5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
654
Okunma
YASAKLI YÜREKLER 11
Abileri arasında beliren rahatlama odanın havasına yansımıştı. Nurten yerinden kalkıp mutfağa, Serap’ın yanına gitti. Serap akşamdan hazırlanan pideleri ikram edebilmek için hazırlıklar yapıyordu.
“Neyse” dedi Serab’a “Oğuz babasıyla kalmaya karar verdi.” Serap başını kaldırıp Nurtene baktı.
“Bence iyi oldu” dedi. “Evinde daha huzurlu olur, ne de olsa alışkın olduğu yer burası”
“Doğru” diye cevap verdi Nurten. Bir taraftan da tabakları hazırlamasında Serab’a yardım etmeye başlamıştı. “Sen desen çocuklardan fırsat bulup bir de onunla ilgilenemezdin. Ben desen annem de yanımda zaten. Bir de Necdet babamla uğraşmak zor olurdu.” Serap hafifçe güldü.
“Annen nasıl şimdi. Daha iyidir ya.”
“Yok gülüm bilmez misin annemi hasta değil zaten. İşi gücü naz. Her gün yeni bir şikayet. Hastaneden hastaneye dolaşıp duruyoruz işte. Sadık desen eve bile uğramayacak nerdeyse.”
Yan gözle Nurten’e Baktı Serap. “İşin zor be abla” dedi.
İçeriye ulaşmayan hafif gülücüklerle sohbetleri devam ederken kapı çaldı. Nurten her zaman ki umursamaz neşeli tavrıyla Serab’a baktı.
“Gözün aydın ilk posta başladı.” Dedi gülerek. Nurten’in muzip tavırlarından zevk alırdı Serap.
“Hadi ozaman abla gelinliğimizi gösterelim.” Diye aynı muzip tavırla cevap verip koridora ilerlediler. Sadık hızlı davranıp kapıyı açmıştı.
“Ah Esma Hatun ah.” Diye kapıdan gireni sesinden tanıdı gelinler. Birbirlerine bakıp gözleriyle güldüler bu sefer. Gelen amcalarıydı. Kayınvalidelerini sağlığı boyunca abisine çekiştirip duran sevgili Necip amcaları kapıdan ağıtlarla giriyordu.
Necip amcanın sesini Necdet babaları da duymuş, küllendirmek istediği acısının ateşi, kardeşinin sesiyle yeniden tutuşmuştu. Birbirlerine sarıldılar. İki kardeşin de gözlerinden süzülen damlalar birbirlerinin omuzlarına konmuştu. Kardeşinin koluna girip salona getirirken bir taraftan da gelinlerine baktı kayınpederleri.
Bu bakışın anlamını senelerdir kayınvalidelerinin gözlerinden ezberlemişlerdi artık. Serap mutfağa girip çayın altını yakarken, Nurten de pideleri ısıtmaya başladı. Birbirleriyle karşılaşan bakışları yine aynı şeyi birbirlerine şikayet ediyordu. Arada bir salondan gelen Necip amcalarının titreyen sesi ne kadar üzgün olduğunu belirtse de artık amcalarını iyice tanıyan gelinlere tuhaf gelmişti. Yine dayanamadı Nurten;
“Görüyor musun, kör ölür badem gözlü derler ya.” Serap gülmemek için dudaklarını büzüştürdü. Bir gün önce yaşanan acıya hürmetsizlik etmek istemiyordu.
Tekrar çalınan kapı ile misafirler ardı ardına gelmeye başlamış, gerçekten üzülen bazı ruhların hüznü, salondaki havayı da her geçen saniye biraz daha ağırlaştırarak bir cenaze evi şekline iyice sokmuştu.
Ferit çoğunlukla sessiz, konuşulanları hüzünlü bir ifade ile dinliyordu. Aklı geçmişinde, annesinin hayali gözlerinin önündeydi. Yüzündeki tebessüm bile acı doluydu. Sadık ve Oğuz da Fikret kadar olmasa da aynı acıyla büyüklerinin yanında hürmetle başları önde, yapılan taziyeleri kabul ediyorlardı.
Ama Oğuz için şu an çok zor geçiyordu. İçindeki acı gerçek olsa da ruhunun özgür yanı bu ortamda boğuluyordu.
Devam edecek...