9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1643
Okunma

VE TEDAVİ
Bu perişan durumum lise yıllarına kadar sürünce, annem ve babam artık tedavi olmam gerektiğine karar verdiler.
Biraz geç kalınmış karar olsa da, içten içe seviniyordum çaktırmadan.
Bu konuda araştırmalar başlamışlardı ki, halam geldi bir gün ansızın. Vaziyeti ona da anlatınca gülerek doktora gitmemizin çare olmayacağını söyledi.Bu hastalık değildi ki doktor deva bulsun.Bu hastalıktan ziyade nazar alan çocuklarda görülen bir durumdu ona göre.Haa ben de nazar alacak bütün yaramazlıklar mevcuttu o zaman.
Ve çözümü de biliyordu kendisi,hem de uygulamış ve olumlu sonuç almış.Bel çekme ile iki bilemedin üç günde şifa buluyormuş nazar alan çocuk.
Bazen büyüklerde nazar alabiliyormuş da o kadar sık değil.Akşam olunca karyolama yüzükoyun uzandım.Annemim gözündeki sevincin ve heyecanın parıltıları yaş olarak pıtır pıtır dökülüp ıslatıyordu yatağımı.Dudaklarında dualar,başını yukarıya dikip yakarışlar.Halam eliyle belimi beş dakika kadar ovduktan sonra,derimi parmak uçlarıyla kavrayarak önce hafiften yukarıya doğru çekti.Sonra iki eliyle ve bütün gücüyle aniden bir asıldı.”KIT” diye bir ses işittik.Halam eliyle alnındaki terleri silerken “Hah..oldu işte ,beli yerine geldi” deyince annem delirdi mutluluktan,havalara uçtu.
E kolay değil yıllardır çitileyip durduğu bezlerden,evin belediye tuvaleti gibi ağır okan havasından,yorgan yastık güneşlemekten, misafir gidememekten kurtuluyordu.
Babam temkinliydi her zaman “Hadi hayırlısı” dedi dudağının ucuyla,hafif tebessümle gözlerime bakarak.Bu konuda bana güvenilmeyeceğini tahmin ediyordu eminim.
Tecrübeliydi her şeyden önce.Bu işlemden geçtikten sonra halam yüzüstü iki veya üç gün yatmam gerektiğini söyledi.Bu şekilde yatarak yerine düşen belim kuvvetlenecek bir daha açılmayacak ve ben de altımı ıslatmayacaktım.Sabahleyin kupkuru kalkmak,banyoda giydiğim ve üzerinde yattığım bütün üniformayı çıkartıp (iş elbiselerini değiştirenler gibi),yenileri giymek zorunda kalmayacağımı hayal ederek yattım.
Sabahleyin yattığım gibi yüzükoyun kalktım.Bir önceki akşamdan tahminen yarım litre kadar fazla ıslatmıştım yatağımı.Bu litre hesabını yastığımı ölçü alarak yapıyordum.Yastığa bir karış demek yarım litre,yastığın ucu bir,yastık ıslanmışsa bir buçuk litre ve daha fazla olarak ölçüyordum.Başucumda annemin“belki yarın sabah” diyen endişeli yüzü,babamın “ben demedim mi” diyen ince gülüşü,kardeşlerimin gıcık gülüşleriyle kalktım banyoya gittim.Döndüğümde yatağım tertemiz çarşaflarla bana bakıyordu ürkek ürkek.İkici gün de çarşafları boğunca çişten yaptığım nehirlerde,üçüncü gün vazgeçtiler yeni çarşaf sermekten,ben de kalktım yüzükoyun kapanıp hayallere daldığım yataktan. Bu başarısızlık tedavinin sona ermesi demek değildi tabi ki.Yeni tedavi yöntemleri aranmaya başladı ailem.Bir anda onlarca tedavi metodu çıktı ortaya,Bir çoğu tadı zehir gibi bir bitkinin kökünün veya yapraklarının kaynatılıp suyunun uzun bir müddet içilmesiyle şifa veriyordu.Bunlar yine neyse,bazıları oldukça saçma ve benim asla yapamayacağım türden yöntemlerdi.
Aklım almıyordu küçücük bir hayvanın kulağını(!) pişirip yemenin altımı ıslatmaya nasıl bir çözüm sağlayacağı,gülüp geçiyordum.Yoo..merak etmeyin hiç birini yapmadım.bazılarını denemek istedilerse de inatla çatlaya zırlaya vazgeçirdim büyüklerimi
.Annem de pek kulak asmadı bu aptalca önerilere,sadece sustu, göz kaş işaretleriyle o “olmaz” deyip geçiştirdi.Bütün bu saçmalıkların yerine beni doktora götürmeye karar verdiler.Aslında doktorların çare olacağına ya..Gezmek vardı işin ucunda, dediklerini yapmak için nazlı nazlı isteklerimi sıralamayalı yıllar oluyordu nerdeyse.Birazcık annemin gönlü olsun diye de katlandım.Bir sabah temiz ve yeni elbiselerimi giydirdiklerinde anladım ki zaman geldi.Elimi kavradıkları gibi önce dolmuşta sonra doktorun yazıhanesinde açtım uyku dolu gözlerimi.Konusunda yani çiş konusunda uzaman doktor hanımın güler yüzlü ve anlayışlı aynı zamanda çok güzel olduğunu hatırlıyorum.Beni de hiç utandırmadı,üzmedi.
Epeyce konuştuk,o anlattı, ben anlattım.Hoşuma gitmişti doktor hanımla böylesine huzurla derin konulardan bahsetmek.İlk zamanlar gülüp nasıl olsa bir faydası olmayacak, hiç olmazsa biraz eğleneyim diyordum kendi kendime.İki gün,üç gün derken bir zaman sonra artık işemiyordum.İnanamadım.Gece altıma kaçırmaya son verince kupkuru yatıp kupkuru kalkmanın rahatlığı ile mutluluktan uçuyordum.Günler sonra üzerimden de yatağımdan da evden de o pis ağır kokular silinip gitmişti.yeni pijamalar,yatak örtüleri,yorgan yüzleri ve yeni çarşaflar çıktı,annemin naftalin kokulu sandığından.Hakikatten mis gibi kokuyordu her yanım
.Artık istediğim meyveleri istediğim miktarda istediğim saatte yiyebiliyordum.Babam evi boyatınca bütün kokular ve solgun renkler tamamıyla kayboldu,gitti.Benim de o sıkıntılı,berbat günlerim sona erdi.Sadece doktora daha erken gitmediğim için pişman olurum o günleri düşününce.Lise yıllarım kupkuru, neşeli geçti.Üniversitede öğrenci yurdunda kaldım.Muhteşem yıllarım oldu.
Dolu dolu yaşadım.Mezun olduktan sonra evlendim,bir işe girdim.İki oğlum var ,büyük oğlum Üniversitede okuyor.Küçük Lise sona geçti.İkisi de kupkuru ve mutlu delikanlılar oldu.
Eğer onlar da altını ıslatan çocuklar olsaydı, neler çekeceklerini,nasıl mahcup ve ezik olacaklarını tahmin ettiğimden,hemen bir doktora götürüp tedavi ettirecektim.
Siz de altını ıslatan çocuklardan (veya büyüklerden), biri iseniz akın üzülmeyin.O kadar kolay ve neşeli tedavi yöntemleri var ki.
O kadar sıkıntı çekmenize gerek yok Sadece karar verin olsun bitsin.