Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz

...

Yorum

...

20

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1570

Okunma

...

...



“Bunu neden yapıyorsun” dedim. Duymamış gibi elindeki işe devam etti. Çocuk odasındaki son oyuncağı da getirip, yorganın içine soktuktan sonra gülümseyerek yüzüme baktı.

“Hadi uyuyalım artık” dedi. Şaşırdım. İlk kez evinde kalıyordum. Bana kendi yatağını açması tuhafıma gitti.

“Sen nerede yatacaksın” dedim. Yine gülümsedi.

“Elbette seninle.”

Oysa ev genişti. Odalar misafir ağırlamak için müsaitti. Ne söyleyeceğimi bilemedim. Yatağın duvar tarafında yatan çocuğa baktım. Sonra yorganın içinde küçük bir tümsek oluşturan oyuncaklara.

“Sen rahatını bozma” dedim. “Ben kanepede yatarım.” Yüzü asıldı. Bir süre yatakta uyuyan kızına baktı. Sonra bana döndü. Gözlerimin içine bakarak:

“Olmaz” dedi. “Seni dışarıda bırakmam.”

“Dışarıda mı? Neden dışarısı olsun ki? Salon hemen şurada. Hem merak etme, ben öğrenciyken de kanepede yatardım. Bu bana dokunmaz.”

Yavaşça yatağın kenarına oturdu. Ağlıyordu. “Galiba alındı” diye düşündüm.

“Bir kere dışarıda birini bıraktım, gitti” dedi. “Bir daha bırakmam kimseyi.”

Yanına oturdum. Yanaklarından süzülen yaşları sildim.

Ağlayan bütün kadınlar gibi, dokununca ipeği dökülecek kelebekler gibi narin ve beyazdı yüzü. Çok kederli insanlara mahsus çizgiler vardı göz kenarlarında.

“Üç yıl önceki selde kızlarımdan biri öldü. Diğeri benim yanımda uyuduğu için kurtuldu. O gün bugündür yatmadan önce, sevdiğim her şeyi yorganın altına saklarım” dedi.

Onu teselli edecek bir şeyler aradım. Nafile…Kızını göstererek, sessizce konuşmasına devam etti.

“ Susamış bu kız. Su içtikten sonra yatağına gitmemiş, benim yanıma gelmiş. Ah bir bilseydim, bilemezdim ki…”

“Bu senin suçun değil. Evet, bilemezdin.”

“ Üç yıldır her gece ‘acaba ölürken anne diye çağırmış mıydı’ diye düşünmekten uyuyamıyorum. Bunu anlayamazsın. Ya bana seslenmişse, cevap vermediğimi görünce üzülmüş, korkmuşsa.”

Daha fazla devam edemedi. Elleriyle yüzünü kapadı. Yorganı açtım, oyuncakları özenle bir tarafa yığdım. Kızının yanına doğru uzandı. Işığı kapattım ve ona sarıldım.

Uyuyana kadar aralıksız ağladı. Ben ise karışık düşünceler içinde olduğum yerde kıpırtısız yattım.

Sabaha karşı sessizce yataktan kalkıp balkona çıktım. İçimde derin bir sızı vardı. Daha önce hiç yaşamadığım garip bir duygu. Belki acizlik hissi. Belki yalnızlık, ya da onun gibi bir şey.

Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Her şey ne kadar da olağan görünüyordu. Bildiğimiz ay, bildiğimiz yıldızlar…Her şey ne kadar sıradan ve ne kadar düz…Ama gerçekte hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını hissediyordum. Dünyanın kim bilir neresinde -işte tam da şu anda- bir insan - belki bir zenci, ya da bir fahişe ya da bir çocuk- çıkmaz bir sokakta kıstırılmış, öldürülmek üzereydi. Kim bilir hangi trajik sözcüklerle, merhametsizden merhem dilenmekteydi. Kim bilir hangi yatalak evinde çıkan yangını dehşet dolu gözlerle izliyordu. Kim bilir kaç hasta son nefesinde tanımadığı bir varlıkla pazarlık ediyordu. Kim bilir kaç aç vardı bir yerlerde…Bir an hepsinin seslerini duyar gibi oldum. Nefesim kesildi. Sonra utandım. Dert dediğim şeylerden, isyanlarımdan, varlığımdan……

Yıldızlar, yekûn çokluklarıyla Ay’a nispet yaparken, bulutlar, bütün yalnızların hamisi olan yüce Yaratandan emir almışçasına, o doyulmaz ışığın etrafında kümelenmekteydi. Kim bilir kaç biçare, kırık dökük penceresinden gökyüzünü izlerken, semadaki olağanlığı kendi karalanmış mihrabına yoruyordu şu an…

Her öksüz aynı şekil gözyaşı döker, keder pınarı hangi cinsten olursa olsun. Her yalnız, aynı göğe bakar geceleri, özlediği kim olursa olsun.

