam.
Sabah okula giderken karşılaştığımız her gün ona bir meyve verirdim.
Bir elma,bir mandalina,bir ayva..mevsimine göre.
Fakat her gün başka bir çeşit.
Sonra o da bana kuruyemiş getirmeye başladı.
Bir sabah ben geç kalktığım için kahvaltı da geç yaptım.
Beni beklemeden gitmiş.
Oysa ben onu beklerdim...
O beni beklemedi..
İlçeyi iki parçaya ayıran şehirlerarası yoldan karşıya geçerken kırmızı büyük bir kamyonun altında kalmış.
Ben o yolu geçerken daima elinden tutardım.
Bana bir gün "sen elimi tutmak için ...kih kih".
Ben de kızarmış ekmek gibi olmuştum.
Hakikatten ekmek gibi..Hem kırmızı hem de yüzüme bir anda ateş dökülmüştü.
Ben yine de elinden tutarak geçirdim o gün ..Ondan sonraki günler de.
Hayır ..haklı olduğunu bilsin diye de "Evet elini tutmak için ,sabah erken kalkıyorum,senin yolunu bekliyorum.Sen köşeden görününce ben de senin tarafına bakmadan yola çıkıyorum ve sanki rastlamış gibi oluyoruz " demiştim.
Bana " Hıııh..sanki yedim ben de" demişti.
Gülmüştük ikimiz de kızararak.
Oysa ben onun elini tutmasam o karşıdan karşıya geçerken bozuk yolda zorluk çekiyordu.
Koltuk değnekleri yağmur sularının oluşturduğu çukurlara girince bir kaç kez düştüğünü görmüştüm.
Bir ayağındaki yaygın çocuk felci nedeniyle zor yürüyordu zaten.
O sabah beni beklemedi..
O kırmızı kamyonun altında metrelerce sürüklenmişti..
Ben gittiğimde cesedini hastanenin morguna götürmüşlerdi.
Asfaltta ondan kalan kıpkırmızı kan izleri vardı.
Arkadaşlarım "seninki" dediklerinde dünyanın bütün ağırlığını yüreğimde hissettim.
Ve her gece rüyamda bana gülerek bakan yüzün sahibine "Beni neden beklemedin ?" diye haykırarak uyandım.
Bugün onun ölüm günü.
Allha rahmet eylesin demekten başka bir şey gelmiyor elimden.
O gün bıraktığı ve ahirete kadar onun elini tutamayacak olan elimden.
Hala her yıl bu gün..
Beni niye beklemedin ? Der ağlarım.
Siz sakın bırakmayın sevdiklerinizin ellerini.
Sakın...
Sakın.