18
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2284
Okunma
Yaşlı köpek son gücüyle, arabaya binen tuhaf görünümlü insanlara baktı. Zihnini yokladı. Yaşadıklarını hatırlamaya çalıştı.
“En son kasabın önünde dileniyordum” dedi içinden. “Sonra mahalle çocukları başıma topla vurdu…Sonra…Sonrasını neden hatırlamıyorum” diye inledi sessizce.
Sanki üşüyordu. Bütün kuvvetini ön ayaklarına vererek evine doğru yürümeye çalıştı. Hem yürüyor hem düşünüyordu. Sonra, muhtemelen pencerenin birinden fırlatılmış bir çöp poşetinin önünde durdu. Poşeti karıştırdı. Olanca gücünü de bu işe harcadığı halde poşetten işe yarar hiçbir şey çıkmadı.
“Bugün de eve elim boş gidiyorum” diye sızlandı. Tam yoluna devam edeceği vakit yolun karşısında feryat eden Durmuş’u gördü. Az önceki tuhaf kılıklı insanlar can arkadaşını yere yatırmış, sol bacağına iğne yapıyordu. Birden bütün kasları gerildi. Evet, hatırlıyordu…Hatırlıyordu…
Dermansız bir şekilde, karısının bekçilik ettiği evin önüne geldiğinde, artık yürüyecek gücü kalmamıştı. Olduğu yere yığıldı. Bahçede oynaşan oğulları Sarp ve Darp babalarının bu halini görünce koşarak annelerine haber verdiler.
“ Kocacığım, çok şükür gözlerini açtın.”
Yaşlı köpek bir süre manasız gözlerle etrafına baktı. Oğulları ve karısı Hayriye mahzun gözlerle onu süzüyordu. Sol bacağını oynatmaya çalıştı. Şükür ki bacağına bir şey olmamıştı. Sonra başına gelenleri düşündü. Yaşlı gözlerinin üzerinde güç bela duran gözkapakları bir kat daha devrildi. Düşündü. Bunu karısına ve oğullarına nasıl açıklardı?
Yerinde doğruldu ve oturdu.
“Hayriye, çocukları yatır.”dedi “Konuşmamız lazım.”
Anne köpek, kocasındaki garipliğin farkındaydı. Bu yüzden hiç itiraz etmeden dediğini yaptı. Oğullarını kulübenin dışındaki pamuk dolu leğene yatırdı ve tekrar kocasının yanına geldi. O kadar heyecanlıydı ki, gözlerine ve burnuna konan sinekleri bile hissetmiyordu.
Sessizlik uzun sürünce anne köpek dayanamadı:
“Bey Allah’ını seversen korkutma beni.”dedi belli belirsiz bir sesle. Karı koca bir süre sahiplerinin evinden gelen hüzzam şarkıyı dinlediler. Şarkının “Ömrümüzün son demi, son baharıdır artık” kısmında baba köpeğin gözlerinden yaşlar yüzüldü. Artık söze girmenin zamanıydı.
“Hayriye” dedi. “Ömrümüzün sonbaharına gelmişik.” Anne köpek soru dolu gözlerle kocasına baktı.
“Ne diyorsun Süleyman? Nisan ayındayız. Sonbahar da nereden çıktı?” dedi.
Baba köpek daha da mahzunlaştı. Yüzünü kulübenin, sokak lambasının aydınlatamadığı kısmına döndü. Karısının, yüzündeki teessürü görmesini istemiyordu.
“Artık benden hiçbir şey olmaz Hayriye” dedi çekingen bir sesle. “Özgürsün. İstediğini yapabilirsin.”
Anne köpek hala hiçbir şey anlamamış, üstelik öfkelenmeye başlamıştı.
“Bana bak Süleyman! Bu sözlerin tipik aldatan erkek sözleri. Vicdan azabından böyle konuşuyorsan eğer…”
Baba köpek karısının sözünü kesti:
“Ben de seni aldatacak hal mi kaldı Hayriye?” dedi. Anne köpek kocasının sözlerinden hiçbir şey anlamamasına rağmen içinden onu teselli etmek geldi.
“Öyle deme Süleyman, it gibisin maşallah! Allah başımızdan eksik etmesin seni.”dedi. O sırada evin hanımı anne köpeği çağırdı. İstemeye istemeye yerinden kalkan köpek, birkaç dakika sonra ağzında bir parça tavuk artığıyla geri döndü. Baba köpek bu durumu görünce ta ciğerinden gelen bir sesle “Ah!” diye bağırdı.
