5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
914
Okunma

Aşktı işte .! Tıpkı öyle olmuştum. Kitaplarda anlatılan bendim.
Beynime inen bir perde vardı. Yada bir sır . Sisli haliyle gelip çöreklenmişti üzerime.
Ne kadar hafif hissettirse bana ,Olanca ağırlığını bırakıyordu üzerime.
Bir ucu kördüğüm bir ucu hep ayrılık kokan .Yada anlayamadığım ,anlamsızlıklarına anlamlar yüklediğimdi .
Yeni taşındığımız mahallenin esmer ve masum bakışlı kızıydı o.
Bakışındaki büyüde kaybolmanın verdiği huzur ve anlatılması zor sevinçler içinde kayboluyordum onu her gördüğümde.
Onun de bende gönlü vardı .Anlıyordum bunu bakışlarından.Her köşe başına gelince yavaşlar onu görür umuduyla evlerinin penceresine bakardım .
Oda beni beklerdi.Gizli saklı tül ardında.
Elini tutmak şöyle dursun yanına bile gidemiyordum.
Bazı günler sırf gölgesini göreyim diye çok sabahlamıştım .Köşe başlarında,kapı eşiğinde yada cam da...
Sevmenin böylesine güçlü bir his olabildiği hiç aklıma gelmezdi.
Ya da sinemada izlediğim filmlerle alakası olmayan ,binlerce hançerin böğürden girip beynini talan etmesi gibi bir vaziyet içindeydim.
Masumca bakışlar içine sızı gibi düşen bir top ateş içinde ,kaynayan volkan ve sonrası dağlanmış bir benlik ve dahası kızgın yağların insanı ,harman yerinde ,ezilen buğday tanelerinin, etinin kemiklerinden ayırırcası haliydi vesselam. .
Saatlerce koşup bir yerde dinlenmeye ,durur gibi atan kalbin göğüsten dışarı fırlarcasına hangi yöne kaçışacağını bilememesi gibi bir vaziyet .Ve ara ara ağlama nöbetlerinde ki buhranlıklar.
Kaç gece nöbet tuttum sabahlara değin.Anımsayamıyorum.Şikayet hiç etmiyorum.
Bitap, yorgun, halsiz bırakıncaya kadar ,gözüm acıyana değin içimde ki serapta kaybolmak, bilmediğim sıcak çöllerin içimi yakmasına anlam veremeden.Kör bir kuyuya bakar gibi.
Sahipsiz kaldığımın apaçık deliliydi bu.Bu gece çok karaydı.
Benden başka herkesin ışığı kapanmış ve derin uykularında kim bilir kaçıncı hülyalarını görüyorlardı.
Ben ise balkondaki sandalyeme oturup en uzak ufuk çizgisin de onun gölgesini görmeye çabalıyordum.Bilmem kaçıncı içtiğim sigara bilmem kaçıncı paketti.
Ağzımın içinde acı bir kırıklık ,dilimin tüm etrafını kaplayan katran tükürüğümü dahi kurumuştu.
Rüzgar çıkmış.Tüm şanıyla esmeye tüm kayboluşları yeniden gün yüzüne çıkarmaya çabalar gibiydi.
Ne sıcak ne soğuk ,ılıktı .Ipıl ıpıl esişin de bile onu görüyordum.
Salınarak geçiyor, üzerinde ki al entarisinden ,ayağındaki iskarpinlerinin sesi, hızını yükseltmiş gibi ıslık çalıyordu.
Ağacın dallarının evin duvarına vurması bile bana onu anımsatıyordu.Sanki serçeler ona dair şarkılar söylüyordu .
Artık sabahın ilk vakitleri olmuş, güneş sıcak kundağında uyanan bebek gibi şişmiş gözlerini oğuşturarak, uyanıyordu yeni güne.
O zamanlar şimdi ki gibi telefon nerde.Ya tüm cesaretini toplayacaksın kızın boş bir anında eline iki satır nağme yazıp sıkıştıracak,
Ya da elindeki poşetlerin içine atacak gözlerine bakıp anla halimi ’seni seviyoru’ diyeceksin .Daha olmadı araya bir arkadaş koyacaksın ya en yakınına açacaksın konuyu..