Hafifçe eğilip balkon demirine yaslandım. Gecenin örttüğü ne varsa aşikar olmuştu bir anda…Belki bin yıl önce, işte tam da bu yerde, yitip gitmiş bir varlığın çığlığı kulaklarımı yırttı. Sonra başkaları eklendi ona…

Evlere baktım. Uzaklardaki yakınlardaki, karanlık ya da aydınlık bütün evlere. Bir an, belki birkaç saniye, belki daha az bir an, karşı binanın balkonunda bir kadın gördüm. Gözyaşları yüzündeki yara kabuğunun altına sızarken kadının, Ay utancından bir bulut parçasıyla yüzünü örttü. Rabbinin omuzlarına oturttuğu meleklerden biri, yanaklarındaki damlaları sayarken, diğeri küçük cep defterine zulmü kaydediyordu.

“Bana ne oluyor” dedim. Gözlerimi kapattım. Sonra bir çift ayak sesi duydum. Derinden ve sessiz…Korktum. Daha çok sıktım göz kapaklarımı. Birinin bana doğru eğildiğini hissettim. Eğildi, eğildi ve tam burun hizamda hızlandı solukları. Bildiğim bütün duaları okudum. Hatta, yarım yamalak hatırladıklarımın da boşluklarını anlamlı medet sözcükleriyle doldurarak okudum.

Sonra ezgili bir sesle konuşmaya başladı gelen.

“Gürültüyle yıkılırken ince bir ruh, komşular yastıklarıyla kulaklarını kapadı. Gören, “görmedim” duyan, “duymadım” dedi de; bıçakla oyula oyula, çıplak bir kadın heykeli dikildi o gamlı eve. Oysa, annesinin gözyaşıyla suladığı küçük bir ıhlamur fidanıydı o…Heykel, artıklarını paspasın altına süpürdü sabahları, sonra içli türküler söyledi, sonra geceleri ağladı…

Her gece, açık bir pencere önünde, zevke göre oyulmaya, bıçağın bedeninden koparıp yere attığı yongalara baka baka ağlamaya, talih, dedi kadın…Sen ve diğerleri susarken, o gerçekten susadı.”

Kimse görmese de Allah görüyordu…Bir de küçük bir melek, zulmü cep defterine kaydediyordu…”


Aynı adım sesleri yine aynı sessizlikte çekilip gitti. Yavaşça gözlerimi açtım. Her şey olağan görünüyordu. Karşı binada yaşlı bir kadın, pencereden seccadesini silkeliyor, hemen alt katındaki fırıncı, deposundan çıkarttığı un çuvalını sırtlanmış, karanlık bir sokağa doğru gidiyordu.


“Sen iyi değilsin dostum” dedim kendi kendime. " Galiba yaşlanıyorsun ve büyükbaban gibi hayaller görmeye başlıyorsun."

Arkama yaslandım ve nedensiz bir şekilde ipte asılı çamaşırlara baktım. Belki de sandığım kadar nedensiz değildi bakışlarım, bilemiyorum. Belki yaşadığım korkudan sıyrılabilmek için, hareket eden bilindik bir şeyler görmek istemiş olabilirdi gözlerim. Aslında kabustan uyandığım geceleri yaptığım gibi, kalkıp radyoyu açmak ve insan sesi duymak istiyordu canım.

Çamaşırlar, sabah rüzgarının ıslığında ve ıssızlığında çırpınıyorlardı. Kolları aşağı gelecek şekilde asılmış kazaklar bana, yola atlayıp, gördüğü ilk araçtan yardım isteyen bir adamı düşündürdü. Çoraplar, havada asılı kalmış bir insanı…Mandallara kinle baktım. Çamaşırların bütün biçareliğine rağmen, onlar ne kadar da metin duruyorlardı. O an yeryüzünün bütün zalimleri birer mandalmış gibi geldi bana. İnsanlık namına kalktım ve bütün mandalları topladım. Çamaşırlar ahenkle uçup gitti sokak aralarına doğru…

Arkamı döndüğümde, kadının ölgün gözlerle bana baktığını gördüm. Hiçbir şey konuşmadan, oyuncak dolu yatağa girdik ve gözlerimizi kapattık.


...ENGİNDENİZ...

