13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2068
Okunma
Benim için önemlisiniz…
Değerlisiniz..
Aynı fikir ve inançları paylaşmayabiliriz..
Aynı dil’den konuşmayabiliriz..
Ortak değerlerimizin olduğu, acılarımızın duyarlı yüreklerde buluştuğu,gözyaşlarımızın bir denizde kavuştuğu hakikatiyle…
Bütün insanlığı Allah rızası için sevdiğim bilinsin.
İyilik yapan iyilik bulacak muhakkak…
Allah kulunun emeğini yok etmez…
Kim ne iyilik yaparsa onun karşılığını bulacak muhakkak…
Hangi inançtan olursa olsun karşılıksız hiçbir zerre iyilik ,merhametli duruş ve eylem olmayacak…
Dilimizi düğümleyen, ruhumuzu kemirip, beyinlerimizi geneleve dönüştüren, komşuluk ve akrabalık münasebetlerinin samimi sohbetlerini katleden kiralık katilin hayatımızda olmadığı zamanları buruk bir hasretle yad ediyorum.
Misafir ağırlamanın coşkulu telaşını endişeye dönüştüren, mutfakları dolduran susam kokularını, ince belli cam bardaklarda içilen demli çayların tadını ağıya çeviren o katilin cinayetlerine ortak olmanın mahcubiyetini ve utancını yüreğimin derinliklerinde hissetmekteyim. Ruhumuzu ele geçiren şeytan gibi, bütün duygu ve davranışlarımızı yönlendiren, tahakküm altına alan caninin karşısına çıkabilecek kadar yürekli olabilmenin, imkansız olduğuna inanmıyorum. Doğru olanların muzaffer olacağı günlerin çok yakın olduğu kanaatindeyim. Zira insanın o düşman karşısında kaybedeceği hiçbir şeyi kalmamıştır.
İnsanın en zayıf anında en hassas yerinden yakalayarak, kendi isteklerinin kölesi yapan düşmana baş kaldırıyorum.
Önce kendi inancına ve değerlerine göre ihtiyaçlarımızı tespit edip, bizi uyaran ve bu hususta kanaatlerimizde zaaf yaratan, uyaran ve uyarlayan kapitalizmin maşalarına baş kaldırıyorum.
İhtiyaçlarımızı, eksiklerimizi belirleyip, bunları acımasızca yüzümüze vurup,bizi aşağılayan, yüze bakamayacak duruma getiren o değil mi ? İstediği zaman gözyaşlarımızı, sevincimizi, hüznümüzü, acılarımızı, umutlarımızı, kafamızın içerisini kullanan, zamanın büyücüsüne dur demenin zamanıdır.
En yakınımızda vuku bulan hadiseleri veya dünyanın bize en uzak noktasında cereyan eden bir olayı, başlangıcını ve neticesini dimağlarımıza arzu ettiği kelimelerle, görüntülerle ve hükümle yerleştirebiliyor.
Karşısındaki acziyetimiz, kabullenmişliğimiz, cesaretini ve cüretini en üst seviyeye yükseltiyor.
O yükseldikçe, biz o oranda alçalıyoruz, eziliyoruz.
Ailemize, komşularımıza, kendimize sarf edeceğimiz, etmemiz gereken zamanı, ruhlarımızı derin bir hipnoz etkisiyle transa geçirerek, gasp ediyor, çalıyor.
Bu hırsızlığı, kendi ellerimizle bize yaptırıyor. Biz kendi zamanımızı çalıp, ona armağan ediyoruz.
Hipnozun etkisi geçince, sahip olduğumuz değerlerin, sevgilerin, samimiyetin, acılarımızın yerinde olmadığın ı,çalınmış olduğunu görüp hüzünleniyoruz.
Oysa elimize tutuşturduğu kumandasıyla, bizler safiyane ona kumanda ettiğimizi zannetme gafletiyle, zamanımızı ona adıyoruz.
Onun kumandasıyla kendi içimizi boşaltıp, bizi bizden uzaklaştırdığını, yaptığı büyü sayesinde idrak edemiyoruz.
Bize ait değerleri ayaklar altına alırken, kendi değerlerini yüceltiyor. Güzel ve çirkine, iyi ve kötü, doğru ve yanlışın, maktulun ve katilin kim olduğuna o karar veriyor. Sebep olduğu hastalıkların çarelerini o buluyor. İnsanları karşısında eli kolu bağlayarak, eğlenen insanlara bakarak eğlenmesini sağlıyor.
Kendisini yaratan tanrısına koşulsuz bir iman ile bağlı olduğunu, yaptığı amellerle ortaya koyuyor
Ruhumu esir olduğu kapitalizm zindanlarından kurtuluşa erişebilmesi için, insanları sevdiğimi, saydığımı, insan hayatının mukaddes olduğunu ,”bir insanı öldürenin alemi öldürmüş olduğuna” olan inancını haykırıyorum.
. Üzerimizdeki giysinin bizden değerli olduğu hissini içimize yerleştiren tüketim tanrısına iman etmediğimi haykırıyorum… LAİLAHE İLLALLAH!