Annem di benim sırdaşım.Ben de ki garip değişikliğin farkına varmıştı.
"Yemez içmez uyku nedir bilmez oldun oğul hele anlat, anlat ta anan ortak olsun göynüne"
Canım anam hep yoluma yoldaş geceme ışık olmuştu.Bir kuru ekmeği kendi yemezdi de bize pay ederdi.Ne hakkı ödenirdi ne emekleri.
Benim gönül meselemi öğrenince biraz çehresi değişti.Başını alıp diğer yöne döndü.Sanki az ilerimde değildi.Çok ırak diyarlara gitmiş ve gelmek istemiyor gibiydi.
Hafif bir silkelenişten sonra yavaşca başını çevirip yüzüme baktı.Sanki gözleriyle bir şeyler arlatmaya çalışıyordu."Anla işte oğul" der gibiydi" söyletme beni".
"De ana hele de içinde ki nedir .Gözlerin ne anlatmaya çalışır".
"Onu nişanlamışlar oğul ,yakında düğünü var" dedi..
Beynimin duvarlarına kaç kez vurup yankılandı bu kelamlar sayısı belli değil.Savaş meydanın da kurşunlara siper etsem kendimi ,belki bu kadar canım yanmazdı.Belki en sarp uçurumlardan aşşağıya çakılsam, umurumda olmazdı.Kimbilir şu an ölümü kimse benden çok istemezdi.Kimbilir.
Şimdi içimde ki bitmez sızı kaldırılmaz bir yüke dönüştü.Beni boğan bir şeyler var.Birileri iliklerimi çekiştirip koparmak istiyordu.Karaydı hayatım tüm çekiciliğini yitirmiş ,tüm kasvetiyle üzerime yığılmıştı.
Kaybetme korkusu var mı aranızda ben yaşadım hemde alasıyla.Ve gerçek oldu .Ölüm dedikleri yanında hiç gibi kalır çektiğim eziyetlerin .
Haddi hesabını ne ben tuttum ne hiç bir deftere sığmaz hiç bir tartı ağırlığını taşıyamaz.
Ve nihayetinde o kara gün geldi.Nasıl da güzel di .Yakışmıştı gelinlik.Peri kızı gibiydi..Ne kadar da beyaz olsa da gelinliği benim kefenimdi .Baktım .Baktı .Bakıştık. O duvağının ardından .Ben ise prangalara vurulmuş mahpus damından.
Bir an gidip tutup kolundan alıp götürmek istedim..
Onu bir başkasının kolunda görmek, elini tuttuğunu bilmek hele ona dokunduğunu düşündükçe çıldıracak gibi oluyor, gözlerimin önüne siyah kalın bir perde iniyordu.
Ama sonra ne olduysa ayaklarım yürümedi.Göz göre göre alıp götürdüler benden beni.
O yalancı baharlara kurban ettim sevdiğimi
Yıkılası dağlara vurmak geldi kendimi
Ben değildim bu içimde ki
Ben ben de değildim artık.
Erimiş halimle ne yana gittiğimi bilmeden diyar diyar dolaştım.Ne okul ne ana ne ocak yoktu .
Beynimi kemiren düşüncelerden sıyrılmak için çok çileler çektim.
Belki bir kurşun alır beni kurtulurum bu hayattan diye her kavgada en önde gittim.
Ama benim alın yazımda ,çileyle yoğrulmaya devam etmek varmış.
İki sene varlıkla yokluk arası yaşadım.
Kar da gördüm iliklerimi donduran .Yazın kızgın sıcağında ,kızgın çölde ki yanışlarımı da . .Sokakları mesken tuttum olmadı.Sokaklar sevmedi beni.
Sonra ana özlemi yaktı kavurdu ciğerimi..
Vardım düştüm ana ocağına.Bilirdimke beni gerçek manada bir anam severmiş şu fani dünyada