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz ... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Müjgan Akyüz
Müjgan Akyüz, @mujganakyuz
17.4.2011 03:13:38
Zevkle okutuyor yazı, ayrıntılarda ayrı güzellikler var.
Tebriklerimle
Bedri Tokul
Bedri Tokul, @bedri-tokul
17.4.2011 00:37:28
Şimdi öykünü okuyunca hemen aklıma gelen cümleyi yazmak istiyorum
"Harika olmuş"
Şimdi sende bana deme " Abi başka bir yorum bulamadın mı.? Bundan başka?
Evet bulamadım...
Haaa... Birde şunu diyeceğim...
" Şahane..."
(Mustafa Çetiner)
(Mustafa Çetiner), @mustafa-cetiner
16.4.2011 23:20:49
Takibe devam müthiş kalem.
Yorumlar aciz yazdıklarınız karşısında.
Kutlayabilirim sadece.
Selam ve Sevgımle.
IRIZA
IRIZA, @iriza
16.4.2011 22:03:02
Harikasın...Bir bakıma yani çok iyi bir kalemsin demekten de artık bıkkınlık geldi biliyor musun?

Tebrik ederim...
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
16.4.2011 21:38:54
bu kalem okuturken ....insanı sorgulatıyor...dürüstçe.....alabildiğince...teşekkürler....engindeniz...sen hep yaz.....
handan akbaş
handan akbaş, @handanakbas
16.4.2011 19:42:40
Ben de Mehtap kardeşim gibi düşünüyorum benim de bugünkü favori yazım.
Tebrikler Aynur kardeşim, yazının her satırı, gönlümün ayrı bir yerini sızlattı.
Döndüm bir kez daha okudum, duygular ancak bu kadar hassas ve güzel ifade edilir.Tekrar tebrikler, selam ve sevgilerimle canım.
Mehtap ALTAN
Mehtap ALTAN, @mehtapaltan
16.4.2011 19:39:18
10 puan verdi
ağlayan bütün kadınların yüreklerindeki çiziklerden bir parça katılmış yazıya...

sonra onların ruhlarındaki en derin denizlerden inci tanelerinin kıdemi verilmiş yazının ruhuna...

sonra mı ...

sonrası susadığımız yerde başlayan ateşten gülüşler belki de...

seni seviyorum "kadın" haberin olsun...

tebrikler...
hicbitmez
hicbitmez, @hicbitmez
16.4.2011 19:19:04
10 puan verdi
Üzerimde bir karamsarlik birakti yazi.
Zorda olan kim varsa bu dünyada Allah yardimcisi olsun.

Yüregine saglik sevgili Aynur
Sevgilerimle



Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
16.4.2011 19:11:33
Düşündüren yazıları çok severim. Hem edebi değeri yüksek hem de samimi ve içten. Tebrik ederim canım. Sevgilerimle..
direniş
direniş, @direnis
16.4.2011 18:38:35
10 puan verdi
Aynur kardeşimi yürekten kutlarım

selam ve saygılarım kesintisiz uzakalrdan...
Mehtap Yıldız
Mehtap Yıldız, @mehtaphumeyraguldalli
16.4.2011 16:32:04
10 puan verdi
büyük ihtimal günün yazısı

okurken yormuyorsun sevgili Aynur...daha çok daha çok başarılar diliyorum ve sevgiler tabi....


dua ile...

incidal
incidal, @incidal
16.4.2011 14:53:51
Yazılarında en sevdiğim yön ince detayları anlatman ve çokta iyi yapıyorsun.Okurken yazıdaki ince ruhu hissetmek çok güzel.Öykü okuyorsun fakat bazen bir şiirin içine girmiş gibi oluyorsun.Cümleler narince birbirini izliyor.
Konuda çok güzel ve ben çocukken ipte asılı olan çamaşırların savaştığını düşünürdüm.Rüzgarda birbirine çarpmaları farklı bir his verirdi.Burada görmek çok hoşuma gitti.
Her zamanki gibi çok güzel.
Tebrikler
erolabi
erolabi, @erolabi
16.4.2011 13:42:22
Çocuklar nasıl anlıyorlar insanın yüreğini bilseniz.
Nasıl hissediyorlar her hareketimizde gizlediğimizi zannettiğimiz asıl duyguları.
Ben öğrendim.
Yeni deolsa.
Küçük oğlum daha iki yaşındayken aramıza girer ve "beni sıkıştırın " derdi.