“Kuyruğuna mı bastım Süleyman” dedi anne köpek. “Affedersin, görmedim.” Sonra getirdiği tavuk parçasını kocasıyla arasına koydu. Mütevazi bir sesle:
“Buyur, sofraya” dedi. Kocası bir kez daha canhıraş bir sesle “Ah” diye bağırınca anne köpek dayanamadı:
“Ne oluyorsun bakayım bu akşam sen. Yok yok, vallahi var sende bir haller.”dedi. Baba köpek karısına döndü. Sağ ayağıyla tavuk parçasını göstererek:
“Şu hale bak Hayriye” dedi. “Sen çalışıyorsun, ben yiyorum. Bu da yetmezmiş gibi…” Sözünü bitiremedi, boğazı doldu, gözleri yaşardı. Yeniden yüzünü karanlıktan yana döndü.
Anne köpek de çok üzülmüştü ama ne demesi icap ettiğini bilemiyordu. Böyle durumlarda en iyisi susmak, diye düşündü.
“Sustuğuna göre, sen de öyle düşünüyorsun demek ki Hayriye.”dedi baba köpek. “Sen de artık benim hiçbir işe yaramayacağımı anlamış olmalısın. Olsun sana gücenmem.” Sonra tekrar karısına döndü.
“Hatırlıyor musun Hayriye, seni kaçırdığım geceyi?” Anne köpek utanmış gibi başını yere eğdi.
“Hatırlamaz mıyım” dedi.
“Dayın nasıl da kasabanın çıkışına kadar koşmuştu arkamızdan.”
“Evet ama, affetti bizi sonra. Allah razı olsun beni bu işe sokmasaydı halimiz ne olurdu?”
Baba köpek yutkundu. Kaşlarını çattı.
“Beş yıldır bunu söylüyorsun. Mahsus yapıyorsun değil mi?” diye bağırdı. Baba köpeğin bağırmasıyla karısının kulaklarında gezinen sinekler kulübenin dört köşesine dağıldı. Anne köpek alıngan bir sesle:
“Öyle demek istemedim Süleyman” dedi. “Kalbimi kırıyorsun bak.”
“Yok yok! Haklısın, ben sokaklarda dolanan bir dilenci, sen asil bir bekçi köpeğinin kızı. Senin sigortalı yemekli yataklı bir işin var. Bense… ”
“Süleyman ne oldu sana hadi anlat. Sen yan gelir yatardın da işsizlik zoruna gitmezdi. Belli ki daha beter bir şey gelmiş başına.” Dedi anne kadın.
Baba köpek başını öne eğdi.
“Ben bittim Hayriye” dedi. “Artık yaşamamın anlamı kalmadı.”
Karısı daha endişelendi.
“Yoksa kumara mı dadandın Süleyman” dedi. “Borcun var da, seni mi arıyorlar.” Sonra biraz düşündü. Metanetli olmaya çalışarak sözüne devam etti.
“Bak öyle ise de umutsuz olma. Ben babamdan borç isterim.”
“Hayır kadın” diye bağırdı baba köpek. “Para dert değil. Anlatacağım…Tamam…Ama lütfen sana söyleyeceklerimi yemeyip içmeyip anana anlatma. Anlaştık mı?”
Anne köpek başını salladı.
“Bugün öğlen vakti Kasap Haydar’ın önünde dileniyordum. Arada da mahallenin çocuklarına takılıyordum. Sonra beyaz bir araba geldi. İçinden beyaz giysili iki kişi indi. Sevecekler sandım. En sevimli halimi takınıp ayaklarının dibinde yuvarlanmaya başladım. Bu numarayı hep yutarlar bilirsin. Ama öyle olmadı Hayriye.”
“Ne yaptılar, tekmelediler mi ayakları kırılasıcalar yoksa?
“Keşke Hayriye, keşke tekmeleselerdi. Beni yakalayıp arabaya attılar. Sonra…”
“Yoksa…Ne yaptılar Süleyman sana?”
“Yok…O kadar da değil Hayriye…Ama…Beni kısırlaştırdılar. Anladın mı şimdi beni.”
Anne köpek hayretten ağzı açık bir şekilde kocasına baktı. Sonra şaşkınlığı geçti ve içinden:
“Allah müstahakkını verdi Süleyman efendi.”dedi. “Sen misin, ben çalışırken, dişi sokak köpekleriyle gününü akşam eden.”
Baba köpek karısının bir şey söylemesini beklemeden kulübeden çıktı. Yavrularını son bir kez koklayıp, sokağın karanlığında gözden kayboldu.
…….