3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
532
Okunma
Yasaklı Yürekler 10
Ferit devam etti;
“Evet baba, artık annem yanında olmayacak” gözlerini yere indirerek devam etti. “Sen de artık yetmişini geçtin. Biliyorsun sağlığın da iyi değil.”
Bu sözler kalbiyle beyni arasında acı veren bir sarkaç gibi gel-git ler yapmıştı. Sadık devam etti;
“ Biz aramızda konuştuk baba. Bizlerle kalman en iyisi gibi. Önce bende kalırsın, sıkılınca Ferit’lere gidersin. Orada sıkılınca tekrar bize dönersin.” Kısa bir sessizlik oldu. Bu konuşmayı doğrusu böyle erken beklemiyordu. Beklediği şey çocuklarının da gelip kendisiyle beraber bu evde kalmalarıydı. Ama dile getiremedi. Öyle ya iki oğlunun da kendilerine ait farklı hayatları vardı. Bu düşünceleri kendisi teklif edemezdi.
“Bilmem ki oğlum…” dedi. “Haklısınız yaşım geçkin. Şimdiye kadar da mekanı cennet olsun anneniz her işime bakmıştı. Kendi başıma bir yumurta olsun kırıp yemedim.”
Acaba ne demeliydi? Çocuklar kendi yanlarından düşünselerdi ya. Devam etti;
“ Hem ev üstüne ev olmaz ki. Sizin de kendinize göre hayatlarınız var. Tamam arada bir gelip kalırım yanınızda ama her zaman kalmak bambaşka bişey.” Mutfaktan salona gelen Nurten söze karıştı.
“ Ne demek baba, senin yerin hep başımızın üstünde.” Sadık başını babasına çevirip devam etti.
“Nurten haklı baba. Bir an önce bunu konuşalım. Biliyorum daha acımız taze diyorsun ama annemiz de olsa ölenle ölünmüyor. Senin kararlarına saygı duyarız.” Ferit üsteledi;
“Ne diyorsun baba, artık seni yalnız bırakamayız. Abim ya da ben hangimizle istersen kal. Sıkıldığında diğerimiz ilgilenir seninle.”
İçi sıkıldı. Evden ayrılmak istemiyordu.Ama tek başına kalmak da gözünü korkutuyordu. Yapayalnız bu dört duvar arasında yaşamak…Eşi hayattayken de kendini yalnız hissederdi. Ama şimdi kendisini bekleyen yalnızlık bambaşkaydı. Başını kaldırdı. Sesine kararlı bir ifade vererek;
“Haklısınız, tek başıma idare edip edemeyeceğimden ben de şüpheliyim. Benim de artık bir ayağım çukurda ancak…” yutkundu. Başka bir korkusu daha vardı. Devam etti;
“Evden şimdi ayrılırsam bir daha dönemem diye korkarım. Anneniz öldü ve bu gerçeğe ben de alışmalıyım. Onun ardından evden çıkarsam bir daha evime dönmek çok zor olur.”
Nusret’ i hatırladı. Ölümünden sonra yalnız kalmak istemiş ve evden ayrılıp köye, anne babasının yanına gitmişti. Bir müddet köyde kaldıktan sonra eve döndüğünde yaşam omuzlarında daha ağır bir yük olmuş, en sonunda başka bir eve çıkmakla çözüm bulmuşlardı. Bir kez daha içine ılık ılık bir şeyler aktı. Karısını oğlunun öldüğü o evde acısıyla tek başına bırakmış ve kendi acısını köyde, anne babasının şefkatiyle dindirmişti.
Maziye gitti. Acaba eşi bu acıyla, evlat acısıyla nasıl başa çıkmıştı. O evde, oğlunun öldüğü o yatakta acaba kaç gece Nusret diye sayıklamıştı. Döndüğünde yaşadığı felakete göğüs geremeyeceğini anlamış da başka bir semte taşınmıştı. Sokaklarında oğlunun hiç oynamadığı, duvar diplerinin kendisine oğlunu hatırlatmadığı bambaşka bir yere taşınmıştı. Başını kaldırdı.
“Hayır çocuklar. Evden ayrılmamalıyım. Hem, burada onun yokluğuna daha çabuk alışırım. Yok yok en azından şimdilik ben burada kalmalıyım.” Oğulları birbirine bakıştılar. Babaları bir açıdan haklıydı. Elbette babalarının başları üzerinde yerleri vardı. Ama söyledikleri de yabana atılır cinsten değildi.Sadık ve Ferit birbirlerinden habersiz Oğuz’a çevirdiler başını. Sadık biraz tereddütle, sözlerinin ne derece kabul göreceği endişesiyle;
“Evet baba haklı olabilirsin.” Diye söze başladı. “Haklısın ama şu an için tek başına kalman uygun olmaz. Bizden biri de yanında kalmalı.” Biraz duraklayıp devam etti.
“Biliyorsun benim işlerim oldukça yoğun. Çoğu zaman eve gece yarıları geliyorum. Sen burada kalırsan pek faybam olmaz sana. Fert’in de durumu malum çocukları küçük daha.”
Oğuz başını kaldırıp ağabeylerine baktı. Bu gidişatı beğenmemişti.“Bu konuşmanın seyri belli.” Diye düşündü. Yavaş yavaş geriliyordu ama belli etmedi. Özgürlüğüne düşkündü. Biraz deli dolu yaşamayı, hesapsız bir hayat sürmeyi seviyordu. Bu yüzden de ayrılmıştı ya karısıyla. Ama söylenenlerde de gerçek payı vardı. İki abisinin de aile hayatları, davranışlarını kısıtlıyordu. Ama kendisi alabildiğine özgürdü.
“ağabeymin hakkı var baba” dedi. “İkisinin de sorumlulukları var. Eğer sen burada kalmak istiyorsan yanına en çok ben yakışırım.” ağabeylerinin ve yengelerinin yüzlerindeki rahatlama emaresi gözünden kaçmamıştı. Ama şimdilik yapacak başka bir şey yoktu. Devam etti.
“Madem evden ayrılmak istemiyorsun ve bunda da kararlısın, yapacak bişey yok. Bu yaşında tek başına olmaz.Beraber kalırız artık. Ama….” Evet bir mim de koymak lazımdı bu sohbete;
“İş icabı şehir dışına çıktığımda da ağabeylerim devreye girer artık.”
“Elbette” dedi Ferit. “Sen yanında olsan bile biz de arasıra gelip yoklarız zaten.”
Devam edecek…..