O kadar hoşuna giderdi ki...
O halde uyumak. Güvende ve sevgi ile sarmalanmış ...
Şimdi kardeşimin iki yetim çocuğunda görüyorum.
Amca bizi gıdıkla biz de kaçalım diyorlar..
Bilirim o güven ve sevgi dolu sarılmaları..
Bilsinler...
Bilmeyenler.
Sayenizde kardeşim..
sağolun.
Duyarlı ve hissiyatı sğlam yüreğiniz var olsun.
Selam ve saygı ile.
O qué
O qué, @o-qu
16.4.2011 13:24:59
Yine bir Engindeniz tarzı, yine harika bir öykü...
Tekrar tekrar kumaktan zevk alınacak bir öykü olmuş.
Ben de bir öykü yazıyordum, okuyunca öykülerde ortak bir nokta buldum.
Ve açıkcası şaşırdım:)
Tebrikler yazarım..
Hüseyin Akdemir
Hüseyin Akdemir, @huseyinakdemir
16.4.2011 12:55:16
Dönüp dönüp okunacak, derin derin yudumlanacak bir öykü.
Her türlü süsten püsten uzak, olabilecek en yalın dil ve kurguyla yazılan bu öyküde kısacık anlara yoğunlaşmış benim güçlü kalemine günden güne hayranlığımı artıran usta yazarım.
Bir tür fotoğraf makinesi gibi hayatın içinden anların ve portrelerin, en yalın, en gerçekçi hallerini yakalayıp birkaç satırda, bir çeşit fotoğraf karesine dönüştüren bu mükemmel anlatımlı öyküde, insanın aklına kazıması için altını çizmesi gereken sözler, cümleler, paragraflar yok.
Yok, çünkü; öykünün tümünü baştan sona altını çizip aklıma kazımalıyım diye düşündüm.
Başlığı sanrıdan söz etse de, anlatılanlar, beynimize işlenen fotoğraflar öylesine gerçek ki, içimizi acıttığı gibi gerçek.
Kimi yerlerde cümleler şiir dilini andırsa da, buna olumsuz olarak bakmıyorum. Günümüz öyküleri, öykücüleri böyle artık. Çünkü eski zamanlardaki gibi şairler ve yazarlar arasında mesafe yok. İletişimsizlik yok. Özellikle internet yayıncılığında şairlerle yazarlar iç içe. Anında okuyorlar birbirlerini, anında takip ediyorlar. Hatta birçok öykü yazarı kimi zaman şairlerden etkilenip şiir de yazıyor. Tam tersi de oluyor elbette.
Böyle olunca da, öykülere şiir kokusu da siniyor.
Fena mı?
Ben seviyorum bu tür harmanlaşmışlığı.

Daha önce söylemiş miyim bilmiyorum. Tekrarı olsun.
Aynur Hanım gibi değerli bir kaleme rastladığım için mutlu hissediyorum kendimi.
Kitabını ya da kitaplarını da okumayı çok isterim.
Tebriklerimle
Saygı ve sevgiyle kalın…
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik, @lacivertignedenlik
16.4.2011 12:49:57
10 puan verdi
sen bu yazında başka ağlamışsın sevgiliz yazar,

görmüşsün insan psikolojisinin derin duruşlarını,bakmışsın pencerden bir ara sokağın resmine ,sorgulamışsın kıvrımlarındaki duyguları ki her bir kare aslında bir başka yaşamdır görebilene,bazıları yorganı korkar açmaya çünki sakladıkları vardır orda ,açarsa düşecekler gibidir ,bu yüzden kapalıdır avuçları hep....



bir bayan tanıdım büyük depremden 3 çocuğu ve eşiyle yaralı kurtulan,zamanla bazı şeyleri yoluna koydular tutundular hayata,ama birşey dikkatimi çekmişti evin içinde yürürken,duvarları tutuyordu, ellerini duvarlara sürüyerek yürüyordu ,gördüm ve anladım iç dünyasını,konuştum bu konuyu bir psikolog arkadaşımla ,kendini güvende hisetmek istiyordu ellerini duvarlara tutarak yürürken,

işte avuçlar açılır elbette , eğer karşındakine güven duymuşsan ,güven vermişsen..el uzatmışsan..

sen başka ağlamışsın bu yazıda sevgili yazar,/ işte budur dedim...


sevgiler
HakkınSesi
HakkınSesi, @hakkinsesi
16.4.2011 12:26:02
10 puan verdi
Güne gelmese de,günüme gelen bir eserdi...

saygılar ablacım...
imbat
imbat, @imbat
16.4.2011 12:08:45
Sonra utandım. Dert dediğim şeylerden, isyanlarımdan, varlığımdan……
kendimi terazide daha dikkatli tartmana neden olan bu yazı için sonsuz teşekürler...
reyya
reyya, @reyya
16.4.2011 11:06:31
10 puan verdi
bütün zulümlerden kaçarak saklandığım iç dünyamda, dışarıdan gelen çığlıkları duyar gibi oldum her yazıda ancak bir hançeri kaldırabilir yüreğim, ama sen nefesim bitene kadar vurdun şimdi
tebrik ediyorum 10/10
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
16.4.2011 10:54:51
canım yine duygu yüklü dizelerdi
harikasın sen
çok güzel anlatımdı
saygılarımı kabul et
sevgimle
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL